İç dayanışma lazım!!
Güçlendirmeliyiz!
Zorlukları da,
Yaşananları da,
Yaşatılanları da "aklıselim" analiziyle,
"aklın yolunda" gitmeliyiz…
Çünkü şiddeti ve terörü "ancak böyle" alt
edebiliriz!
***
Elbette ki, "tarihin" en sıkıntılı…
En acıları "içeren" hadiseleri yaşadığımız bir
evredeyiz…
Gemi "azıya" vuran bir terör ve şiddet sarmalı…
Artık; "dağda-bayırda"…
Ya da, kırsalın herhangi bir, alanında değil…
Hendek ve barikat "siyasetiyle", şiddet
şehirlerde…
***
İşte, Sur, Bağlar…
Nusaybin…
Cizre, Silopi, Yüksekova… İdil… Dargeçit…
Ve Güneydoğu'nun diğer il ve ilçeleri…
"Yaşanılmaz" bir hal…
Ölümler… Öldürmeler… Faili meçhul, hadiseler silsilesi…
Yakıp-yıkma…
Evini, barkını, yurdunu "terk-i diyar" eden,
yüz binler…
***
Şehirleri "eyvan" eden…
Ekonomiyi.
Sosyal yaşamı,
Turizmi.
İş, aş, ekmek kazanımını "virane" eden…
Her yeri "savaş" alanına çeviren, terör!
Türkiye'yi "Suriyeleştirmek…"
***
Beri yanda…
Ortadoğu'daki "kavurucu" ateşin, içselleşmesi…
Var olan "terör" ateşini, daha bir gürleştirme
hali…
Hele ki, etnik ve mezhepçi dalga...
"İthal edilen" terör…
Yani vahim bir "sıkıntılı" zaman geçiriyoruz…
Siyasetin "savaş" dili…
İktidar-muhalefet "düşmanlığı"
Tamamen; "mariz bir psikolojik" travma…
***
Peş peşe gelen; "intihar" saldırıları…
Ki, Ankara'nın hedef seçilmesi…
Tamamen…
İstikrarsız bir ülke,
Demokrasiden uzak,
Yönetilmez,
Terör ve terör örgütlerin "cirit attığı" bir
coğrafik alan yaratma gayreti…
***
Ve birilerinin de…
Terör eylemlerini…
"Artık terörle" yaşamayı bilmeliyiz gafletiyle…
"Terörist eylemleri.."
Terörün aktığı kan ve gözyaşını
"sıradanlaştırma" gayreti…
Acıları önemsizleştirme!
Tüm bunlar, "şuur durgunluğu" yaratıyor.
***
İşte böylesi ortamlarda "iç barış önemli…
Çünkü; tersi "duygular" tez kabarır..
Moraller dibe vurur..
Tabiri caizse; "akıl kilitlenmesiyle", yanan
ateş körüklenir hale gelinir..
Ki "Vandallık" başlar…
İnsanlar galeyana gelir...
Kürt-Türk birbirine "yan gözle" bakar hale
gelir.
***
Nitekim.
Terörün de, teröristin de,
Küresel güçlerin de,
Türkiye'yi "bir karış suda" boğmak isteyenin
de,
Ortadoğu üzerinde, emel peşinde koşanların da,
Ana hedefi bu; "Türk’ü Kürde, Kürdü Türk’e"
kırdırmak…
"Etnik" çatışmayı, ülke sathına yaymak!
***
Ne diyor, Cemil Bayık…
"Savaş artık her yerde olacak?"
Bir de…
Sivil iktidara karşı, tek hedefimiz var..
"AK Parti İktidarı.. Ve Erdoğan.."
Bunları yaldızlarken, "Demokrasiyi(!) Türkiye'ye biz
getireceğiz" diyor..
***
Bir taraftan "savaştan" bahsediyor..
Diğer taraftan "ölüm" kusuyor…
Kürtlere zerre-i miskal katkısı olmayan..
Var olan haklarına; "halel getiren"
Hendek, barikat siyaseti..
Öz yönetim, öz savunma gibi, "dayatılan"
yaptırımın yarattığı "yaşanılmaz" hal orta yerde iken..
Her şey "vekalet" odaklı..
***
Aslında her şey orta yerde..
Suriye'deki hesaba,
Türkiye'deki Kürtler "faturaya" bedel olarak
ödeniyor…
Çünkü Türkiye'deki Kürtlerin "etle-tırnak"
haliyle, ülkeden koparılmayacağı biliniyor…
Bunu, son dönemdeki "politikasına" verilen
karşılıkta gördü..
***
Zira tehditlerde…
Serhildan çağrılarına..
Acil sokağa dökülme mesajlarına..
Halk silahlansın, "Öz savunma" moduna girsin..
"Yüz binler Sur'a yürünsün" denilmesine
rağmen..
PKK kadar..
HDP ve kurmaylarının tüm "ısrarcı" hamlelerine
rağmen…
İstenileni "arkalarında" görmediler.
***
Bayram Bozyel'in önceki günkü "Büyüktimur'la
gündem" programında ifade ettiği gibi…
"PKK son yaptıklarıyla, intihar ediyor" beyanı…
Yanında, HDP'yi de "marjinal" hale getirmesi..
Ciddi bir eksen, değişikliği yaratıyor…
Öcalan ne diyordu, 2013 Nevruz'unda…
"Silahlar sussun, fikirler ve siyaset"
konuşsun..
***
Nitekim!
Siyasal iktidar da,
Diğer muhalif yapılar da,
Türkü de,
Kürdü de,
Ülkenin birliğinden yana olan herkes
"alkışlamıştı"
Ki bu alkışlar, "birçok demokratik" adımları
üretmişti.
***
Sonuç itibariyle!
Bugün,
Kürtlerin çok büyük çoğunluğu… Ki bunu, yüzde 80'lerde
görebiliriz…
Nasıl ki, "çözüm sürecine ve barışa"
inanmışlıkta batıdan daha yüksek, destek verici olan Kürtler…
Hala aynı noktada…
Tüm kırılma ve terörle mücadelenin yarattığı travmaya
rağmen…
***
Şiddete karşı. Prim vermiyor…
Silahlar sussun.
Demokratik,
Demokrasiye inanmışlık ilkeleriyle, sorunlar konuşulsun.
Ve hal-i hazırdaki savaş; "bize kazandırmıyor,
bilakis kaybettiriyor" diyor…
***
Bu önemli.
Türkiye için de,
Ankara için de, hükümet ve parlamento için de önemli..
Dedim ya!
"İç dayanışma, barışçıl bir ruhla
güçlendirilmeli"
Moralle…
Akılla..
Doğru ve hakikati gören "yarınlara" dair, zihne
ihtiyacımız var..
***
Bir önceki yazımda, ifade etmiştim..
"Dokunulmazlıklarla" alakalı..
İnşallah, tarih tekerrür etmez diye…
Tabi aynı fikirdeyim..
Ancak, "dokunulmazlık" zırhının da sadece,
"kürsüyle" sınırlandırılması gerekir diyenlerdenim…
Dokunulmazlık zırhı..
"Her türlü suçu işlerim kimse de dokunamaz"
diye görülüyor…
***
İşte bu evrede..
"Demokrasiyi" güçlendirecek bir akım ve akıl
icra edilmeli…
"Siyaseti" tecrit etmek..
Siyasetin dışına "terörün" kucağına daha bir
fazla itmek…
Bir noktada, "duyguları" tersi istikamete
döndürür..
Ki 90'da gördük..
***
Velhasıl!
Acılar büyük.
Sıkıntılar derin,
Kurulması planlanan kumpaslar belli.
Hayati tecrübeye de sahip, bir devlet aklıyla…
Her şeyin "üstesinden" gelebiliriz…
Özellikle "iç dayanışmayı, birlikteliği"
güçlendirmeliyiz…
***
En önemlisi de!
Vaziyeti "terörle mücadele" noktasında her şeyi
"güvenlik" endeksine bağlamak…
Bunun ötesinde "hiçbir şeyi" görmemek…
Ülkeyi "savaş" alanına çevirenlerin
"bahanelerini" orta yerde bırakmak.
Çözüm üretmemek.
Kürtlerin beklentilerine "biraz bekleyin"
demek, "büyük bir tehlike"…
***
O'nun için…
İnadına inadına;
Demokrasi,
Ve halkların kardeşliği diyerek moralimizi üstün
tutmalıyız..
Çözüm sürecini yeni bir konseptle "halkla" geliştirilmeli..
Aksi takdirde,
Kürtlerdeki hal-i hazırda oluşan HDP ve PKK tepkisi
"geri dönüşüm" yaratır..
Ve bugünleri arar hale geliriz..
Anlayacağınız..
Yol aklın yolu olmalı, "salt" birinin değil..
***
HALEPÇE katliamı...
Dün, 28. yıl dönümüydü…
Halepçe katliamı…
Kürtler için…
Tarihin en büyük "soykırım" girişimidir…
Zulmün…
Ve mazlumiyetin "tepe" noktasıdır Halepçe!…
Nagazaki..
Hiroşima..
Hitlerin Almanya’sı..
MUssolini'nin İtalya’sı..
Ve Saddam'ın "kimyasal Ali" katliamı…
***
Külleri, dün gibi TAZE!
Hele ki, o resim var ya..
Torununu korumak için "abanan" babaannenin
resmi…
Bir zulmün,
Bir vahşetin,
Bir soykırımın abidesi gibi "vuruyor" dünyanın
insanlığına..
Çünkü, yer küresinin bile "sarsıldığı" bu
soykırıma, dünya alem-i seyirde idi.
Sessiz kaldı..
***
Toprakta canlı bırakmayan…
İnsanları değil, ağaçları bile kökten kurutan…
Her sığınağı bir gaz odasına dönüştüren…
Meydanları…
Sokakları…
Alanları, tarlaları "insanların zehirlenerek"
öldüğü Halepçe'ye.
Sözde "Modern" dünya susuz kalsa bile..
Hiç tartışmasız ki, "Kürtlerin" yüreğinde, hep
zulmün ve mazlumiyetin "abidesi" olarak, taze kalacaktır…
Evet,
Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen bu insanlık dışı
kitle katliamında ölenleri rahmetle anıyoruz…
Vahşetin, kirli hesapların ve zulmün ne bölgemizde, ne de
insanlık coğrafyasında bir daha yaşanmamasını da, Allah'tan niyaz ediyoruz…
Halepçe’yi, unutmayız..