KADINLAR GÜNÜ!
Bugün;
Takvim yaprağı 8 Mart’ı gösteriyor.
Tarihsel önemi de;
Dünya Emekçi Kadınlar Günü olması
1857 yılında,
Bir tekstil atölyesinde başlayıp, günümüze gelen bir mücadele günü.
Biliyorum.
Muttad bir şekilde,
Bugün de, “bir dizi” haklardan söz edilecek!
***
Denilecek ki kadın hakları.
Kadınlar eziliyor.
Kadınlar erkekler tarafından hor görülüyor.
Şiddet.
Taciz ve daha nice “olumsuz” davranışlardan söz edilecek!
İşte,
Aşta, istihdam alanında, neden tam özgür değil.
Uygulanan kotalar kalksın, eşitlik olsun.
***
Velhasıl kadının temel sorunlarını özetlersek;
Düşük ücret,
Kayıt dışı çalışma,
Çocuk ve yaşlı bakım hizmetlerinin yetersizliği
Cinsiyet ayırımcılığı,
Eğitim seviyesinin düşüklüğü,
Mesleki eğitim kalitesi
Erken yaşlarda evlilik
Çocuk sahibi olma ve köyden kente göç.
***
Evet,
Kadın, Analık vasfına sahip.
Hele ki Bacı, abla, teyze, hala ve kız evladı özelliği.
Kutsal...
Ve tabi ki,
Eş, sevgili hayat arkadaşı!
Gönül ve yol paydaşı.
***
Ne yazık ki,
Bu kutsal değer sahipliği,
Analık gibi “vasfa” sahip kadın ciddi manada bir erozyon yaşıyor.
Çünkü öylesine bir hale gelindi ki;
Kadın “cinsel” objeden başka hiç bir önem taşımaz hale geldi.
Ki şiddet ve taciz,
Envanterlerine baktığımızda da, ne talihsiz bir durumdur ki, bu hakikat öne çıkıyor.
***
İşte size çok çarpıcı bir envanter!
Çeşitli nedenlerden dolayı;
9 bin kadın bugün “polis” koruması altında bulunuyor.
Bir de 64 bin 136 kadın için de tedbir.
Yani “şiddet ve taciz” noktasında önleyici tedbir kararı alınmış.
Cinayetler.
Yaralamalar.
Hele ki; töreye bağlı infazların istatistiği.
Ürkütücü, 2 bine yakın!
***
Evet,
Bugün ekseriyetiyle bunlar konuşulacak!
Yazılacak-çizilecek, tartışılacak.
Konferanslar.
Yürüyüşler, mitingler, protestolar!
Doğru.
Yapılması gerektiği gibi, sorgulanmalı.
Zaten,
Kadınlar için böylesi bir günün “ihdas” edilmesi de bu ihtiyaçtan hasıl olmuştur.
***
Karşı,
Cinsten biri olarak, bugün onlar adına.
Ama pek, konuşulmayan, tartışılmayan, iki anlayıştan söz etmek istiyorum.
Aslında, kadınlar yani karşı cinsiyet anlamındaki “çıkmaz” sokak bu.
Toplumumuzda;
Kadına “geleneksel’ bir bakış açısı söz konusudur.
O da şudur.
Bir taraftan; Kadına “analık rolü” atfedilerek, kutsallaştırıyoruz.
Diğer yandan; Erkek egemenliği karşısında bir adım geriden “dışlanmayı” dayatıyoruz.
Çıkmazımız bu!
***
Ne hazindir ki kadınlar işte bu iki anlayışın, kulvarında gidip-geliniyor.
Yani özetle,
“İşimize geldiği gibi, “vasıflandırma” ve tanım yapıyoruz!
Bu da der-demez;
Kadını ve kadın üzerindeki toplumsal düşünceyi git-gellere bağlıyor.
Bunun kırılmazı gerekir.
***
Her ne kadar;
Kadın-erkek ayırımı artık yapılmıyorsa.
Yasalar- Kanunlar ve yaşam kulvarı içerisindeki nizami kurallar “eşit” haklar içeriyorsa da.
Seçilme, seçme hakkına sahip olmuşsa da!
İşte, aşta kendi “emeğiyle” ayakta kalabilecek yasal hakka sahipse de.
Ki kalmasına engel yok!
Ama hala da;
O iki bakış, açısının “cenderesinde” eziliyor.
***
Çünkü,
Kadının toplumda yaşadığı sorunlar iki eksende tutuluyor.
Birincisi;
“Geleneksel aile sistemi içerisinde kadına atfedilen rol”.
İkincisi de,
Doğal olarak bu geleneği sürdüren toplumun, “toplumsal baskısı”.
Bu iki üretimsiz ve tabu durum, “vazgeçilmez” bir bağımlılık.
Hele bir de,
Cinsiyet ağırlıklı “edilgen” gören anlayış hakimiyeti.
Der demez;
Kadının yaşadığı sorunu “çözümsüz” hale getiriyor.
***
Daha açık bir ifadeyle!
Bu hal-i vaziyet.
Ve fikr-i bakış nedeniyle kadın toplumun bir bireyi olarak görülmüyor.
Bir olgu, süje veya sosyal rol temelinde, görülüp-şekillendirilmeye çalışılıyor.
Sanki kadının yaşadığı “sorun ve sıkıntılar” toplumun değil.
Tamamen şahsi bazda “kadın” sorunu haline getiriliyor.
***
Kadına,
Emekçi noktasında bakalım!
Kadının yeri nerde?
İstihdam mı,
Siyaset mi,
Eğitim mi sektörel işverenlik mi?
İstatistiklere.
Her oluşumun kendisine ait envanterine baktığımızda!
Şamar gibi,
Yüze iniyor, kadının “sınıfsal” kotaya nasıl sahip olduğu!
Bugün; toplumsal düzeyde söz sahipliği ve varlığı, “yüzde 15 ile 20’lerde”.
Ötesi yok.
***
Diyeceğim;
Kadınların gelecekte toplum hayatında daha çok var olabilmeleri için aktifleşmesi gerekir.
Ülke demokrasisi için...
Toplumsal barış için...
Eşit hakların bütünlüğü için...
Özellikle,
Analık vasfı gibi önemli bir değer için,
Eş’in, sırdaşın, hayat arkadaşının güçlülüğü için...
Üstadın ifadesiyle,
Cennet anaların ayağının altındadır ilkesiyle, kadınların eşit ve adil bir zeminde mücadele etmesi gerekir.
***
Biz erkekler!
Bir düşünün;
Günün birinde tüm kadınlar sessizce hayatımızdan çıkıp gitseler; çiçeğin, böceğin, yaşamın anlamı tadı tuzu kalır mı?
Biz onlarla anlamlı ve bütünüz.
Allah bu hikmeti bize vermişse ve bunun değerini ve değerimizi bilmeli!
Velhasıl,
İyi ki varsınız, daima var olunuz, hepinizi seviyorum, seviyoruz, sevmeliyiz, değerinizi anlamalıyız.
Ve diyorum ki;
Roja Jinan piroz be!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü tüm kadınlara kutlu olsun.
Hayırlı Cumalar.