HDP İLLEGALLEŞİYOR MU?!

 

DTK… HDP… Kandil… Ve KCK…

Diyor ki…

"Öz Yönetim… Öz Savunma…"

Özerklik… Yani, Kürtler "kendi kaderini tayin hakkı" istiyor(!)

Sur'da… Cizre, Silopi ve Nusaybin dahil..

Kürt bölgelerinde "olup-bitenler" buna dair imiş?…

Ve meşru kabul ediliyor!

***

Evet… Bu talep, öneri ve beklentiler…

Ortaya konulan, "bu eğilimin" tartışması startını almış…

Ki şu an tüm katmanlar bunu konuşuyor/tartışıyor..

Pozitif.. Negatif yönü kadar…

Yarına dair "sirayetin" yaratabileceği etkiler dâhil…

Bu "eğilim" bağımsızlık getirir mi?.. Batı için, "Kürtler" ayrılacak mı olur?

Kürdistan mı, kurulur?

Gibi soru başlıkları da aynı minvalde konuşuluyor…

***

Doğrusu konuşulmalı! Yeter ki, demokratik zeminde…

Silahın, şiddetin, terörün, öfke ve kinin gölgesinde değil..

Özgür ve hür bir ortamda.. Aynı minvalde; hiçbir zümre diğer bir zümreye de dayatmaya gitmemeli..

Siyasi üstünlük adına…

***

Yeni bir süreç.. Yeni bir, tartışma atmosferi…

Peki… Meselenin siyasi kanadı, HDP…

Hiç kuşkusuz ki, "Türkiye partisi" olma vasfını, üzerinden alırsak..

Ki bunda, "çok kişi"  HDP'nin kendilerini aldatıldığını söylüyor..

Yani, Kürt partisi diyelim…

Türkiye partisi değil…

Bu noktada, mevcut Kürt partileri içerisinde en çok "Kürt seçmenin" oyunu alan bir parti…

***

1 Kasım sonuçlarıyla..

Mahalle baskısı..

Sandıktaki baskılar hepsi bir bütünüyle 6 milyon seçmen getirdi.

Ama velâkin…

Tüm bu seçmenler… Ve Güneydoğu'daki Kürtlerin hepsi…

HDP’nin algıladığı, savunduğu ve "halkın istemi budur" dayatmasında bulunduğu, "Öz Yönetim ve Özerklik" gibi talepler…

Aynı minvalde; "Öz savunma" adı altındaki hendek ve barikat politikasını, benimsediğini ya da, destek verdiğini, arka çıktığını "söylemek" hakikati saklamaktır…

Doğru değil…

Bunu ifade edenler tamamen, "hayal" aleminde..

Kafa "kuma" gömülü…

***

 

Eğer ki;

Bugünkü tabloya, Kürtler destek vermiş olsaydı..

En az yüzde 30'ü dahi…

Hendeğin ve barikatın "arkasında" durmuş olsaydı…

KCK'nın da…

Kandilin de; "Serhıldan" çağrısı, Türkiye'de bambaşka bir atmosfer yaratırdı…

Mesele "dar bir alanda" olmazdı…

Çünkü halkın görüşü alınmayan bir "siyaset ve totaliter bir zihniyet" güdülüyor…

***

Kürdistan coğrafyasında..

Hangi sokak.. Hangi cadde, ev, işyeri, dükkan.. Her kimi çevirip sorarsanız..

Olup-bitene; "Êdî bese" diyor..

Lanetler getirip, beddua ediyor..

Her kim müsebbipse diye..

Yeter artık; "akan kan dökülen gözyaşı, yapılan bu terör bitsin” diyor…

Hendek ve Barikat…

Sokağa çıkma yasağı… Çatışma ve operasyonlar binlerce kişiyi evinden-barkından etti…

***

Şehirler savaş meydanlarından beter…

Harap… Şuan bu bölgelerde enva-i "suç ve çirkinlik, işkenceler" yaşanıyor..

Her saniye bile; "suç ihtiva" ediyor bu yasaklı alanlarda…

İnsan öldürmek…

Öyle ki, en hafif suç sayılır noktaya geldi…

Bebek… Çocuk… Kadın… Yaşlı… Gözetmeksiniz; "başından göğsünden, sırtından" vurularak, katlediliyor…

***

Artık, haber konusu bile yapılmıyor…

Yakılan okul… Ateşe verilen, cami ve mebaetler..

Hastaneler… Çatışmalar yüzünden, "hastaneler bile taşınır" oldu..

İslam ülkesinden…

Sahabelerin..

Peygamberlerin, evliyaların… 33 Medeniyeti bağrında tutan, Diyarbakır'da "mabetler" sinsice ateşe veriliyor…

***

Camilerin kapısına kilit vuruluyor…

Namaz kılınmıyor.

Ezan okunmuyor.

Öyle ki,

İslam ordularının fethinden bugüne kadar; "hep ezan sesinin" yükseldiği, beşinci Harem-i Şerif diye anılan Ulu Camii'de bile "ezan sesi kesildi, Cuma namazı dahi kılınamaz hale geldi"

Sonuç itibariyle; "hiç bir savaşta, uluslararası harplerde" bile yaşanılmayan şuan yaşanıyor; "Kürtlere reva" görülüyor…

Ve bunu dayatan da, "Kürt Siyasal" akım!

***

Şimdi, HDP tüm bu yaşanan "kaotik" ortamı!…

Kendisine oy verenlerin…

Yani ekseriyetiyle Kürtlerin "talepleri" doğrultusundaki adımlar nedeniyle, böyle oldu diyebilir mi?

Ya da destek veriliyor diye…

HDP dese de, hakikat öyle değil.

Ne mümkün?

Şuan ki, hal aslında "HDP'nin siyasi olarak intihar ettiği" gerçeğidir.

Japonların deyimiyle; "kamikaze" yapıyor...

***

HDP'yi büyüten…

HDP'ye yüzde 13'ün üzerinde oy verilmesi…

Tamamen; "Türkiyelileşmeye" yönelik sloganı…

Ve Türkiye Partisi olma, düşüncesiydi…

En önemlisi de…

Kürt meselesinin, "silahla değil, siyasetle çözümü" olduğu gerçeğine dairdi…

Bunun adresinin de, "başka alanlar, coğrafyalar, dış güçlerin kozmik odaları" olmadığı hakikatidir…

Yani, çözüm adresi tamamen, TBMM'nin çatısı altıdır…

Parlamentodur…

Demokratik siyaset zeminidir…

Ne var ki, HDP bunu böyle okumadı/okumuyor…

Bilerek, gözlerini yumuyor…

***

 

Hiç kuşkusuz ki…

Çözüm süreci evresinde… Gerek öncesi ve sonrası…

Bugün dâhil…

Yaşanan tüm; "kırılmalara" rağmen Kürtlerdeki ana fikir ve genel istek, değişmiş değil…

"Güçlü… Barışçıl bir birliktelik"

Birileri, "bin yıllık kardeşlik bağları" sözü safsatadır dese bile; Kürtler de, Türkler de diğer etnik kimlikler de, bu coğrafyada "etle-tırnak" olmuş…

Ki ifade ediyor; "Kimse bizi bölemez" diye…

Yani, koparılması mümkün değil.

***

Bu ülkenin; tüm basamaklarında…

Ekonomisinden, İnsan haklarına, Demokrasinden, Anayasal nizamına kadar…

Kültürel… Ve sosyal yaşamın tüm dinamiklerinde; "ortak payda, birlikte hareket etme" hep söz konusu olmuştur…

Kürdü de, Türküye de, Alevisi de, Sünni’si de…

Bugün, Türkiye'nin tüm coğrafyasında "Kürtler" var mı, var?

Eviyle, barkıyla, işiyle, aşıyla, ailesiyle bulunuyor mu bulunuyor?

Malıyla, mülküyle… Yine aynı minvalde, Türkünde var…

Şimdi böylesi bir; "homojen" yapı nasıl ve hangi güç ayrılabilir ki?

***

Bizler, Suriye gibi… Ya da Irak gibi… İran'daki gibi…

"Dar" bir yapıda, kalmış, yaşamız değiliz ki…

Daha düne kadar, Suriye'de "Kürtlerin varlığı" kabul edilmiyordu..

Suriye hükümeti.. Esed.. Ve O'nun babası dahi.. "Kimlik dahi" verilmiş değildi..

Ki bu coğrafyadaki Kürtler de, gördükleri muameleden dolayı; "kendi" dışındakilere kapılar hep kapalıydı.

Ne Arap'la, ne de diğer etkin kimliklerle…

Ha keza, Kuzey Irak'ta öyle…

***

Ama Türkiye öyle değil…

Osmanlı'dan bugüne.. Ki daha evveliyatı da var…

Türkiye'yi; "işgalden" kurtaran…

Bağımsızlığını ilan ettiren..

Osmanlı'dan Cumhuriyeti kuran, Kürtler ve Türkler değil mi?

Yani bu homojen yapı, Türkiye’nin mozaiğidir…

Eğer ki… Bir ayrılma, bir kopma, bölünme olacaksa…

Kürtler ayrı.. Türkler ayrı devlet; olma noktasına gelecekse…

Şu hakikat çok iyi bilinmeli…

"Silahların gölgesinde.. Ya da, çatışmaların atmosferinde" bu mümkün değil…

Mümkün olan; "bizatihi" kendilerinin vereceği karardır…

Yani bir başka unsur "onlar adına" karar veremez…

Oldu-bitti diyemez…

***

İşte bu tüm anlatımlar noktasında..

Diyorum ki…

HDP'nin geldiği nokta bu!

Legal görünümlü bir siyasi parti olma vasfını kaybederek, illegalleşti…

Kandil'le kol kola hareket ediyor.

Üstelik Türkiye'nin birliğine ve bütünlüğüne; "bin yıllık kardeşlik" duygusuna karşı bir çatışma da körüklüyor.

Bence, HDP bu saatten itibaren "siyasetini" yekûnuyla anlamsızlaştırmıştır…

Yani, HDP alenice "kendini imha ediyor?"

Kan kaybediyor… Prestij kaybediyor.. Güven zeminini yitiriyor…

Doğrusu… Acaba HDP bilerek mi, "bunu yapıyor" yoksa KCK ve Kandil'in bir stratejisi mi?

Özellikle dünya kamuoyuna…

Bakınız, "bize siyaset yaptırmadıkları" için, "zorunlu olarak silaha sarıldık" demek için mi?

Eğer gaye buysa, tehlikeli ve kaybı yüksek bir; "strateji"

***

 

Yine siyasal iktidar..

Hükümet… Muhalefetin diğer kurmayları…

Tabi, Cumhurbaşkanı Külliyesi de…

Gelişmelerin resmini "iyi okumalı", duygusallığa kapılmamalı…

Meseleyi, "aklı-selim" noktada yeniden, masaya almalı…

Dışlayıcılıktan çok; büyüklük ilkesiyle "kucaklamalı"

Konuşmalı, çözüm üretmelidir…

Talepleri de.. Beklentileri de.. Söylenenleri de..

Bugüne kadar, yapılması gereken ama yapılmayanı da…

"Özgür ve eşit yurttaşlık" ilke ve ahlakıyla…

Toplumsal bir mutabakat.. Toplumsal özgür bir birliktelik "yaratılmalı"…

Aksi takdirde… Tarafların.. Ki bizler de dâhil olmak üzere…

Kullanacağı ve ifade edeceği; "Kardeşlik ve birliktelik" anlamsız, içi boş bir kelimeye döner.