İLKESİZ SİYASET VE TÜRKİYE GERÇEĞİ!…
Kim ne der bilmem?.. Çok da benim için anlam içermez… Fikri beyanım şudur ki; asırlık CHP mevcut haliyle artık “siyaseten ve zihnen bir mevta..” Dün ne idiyse, bugün de aynı rotada, üretimsiz!.. İlkesizlik, dikiş tutmayan, cıvatası her yönüyle gevşemiş, laçkalaşan, mantık dışı eylem ve söyleme sahip, ucuz ve ahlaki ölçülerini yitirmiş, bir siyasi girdapta gark olmak üzere!.. Ki artık, dirilmesi ne mümkün diyenlerin başında geliyorum!?..
***
Hasta adamın da ötesindedir!.. Tüm bunları niye söylüyorum!?.. Son yıllarda ürettiği politikasıyla vücut bulan; ahlaki tutardan yoksun, anlayış ve felsefesinden yola çıkarak, aktarıyorum.. Dava ve misyondan sıyrılmış, dizginsiz gün oğlu siyasetinin ipine sarılarak, kendince kazanımlar elde edeceğini sanıyor.. Ne gariptir ki, attığı her adım bir önceki adımını da tekzip olarak, yüzüne inen şamar gibi…?
***
İşte son vakıa, Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’yla alakalı gelişmeler.. Kaç gündür, gündemde.. Bilindiği gibi, Tanrıkulu bir televizyon programına, canlı telefonla bağlanıp, 90’lardaki “faili meçhullerden, askeri müdahalelerden, operasyonlardan, ölümlerden” söz ediyor.. Ve bunu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığını söyleyerek ithamlarda bulunuyor… Bu günlerle de ilişkilendirme gibi bir haddini ve meramını aşmanın gayretine giriyor…
***
Tanrıkulu TSK’yı topyekün itham ettiğinden dolayı, yüksek dozajlı tepkiler almaya başladı. Tabi bu tepkiler, iktidar olmanın, devleti yönetmenin, hükümet olmanın zorunluluğu, refleksi ve olgunluğuyla AK Parti’den gelenleri bir kenara bırakıyorum.. Zaten hükümetin bu minvaldeki beyanlarına baktığımda, tarihi okuyan, telafuzu ılımlı sözler içerdiğini görmek mümkün!..
***
Lakin benim değinmek istediğim, CHP’den gelen tepkiler.. Ne diyor Faik Öztrak “kabul edilemez?.. Görüşleri değerlendirilecek?”.. CHP Lideri de, benzer ifadeler kullandı.. Kaldı ki o gece yayında yer alan CHP’nin sevimli(!) gazetecilerinden olan Şaban Sevinç.. “Utanç verici.. Tanrıkulu partiden ihraç edilmeli.. TSK’ya böyle iftira atılamaz..” Gibi gibi, cümleyle yükleme yaptı..
***
Der demez, tüm bu yaşananlar insanı şaşkınlık ve hayretler içerisinde bıraktığı gibi; “vay da vay” dedirtiyor.. İyi de, bu Sezgin yeni bir Sezgin değil.? Bu Tanrıkulu yeni, CHP’de yer almış bir siyasetçi değil.. Dışarıdan transfer edilmiş biri de değil.. Kaç dönemdir, CHP’de Milletvekilliğinden, Genel Başkan yardımcılığına kadar bir çok, kademede görev yapmış terfileri olmuş, iyi çocuk muamelesi görmüş biri…. Kaldı ki, “Ağzından dökülenler, ilk kez dökülmüyor ki?..”
***
Daha bir kaç ay önce değil miydi ki; Kuzey Irak’taki operasyonlarda Türk Silahlı Kuvvetlerine ağır ithamlarda bulunarak, “Sivillere karşı kimyasal silah kullanıyor” diyen!.. Ki hazırladığı raporlar, yazdığı kitapta bu söylediklerinin, niceleri var?.. İHA ve SİHA’lara karşı söylediklerini de, unutmamak gerekir.. Ne diyordu; “Yargısız infaz yapıyorlar?”
***
Peki, Tanrıkulu bunları söylerken siz nerdeydiniz?!.. Siz kiminle neyin kafasını bulur, ya da hangi kafadasınız?.. Kılıçdaroğlu’nun düne kadar “beyin takımı” olarak lanse edilen A takımında yer alan, Tanrıkulu’nu “yeni tanıyormuş, yeni bu beyanları söylüyormuş, ithamları ve suçlamaları yeniymiş gibi” mavra iplere sarılmak da neyin nesi?!..
***
Tanrıkulu suçlamanın ve ithamın hesabını Yargı nezdinde verecek?.. Düşüncem şudur ki, Tanrıkulu’nun söylemleri ilk kez oluyormuş, yeniymiş gibi üzerinden tepinilmesindeki organizasyon tamamen, Kılıçdaroğlu karşıtı ekibin kurgulu planıdır?.. Ve bunu körükleyen de partinin besleme güdümlü CHP’li gazeteci evlatlarıdır.. Buradan bir devirme çıkabilir mi diye yükleniyorlar?.. Milliyetçi kesilme felan.. Kendilerini “devlet, millet, asker sevicisi” olarak gösteriyorlar…
***
Ha bu arada, CHP’nin ilkesizleşen siyasi ruhunun oluşturduğu bu girdapta, özellikle Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere ülke sathında sözü edilen 1990’larda yaşanan ve yaşatılanları, olup-bitenlere üç maymunu oynamak, görmezden gelmek, mazur görmek akla ziyan olsa gerek?. İnkar edilemez, üstü de örtülemez!.. O dönemde nice faili meçhul cinayetler işlendi, asit kuyuları hala hafızalarda..
***
JİTEM mi, itirafçıların terörü mü?.. Oluşturulan vesayetler mi?.. Yargısız infazlar mı?. Yakılan, yıkılan köyler mi, mezralar mı? Evinden barkından edilip, göç ettirilen yüzbinler mi?.. Sahte fişlemeler mi?.. İşkenceler mi?.. Tüm bunlar yaşandığı içindir ki, 80’ler, 90’lar ve 28 Şubat tarihe kara bir leke olarak geçti?.. Ama bu değildir ki; Türk Silahlı Kuvvetleri topyekün bunun sorumlusudur ya da o yapmıştır suçlamasında bulunmak?!..
***
O günün, siyasi iradesi de, konjöktörü de.. Pek tabi ki, ülkeyi kan gölüne çeviren terör örgütlerinin, ortaya koyduğu katliamlardır olup-bitenin birbirini tetiklemesiyle hepsi yaşandı?!. O dönemde, tıpkı 15 Temmuz sonrası gibi; “at izi it izine” karışmış, ülke ve millet virane olmuştu?. Bu tarih hiçbir hafıza değişiminde bile unutulmaz.. Lakin, bugünü o günle ilişkilendirmek de, vicdan yoksunluğunun da ötesine geçer!!…
***
Bakınız bugün günlerden hangi gün!?.. 12 Eylül.. Türkiye’nin siyasi ve demokrasi tarihinde, “nasıl anılıyor bu 12 Eylül?”.. İhtilal.. 80 darbesi.. Üzerinden 43 yıl geçti.. Bunu yapan kimdi, dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başında bulunan kerameti kendinden menkul bilahare apoletleri sokulan bir maşa.. Ve de onun himayesindekiler.. ABD’nin direktif ve istemiyle, yönetime el konuldu..
***
Ne diyordu darbeci general!.. “Onları besleyecek miyiz.? Bir sağdan, bir soldan” deyip, infazlarla nice insanlar, gençler katledildi.. Sağcı mı, solcu mu, ülkücü mü, alevi mi, Kürt mü, Türk mü, Müslüman mı, gözetilmeksizin, astığı astık, kestiği kestikti?.. İşte bugün, o dönemin sene-i devriyesidir?.. Ve o dönemin ürünüdür, Türkiye’nin yarım asırdır terör örgütleriyle boğuşur olma hali!..
***
Netice itibariyle, “o karanlık, o vesayetçi, o jakoben, o tekçi, o totaliter, o askeri egemenlik” dönemleri bitti.. Artık mazide kaldı. Onu tarihe gömen, hesap soran, yargı önünde mahkum eden, egemenliği milli iradenin eline kazandıran da bilinmelidir ki, Erdoğan olmuştur.. O’nun iktidarında, TSK da, tüm güvenlik birimleri de, Polis de halkın emrinde devletin iradesini oluşturan millet tarafından yönetilmektedir..
***
Asli görevlerini icra ediyorlar.. Birilerinin nam-ı hesabına değil.. Onun içindir ki bugün, Türkiye Askeri, yer küresindeki bir çok ülkede varlık göstermektedir.. Milli çıkarları kolluyor. Savunma alanında elde ettiği modernizedeki üstünlükle tarihin en güçlü yapısına sahip.. Hasılı kelam, ne dünü, ne bugünü inkar edemeyiz, yeter ki samimiyet karinesi içerisinde hakikatlerimizle yüzleşebilelim?!… Yalancılıkla değil..
***
Sonuç olarak, bir çok fikirde zıtlar hanesinde bulunsak da!.. Kimi zaman da buradan eleştiri oklarını yönelttimse de!.. Tanrıkulu’na yönelik partisinden gelen tepki dozajının, “iki yüzlülüğünü” ortaya koyup, geçmişte yapılanların da, görmezden gelinemeyeceği gerçeğini haykırma adına, mevzuya müdahil oldum.. Yoksa, Tanrıkulu’nu savunma gibi bir niyetim yok.. O zaten kendini kendi mahallesinin dışında, her halükarda savunuyor..
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Geçmişine gözünü kapatan, yarınlarının ışığına bakamaz!…