HASTANELERDE DENETİM!

Dün bilgi aldım…

"Ketumlukta" bir numara unvana sahip…

Şu;

Kamu Hastanelere Genel Sekreterliği…

Denetim başlatmış…

Kendisine bağlı hastaneleri; "denetliyor!"

İhaleler.

Alımlar…

Medikallar.

Hizmet alımları.

Personelin çalışıp-çalışmadığına dair…

***

Doğrusu inanamadım…

Ama doğru…

Ne diyelim; "niyet halisse", bravo deriz…

Her ne kadar…

Vatandaşa hizmette; "aktiflik" söz konusu değilse de…

Mağduriyetlere çözüm bulamıyorsa da.

Bari "yolsuzluk, usulsüzlük ve rüşvet" çarkına, el atılsın…

Bankamatik personellerin, "saltanatı" son bulsun.

Hayırlısı diyelim…

Lakin.

Hala da "sorularımıza" yanıt vermiş değil.

Hatırlatalım.

Tabi ki.

Şu denetim mekanizmasına; "geçmişi de" katacak mı?

Hani halef-selef var ya…

Plaket takdim ettiği, zat'ın dönemindeki; "ayyuka" çıkan mevzuları da.

"Denetim" merceğinde olacak mı?

Yoksa "yeni yıl" hatırına mı?

İdarecilerle; "sözleşme" yapma evresinde bulunduğu bir dönemde iken?

Hani derler ya…

"Dostlar alışverişte" görsün.

Birilerine de; "aba altında sopa göstermek mi?"

Neyse göreceğiz…

Her ne kadar; "kapalı kutu" olsalar da, kuşlar bilgileri aktarır…

***

HOŞ GELDİN BEBEK…

Buarada…

Hoş geldin projesini, Bismil belediyesi de başlattı…

Ve ilk paket; "Berfin" bebeğe verildi.

Yani pembe hediye paketi.

Bebeğin.

İlk etaptaki tüm ihtiyaçları yer alıyor.

8 Mart itibariyle uygulama…

Bilgiyi, muhabir aktarırken şu notu düştü…

"Abi…

Proje belediyenin…

Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği.

Ya da, Bismil Devlet Hastanesinin ilgisi yok.

Belediye bütçesi sağlıyor."

***

Eee… Neme lazım diyerek…

İşgüzarın biri çıkar…

İşi sahiplenir…

Benim projem der; başkasının sırtından "prim" yapar…

Nitekim.

Büyükşehir Belediyesi'nin icraatını "üstlenen" oldu.

"İş bizim iş" diyerek.

***

İKİ SÖZ…

* Hiç bir şey kendi alın teri kadar bir insanı tatmin edemez.

Çalışan insan, kendi varlığında hüküm süren bir ahengi bütün kâinata nakleder.

Hayatın biricik nizamı bu ahengin kendisi olmalıdır.

*Kimin sana bir emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.

Tabi iki söz için.

Diyeceği odur ki…

Anlayana.

***

MUHAFAZAKÂR KESİM!

Referandum'a dair…

Tezimi yeniden, dillendiriyorum…

Ki aynı görüşteyim.

Uyarıyorum.

Seçimin…

16 Nisan'ın kaderini belirleyecek kesim…

Hiç tartışmasız…

"Muhafazakâr" kesim olacak…

Yani, sağ…

***

Ki, anketlerde çıkan "kararsız" kesim!

Partiler açısından.

Dağılım…

Veya tercihiz hangisi, eski partiniz denildiğinde.

Cevaplar…

Ekseriyetiyle, "muhafazakâr" sağ kesim...

***

CHP'nin.

HDP'nin.

Ve bileşenlerinin, profili belli…

İdeolojik.

Tabi ki, "sol-sosyalist" olması münasebetiyle.

Referandum'a bakış; "klişeleşmiş" düşüncedir.

***

AK Parti. MHP.

Yani, "Evet" kesimi, bu kulvardan "hayr" beklemesin…

Yöneleceği.

Yol haritası olarak, kendisine benimseyecek, nokta!

15 Temmuz sonrası oluşan; O "Yenikapı" ruhuna odaklanmalıdır.

***

Pek tabi ki.

Kürt seçmenler de; "önem" arz edicidir…

Gerek Batı'daki Kürtler.

Gerekse de, Güneydoğu'daki Kürtler…

7 Haziran.

1 Kasım.

Verilen imkânın; yerinde kullanılmayışı.

Bölgede icra edilen; Hendek ve barikat terörü…

Ciddi bir HDP kırılması yarattı…

Ki bu oran şuan için yüksek düzeyde…

Ama ortada.

Henüz bir tercih yapmış değil.

Nerde saf tutacağı noktasında; "kararsızlık" var?

***

"Evet" kesimi.

Özellikle; AK Parti…

Kararsız noktada bulunan "muhafazakâr" Kürtleri sandığa taşımalı.

Sistem değişikliğine; "ikna" etmeli…

Köylere gitmeli.

Mezraları görüp, ahaliyle buluşmalı…

İleriye dönükte.

Beklentilerin açısında, "taahhüt" verici bir strateji ortaya koymalıdır…

"Yok, edici" olmamalı…

Hele ki, tansiyonu yükselten hiç olmamalı.

***

Dikkat edilirse…

CHP.

HDP dâhil.

Yani "hayır" cephesindekilerin başvurduğu temalar.

Geçen aya göre değil.

Tamamen değişim...

Politika…

"Korku siyasetine" odaklandırıldı.

"Korku, endişe" körüğü içerisinde…

Ancak, gerilimden uzak…

İşi "masumiyet" karinesinde götürüyor.

**

Hal böyle olunca!

Gerilen.

Söz söyleyen.

Laf yetiştiren…

Saldırgan moduna giren, "Evet" kesimi oluyor.

Kullanılan üç argüman…

Bölünme.

Rejim değişikliği.

Olağanüstü Hal'in kalıcılığı.

Bu da haliyle, "karşı cepheye" yönelişe geçirtiyor…

***

Yine dikkat edilirse…

Aynı cephe…

Laiklikten,

Atatürkçülükten, bahsetmiyor…

Vesayetçi anlayışına pelesenk yaptığı, "İslami" terimleri de kullanmıyor.

Bilakis, uzak duruyor…

***

Sürekli…

Özellikle; 16 Nisan'dan sonrasına dair.

Tek adam diyerek.

Korkuyu.

Endişeyi…

Kaygılar hanesine bağlı "halkaları" kullanarak…

Muhafazakâr/sağcı "kesimde" algı körüğüyle; "paranoyaklık" pompalıyor.

***

Hele ki, Saadetin!

Hangi akla hizmet bilinmez ama.

Kendisinin; "hayır" kesiminde bulunması…

Sol kesimin…

Bu minvaldeki "kaygılar inşa" eden, politikasına destek ihtiva ediyor.

Karışıklık yaratıyor…

Buda haliyle; "muhafazakâr kesimi" hayırcılara çekebiliyor.

***

Sonuç itibariyle.

Mevzuuyu sadeleştirip özetlersek…

“Evet”tin güçlü çıkması.

Sandıkta arıza-i duruma yakalanmaması için.

Özellikle AK Parti…

Kürtler…

Ve kendi tabanındaki muhafazakarları.

Eskileri de.

Geçmiştekilerini de…

Evet’tin hanesine.

Pek tabi ki sandığa yönlendirme noktasında; "yeni bir yol" belirlemeli.

***

Endişeyi değil, güvenmeyi...

Korkuyu değil, huzuru.

Kaygıyı değil, istikrarı.

Benimseyen bir dil argümanı geliştirilmeli.

Tavana değil.

Tabana yönelmeli...

Elitten değil,

Milletten teveccüh görmeli.