HATIRLATMA!…


Yeni bir haftaya giriyoruz...

İsterseniz..

Fikri takiple hatırlayalım daha önce dillendirdiğimiz bazı konuları!…

Malum..

Hendek-barikat..

Şiddet ve terör yoğunluğu "karşısında" bir çok mevzuu ettiklerimiz "güme" gidiyor?

Konuşuyoruz..

Yazıp çiziyoruz ama; "kendi kendimize!…"

***

Çünkü..

Diyarbakırın kaderi,

Özellikle Güneydoğu'nun "makus kaderi" olsa gerek…

Günlük hayata dair enva-i meseleler dahil…

Yolsuzluk..

Usulsüzlük..

Rüşvet..

Yani hak, hukuk ve adaletsizlik..

***

Anlayacağınız!…

Kamu kurum ve kuruluşlarında..

En vahimi de..

Sağlık alanındaki "tüm olumsuz" işleyiş..

Ve "rantçı" makam sahipleri…

Hele ki, bazı bürokratlar…

Dumanlı havayı seven "kurtlar" misali…

Bölgenin her daim "şiddet ve terörle" anılıp-konuşulmasını istiyor..

Ki kendi "kirlilikleri" konuşulmasın…

***

Konuşulsada..

"Üç maymunu" oynar…

Görmedim..

Duymadım..

Bilmiyorum… Ve hadiseyi geçiştirir.. Ki zamanla unutulsun..

Eee..

Ensesi kalın dayılar da olursa; "pek sorgulayan da olmaz…

***

Zaten, olası bir durumda da bahanesi hazır…

Hele ki..

Milyonluk "ihaleleri" yapmışsa...

Ki rant çarkını "işleten" kişi ise…

Ana fikri..

Bölge halkını "potansiyel suçlu" görmek..

Ve şu gerekçeyi sunarak;

"Ne yani ihaleyi PKK'lılara mı verseydik?" der..

***

Fikri takibe gelirsek..

Terör ve şiddetin dışında..

Diyarbakır için, geçtiğimiz hafta, "üç mevzuuuya" odaklanmıştık..

Ve mevcudiyetiyle, bir dizi sorularımız olmuştu?

Bilgilendirme..

Hakikatlerin "daha net bir şekilde" ortaya çıkması..

Bir de yapılan "hukuksuzlukta" adaletin tecelli etmesi…

***

İlki…

Ergani Kaymakamı Eşref Yonsuz..

Hakkında onca yazı yazıldı..

Yerel ve Ulusal gazetelerin gündemi oldu..

Siyasiler konuştu..

İçişleri Bakanlığı dahil "ilgili makamlara" çağrı yapıldı?

Ergani'de olup-bitene nedir bu duyarsızlık diye..

***

Ha bir de..

Müfettiş geldi-gitti denildi..

Valilik, iddialara ilişkin muhakkik atadı denildi..

İyi de, sonuç ne oldu?

Meçhul… Neyse!.. Biz bir hatırlatma yapalım..

Ne olup-bittiğine ilişkin; "bilgilendirme" belki yapılır..

***

Gelirsek…

Şu Hani İlçe Milli Eğitim'deki "kömür ve odun" ihalesiyle alakalı, iddialar…

48 bin lira ihaleyle odun alınmıştı..

Kış bitti.. Ama hala da, köylere odun gitmediği söyleniyor..

Kömür deseniz, kalitesiz… Yanmıyor, ısıtmıyor?

***

Şikayet ve iddialara dair…

İlçe Kaymakamlığı soruşturma açmıştı..

Akıbeti ne oldu bilinmiyor..

Dosya Valiliğe geldi denildi, ama ses yok..

Birde, buradan İlçe Milli Eğitim Müdürüne de "ses vermiştik?"

Ki bir kaç kez de aramıştık; "hakikat nedir" diye?

Sonuç itibariyle; "mevzuu sırlar" aleminde..

***

Ve; sağlıksız işleyen Sağlık!…

Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliğine…

Uçkuyular'daki,

Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi yönetimine…

Buradan bir dizi sorular sıralamıştım..

Yolsuzluk-usulsüzlük iddialarına ilişkin…

Bir de, Genel Sekreterlik neden taşındı..

Neden bir çok kendi binası var iken..

Ya da yeni bir bina inşaat etmesi gerekirken..

Neden; yıllık 350 bin lirayı bulan bir yer kiralanarak, taşındı?

Sorular çoktu..

Ama henüz yanıt bulmuş, verilmiş değil..

Biz yine de ilgililerden her halükarda cevap bekliyoruz..

Çünkü peşini bırakmıyoruz..

***

Buarada!..

Siz değerli okurlardan çokca "ihbarlar" aldım..

Doğrudan alımlardan tutunda..

Medikal..

Ve sarf malzemelerinin, ihalelerine kadar..

Doktor, hemşire ve sağlık personeli üçgeni..

2014-2015 yılı içerisinde;

İhale ve alımlarda "hangi firmaların" adrese teslim iş aldıkları..

Evet, akan bilgileri topluyorum…

Ve araştırıyorum..

En kısa sürede bu yönde yeni bir fasıl açacağız..

***

 

BASKIN SEÇİM OLURSA…

 

Partiler…

Özellikle muhalefetteki partiler…

Evlere şenlik…

İç kavganın "rüzgarına" kapılmış gidiyorlar…

Ne önlerini görebiliyorlar..

Ne de, ülkenin salih-i selametini..

Huzursuzluk hakim…

Hükümet için…

Yani AK Parti için mevcudiyet "gül bahçesi" gibi…

***

CHP…

Aylardır "Atatürk" portresini "kim indirdi, kim çöbe koydu" tartışmasında..

MHP..

"Koltuk" kavgasıyla "siyasi travma" geçiriyor..

Ki intihar kapıda…

HDP desen…

Siyaseti bırakmış, "hendek ve barikat" arkasında..

***

Peki, bu vaziyet "seçmende" nasıl etki yaratıcı?

İşte bu noktada, bir anket var…

Bugün için..

Olası bir seçim olursa; "hangi parti ne kadar oy alır" sorusuna yanıt…

Cevap, Metropoll Araştırma Şirketi Genel Müdürü Özer Sencar'dan geldi..

Sencar, 'Erken seçim olsa HDP ve MHP baraj altında kalır' dedi...

Ayrıca, "Ani seçim kararı alınırsa, ne MHP'nin ne HDP'nin barajı aşma şansı var. Dolayısıyla AK Parti 400 milletvekili ile gelir" açıklamasında bulundu.

 

***

Buna göre, Şubat ayındaki dağılım şöyle:

AK Parti: Yüzde 49.5

Metropoll: 49.9

CHP: Yüzde 25.3

Metropoll: 25.3

HDP: Yüzde 10.5 (kararsızlar dağıtıldıktan sonra)

MHP: Yüzde 11.5 (kararsızlar dağıtıldıktan sonra)

Garip bir hal…

***

Partiler için ne diyoruz?

Demokrasinin "vaz geçilmezleri.."

İyi de…

Demokrasiyi "kilitleyen" siyasi "basiretsizliği dayatan..

İç ve dış meselelere "kafa yormak" yerine, ateşi körüklemekten başka, niyeti olmayan…

Varsa yoksa!…

Sorunlar karşısında "çözümsüzlük" girdabı yaratan kim?

***

Hal-i hazırdaki partiler değil mi?

Şikayetimiz bu sebep…

Galiba…

Bizim "demokrasinin vazgeçilmezi" diye okuduğumuz partileri "liderlerinden" ayırt etmemiz gerekir…

Çünkü şuan parti genel başkanları "vazgeçilmez!.."

Ne bulunmaz hint kumarları…

***

Düşünün!…

AK Parti "baskın seçime" gidiyorum dese..

Sandığı da ortaya koysa…

Vaziyet ne olur?

Sencar'ın dediği gibi; 400 Milletvekilini alır..

Anayasını da,

Baba yasasını da,

Başkanlık sistemini de "o biçim" değiştirmez mi?

Bal gibi değiştirir…

***

Neyse ki!…

Partiden bu yönde bir sinyal yok..

Ama bu değildir ki..

"Yarın" farklı bir noktada "düğmeye" basılıp, sinyal vermesin..

Muhalefet oturup dua etsin..

Baskın seçimle "çifte sile" yememeyi…

***

Şunu da merak etmiyor değilim..

Seçim olsa..

Ak Parti'de 400 milletvekili sahibi olsa…

Muhalefetin "beçeriksiz" liderleri ne diyecek?

Diktatörlük mü,

Krallık mı diyecekler?

Yoksa kendilerine dönüp, "iman mı" edecekler?

***

 

Bir okur soruyor…

Zaman'a "kayyum" atanmasını nasıl okuyorsun?

Doğrusu..

Vaka aleni ve net vaziyette…

Hükümetin..

Devetlekin ilgili kurumlarının "paralel" yapıyla mücadelesinin arkasındayım..

Yapının "kılçal" daramlarına kadar inilmesini..

Bir daha "yeşermemesi" için, ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı..

***

Ama bu yapılırken…

Tıpkı, 28 Şubattaki "vesayetçi" anlayışın uygulamalarına benzer bir hal-i vaziyet ortaya çıkarsa…

"İntikam" duygulu bir sürec geliştirilirse..

İşin niyeti; "rövanşa" dönerse!…

İşte o zaman durum..

"Üzüm yemekten" çıkar "Bağçıyı dövmeye" döner.

Ki buna kimse "evet" demez..

***

Zaman'a el konulması..

Zaman…

Ve "paralele" alakalı yürütülen haklı mücadeleye "katkı" sunduğunu söyleyemem..

Çünkü, "basın özgürlüğüyle alakalı" bu kadar tartışma yaratıldığı bir evrede…

Umit ederim ki..

Tez elden "yaratılabilinecek" algıyı yok edecek bir "sonuç" ortaya çıkar..

Yoksa hayl-i kafa ağrıları oluşur…