HDP'LİLERE DOKUNULACAK MI?

Görünen o ki; dokunulacak…

Çünkü…

Başbakanın da,

Cumhurbaşkanının da,

AK Parti Kurmaylarının da,

MHP'lilerin de ısrarcı tavrıyla "bazılarına" dokunulacak…

Ama kime?

***

Dün bu noktada, Selvi Meclis'teki izlenimi aktarmıştı…

Yazısında, 90'ların "hikâyesini de" anlatıyor…

Bir önceki yazımda ifade ettiğim gibi…

Selvi de aynı noktaya vurgu yaparak…

Dokunulmazlıkların kaldırılması..

Özellikle..

"Kürt meselesinin çözümüne etkisi-katkısı" ne olacak?

Aynı minvalde..

Terörle mücadeleyi siyasi zemine taşıyıp-taşımayacağı..

HDP'lilere "can suyu" olup olmayacağı iyi, tartışılmalı.

Aksi halde, "HDP'liler haksızken, haklı zemine" kavuşurlar…

***

Ama Selvi'ye göre. Bir ikisine dokunulacak.

Muhtemelen de.

"Aracında patlayıcı" taşıyan,

Canlı bombanın" evine taziye ziyaretinde bulunan,

"Yaralı örgüt üyesini arabasıyla" taşıyan, tedavi ettirene dokunulacak…

***

Evet, fezlekeler Başbakanlıktan Meclis'e gitti.

Malum, Bütçe maratonu sona erdi.

Ki ifade edilmişti.

"Bütçe görüşmelerinin" ardından, "dokunulmazlıklar" tartışılacak diye.

Yani önümüzdeki günlerde, "siyaset" bir hayli kızışacak..

Aynı süreçte, Anayasa ve Başkanlık mevzusu da "harmanlama" olacak…

Hadi bakalım..

Mevla’m neylerse güzel eyler..

 

ROTA, 330’U BULMAK!

CHP gibi…

HDP de, Anayasa Komisyonu için, cevabını verdi…

Meclis Başkanı'na mektup gitti…

"Dört parti" masada olursa varız…

Yoksa yok’uz. Olmaz…

Yani, "bizde çekiliyoruz" noktasına geldi.

Şimdi ne olacak?

Geriye, AK Parti ve MHP kaldı.

***

Bahçeli beyan etti önceki gün…

"Başkanlık önerisiyle" gelinmesin.

Gelinirse…

Yeni Anayasaya "sıcak bakmam" dedi.

Eee.

O zaman AK Parti nasıl bir yol seyrine girecek?

Başkanlık ısrarından vazgeçecek mi?

İleride bakarız mı diyecek?

Yoksa "saha çalışmasına" geçip, destek mi arayacak?

***

Doğrusu!

İki yol da, AK Parti için hayli meşakkatli olacak..

Şöyle ki…

Her halükarda, 330'un hesabı var…

Referandum için, bu şart…

Yoksa yapılan ne varsa; "havanda su dövmeden" öteye gitmez!

***

Şuna artık kanaat getirdim…

Her ne kadar, keskin bir ifade halen ortada yok ise de..

Ne AK Parti kurmayları,

Ne Başbakan Davutoğlu, "Beştepe'yi" yalnız bırakmaz..

Ve Başkanlık "sistemi" isteğinden, döndürmez..

Yani, "Başkanlık, Yeni Anayasal'la" ikmal olacak..

Etle-tırnak misali..

Rejim ve yönetim şekli..

***

Bundan sonraki plan şu olur..

Her halükarda, "taslak" meclise taşınacak…

Üzerinde "mülahaza" edilecek..

Ve 330'u bulmanın gayretine girilecek…

330'u yakaladı mı yakaladı..

Ne ala..

Değilse…

İşte o zaman, "baskın seçime" kapı aralanır..

Mecburiyet "atmosferi" geliştirir..

Muhalefetin "muhalefetsizliğiyle" her şey değişir…

Sizce…

***

 

ŞU AVRUPA VARYA!

Ne "melun" ve iki yüzlü bir kıta..

Baksanıza!

"Mülteci" sorununa nasıl insani(!) bakıyorlar…

Lanet olsun…

Dünya'ya,

Demokrasiyi,

İnsan Haklarını,

Özgürlüğü,

Eşitliği,

Sözde "pohpohlayıp" servis ederek, ders verirler.

Ortadoğu'ya, "hami" kesilirler…

Sülük gibi emerler.

Yeraltı ve yer üstü zenginliklerini…

Sömürgeci…

Ve ikiyüzlüler…

***

İnsanlar ve yaşanan sorunlar onlar için ayrıntı…

İş kendi çıkarlarına gelince…

Kıta söz konusu olunca..

Sömürdükleri ülkeler dahil olmak üzere..

Dünyanın hangi kıtasında olursa olsun…

Yaşanan, ki kendilerinin yaşattığı "insani trajediler" pek alakadar olunmaz..

Görülmez…

Bir adım ötesindekine; "akıl" verir..

İtham eder..

Sen sorumlusun, "bize getirtme" meseli der..

İşte Suriye'nin haline…

Cenevre görüşmeleri..

Günler, aylardır…

Ateşkes deniliyor.. Anlaşma imzalanıyor..

Ama, "operasyon ve bombardıman" devam ediyor..

Yapan kendileri..

Yanlarında bir de, Rus ayısı var…

***

Eee..

İnsanlar "öldürülen" yerlerinden, yurtlarından kaçıyor…

Yaşarım diye…

Umuda yolculuk yapıyor…

Kim Türkiye'ye sığınıyor…

Kimi de, Avrupa "hayaliyle" Ege sularına dalıyor…

Boğulan yüzlerce…

Bebeklerin cesetleri, kıyıya vuruyor…

Sosyal denge tarumar…

Ve tüm bu, "savaşın" tahribatında, Türkiye sorumluymuş…

Cenevre'deki masada durum böyle arz-ı endam edildi…

Sakın ha, Türkiye "mülteciler" bize gelmesin…

Kapıları açma…

Avrupa'ya geçişlerine izin verme…

Gelmesinler…

Eğer gelirlerse, "sosyal dengemiz" bozulur…

***

Ne pişkinlik..

Nasıl bir aymazlık…

Küstahlık..

Ve bunu da, Avrupa Birliği'nin "ana sorunu" olarak dayat…

Türkiye'yi, 80 yıldır Avrupa kapısında beklet.

Sadece bir vizenin kaldırılması için…

Yüzlerce "kriter" ortaya koy…

İç meselelerde "üst akıl" ol..

Teröre…

Şiddeti "körükleme" noktasında, bel çık..

Akıl ver..

İkide bir "parmak salla", haaa de..

Yine, "insan haklarından" dem vur…

Türkiye, Suriye'den gelen, 2,5 milyon göçmeni kucaklasın…

Onları barındırsın…

Aşından, işinden, eğitimine kadar "imkân" tanısın…

Ama zerre-i miskal…

Ne ekonomik,

Ne de sosyal bir destek verme..

Verilmesi için konuşulan "sadaka misali" katkıya da bin dereden su getir..

Sonra da, “hele bir bakalım” de..

***

En aymaz halleri de…

Ortadoğu'yu kan gölüne çevirenlerin "kendilerinin" olmadığını söylüyorlar…

Yani…

Irak'ı, Suriye'yi, Libya'yı, Mısır'ı…

Ve diğer İslam ülkeleri dâhil…

Hal-i hazırda, "kan gölüne" çevirenlerin…

Huzurun, istikrarın bozulmasına sebebiyet verenlerin…

Coğrafyayı "terör" merkezi haline getirenlerin…

Vatandaşına…

Milletine "soykırım" yapacak kadar, adi liderleri iktidara getirenlerin…

"Böl, parçala, yut" politikası uygulayanların…

Kendileri olmadığını, söylüyorlar…

Yuh olsun!

Lanet olsun!

Tükürmek gerekir, onların yüzlerine…

***

Ortadoğu'yu bu hale getiren Avrupa sömürgesi…

Pek tabi ki, ABD…

Biraz da "gâvur" ittifakıyla, Rusya işbirliği…

Hele hele, Birleşmiş Milletler diye bir yapı var..

Ana "sömürge" mekanizması..

Zulme..

Savaşlara..

Teröre.. Uluslararası; "hukuka aykırılıklara" zerre-i miskal, tavrı olmaz..

Velev ki, "kimyasal" silahlar kullanılsa bile…

Eğer kendi, "dininden ve mezhebinden" ise müdahale eder…

Değilse…

Müslüman ise…

İslam toprağıysa, "görmezden" gelir…

Kulaklarını tıkar…

***

Velhasıl!

Daha önce de, dillendirmiştim…

Türkiye..

Avrupa'nın "aymazlığını",

Sömürgeciliğini,

İkiyüzlü politika üreticiliğini,

Hasımane duruşunu,

Yerle bir etmesi için,

Burunlarının sürtünmesi için,

İnsan Hakları alanındaki "yüzsüzlükleri" için,

Aç kapıları,

Serbest bırak mültecileri,

Kim nereye gidiyorsa, gitsin.

Görelim o zaman…

El mi yaman, bey mi yaman?

Kimin haklı çıkacağını izleyip görürüz...