KAMPÜSTE ALKOLLÜ EĞLENCE!


Yukarıdaki resim…

Hele bir bakın..

Ama pür dikkat bakın…

Alıcı gözüyle…

Bakalım ne göreceksiniz?…

Ve burası neresi, bilebilecek misiniz?

Hani bir söz var; "şeytan" ayrıntıda gizlidir diye…

Aha bu resim de böyle bir şey…

"Şeytani" vaziyeti içinde barındırıyor…

Hem de; "akla ziyan" birçok yönüyle…

***

Öncelikle ifade edeyim…

Resim…

Her hangi bir eğlence mekânında çekilmiş değil…

Ne bir barda…

Ne bir disko da…

Ne bir pavyonda…

Ya da, "turistik bir otelin" bahçesinde…

Salonunda…

Barında değil…

Pek tabi ki, bir düğünde de çekilen resim değil…

Nişan, sünnet…

Veyahut farklı bir kutlama da yok…

Doğum günü…

Veya bayi toplantısına dair bir "eğlenceden de" çekilmiş değil…

***

Ya ne diyeceksiniz!

Sıkı durun…

Aktarıyorum...

Dedik ya; “Şeytan ayrıntı da gizlidir” diye…

Bu resim, önceki akşam çekildi…

Diyarbekir'de…

Yer, Dicle Üniversitesi Kampüsü…

Üniversitenin orta göbeğindeki "futbol sahasının bulunduğu açık" alanda...

Bilimin…

İlmin..

Eğitimin…

Öğretimin verildiği bir eğitim kurumunun; "tam ortasında"…

***

Yani bir konserden çekilen resim…

Bilinen bir sanatçı sahnede…

Kim demeyeceğim.

Zaten zikriyle, fikriyle "pek" uyuşuk olmayan biri…

İsmini de aktarmam!

Çünkü zevata reklam olur…

O primi vermeyelim…

Üniversite camiası…

Öğrenciler…

Bay, bayan, çocuklar…

Yani ilginin yüksek olduğu bir; "açık hava "konseriii…

***

Biliyorum!

Yine diyeceksiniz ki, "ne var bunda?"

Üniversite kampüsünde "konser" verilemez mi?

Üniversiteliler…

Akademisyenler…

Hatta şehir ahalisi de, "konsere" gidip izleyemez mi?

Hiç kuşkusuz ki ilk etapta..

Ki ilk bakan; haklısınız der!...

Lakin kazı ayağı öyle değil...

***

Bir kere dedik ya!

“Şeytan ayrıntıda gizlidir” diye…

Şimdi, masalara bakalım…

Ne görüyoruz?

Alkol şişeleri…

Viskiler…

Rakılar…

Ne derseniz; "var" ve ulu orta yerde içiliyor…

Yani konserde, tabiri caizse "alkol" su gibi tüketilmiş…

İçkiler içilmiş…

Kafalar bir hoş olmuş…

Velhasıl, "eğlence" her yönüyle tavan yapmış…

***

Elbette ki…

Kimsenin eğlenmesine,

İçmesine,

Gezmesine,

Konserine,

Veyahut yaşam şekline "müdahale" etme gibi bir hakkımız yok..

Olamaz da..

Hele ki yerme, sınırlama getirmek ne mümkün?…

Mahalle baskısı "üretme" gibi bir niyete de sahip değilim..

Olamam da…

Bize ne derim...?

***

Amma velâkin…

Burada, durum farklı bir "kulvar" arz ediyor…

Şöyle ki…

Burası bir eğitim kurumu…

Ki üniversite kampüsünde "alkol" satışı yasak…

İçilmesi de…

Herhangi bir "işletmenin" burada açılması da yasak…

Yasa koyucu "tarafından"  suç görülmektedir…

Ceza-i müeyyidesi var…

***

Ayrıca…

Aldığım bilgilere göre…

Ki herkes biliyor…

Üniversite kampüsüne geçiş; "güvenlik" kontrolünde yapılmaktadır…

Araması var…

Taraması var…

Hele ki, konser alanına girişe bile; "polis ve özel güvenlik" var…

Olası bir taşkınlık…

Olası bir güvenlik sorununda "anında" müdahale edilmesi için hazır tutulmuş…

Alkol alınması..

Alkol sokulması…

Hatta alkol alan birinin bile; "içeri" alınmasına izin verilmez…

***

Hal böyle iken…

Ayrıntıda gizlenen "şeytan" nasıl vücuda geldi diye sormak gerekmez mi?..

O şişeler.

O içkiler…

O enva-i alkol kutuları, "kim nasıl, nereden" getirip, kampüse soktu?

Gören olmadı mı?

Müdahale eden yok muydu?

Bakalım kim cevap verecek?

Ve tabi ki, muhafazakârlığıyla övünen "Üniversite" yönetimi ne diyecek?

Olabilir mi diyecek?

***

Resim…

İçerik…

Ve genel muhtevasıyla, şu söz aklıma geldi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2012 yılında ifade etmişti…

Üniversitelerde "alkolün" yasaklanmasına ilişkin…

Şöyle demişti…

"Öğrenci alkolü alıp kafayı mı bulacak?

Yoksa ilim alıp kendini mi bulacak?”

Vaziyetin özeti…

Deyin bakalım…

***


NE YAMAN BİR DURUM!

Yine bir resim…

Bu kez bir yemekten çekilmiş…

Ki önceki gün, çekildi…

TÜRKONFED'in 39. Girişim ve İş Dünyası Konseyi toplantısının yemeği…

Akşam yemeği…

Yer Diyarbakır…

Masa bir hayli büyük ve geniş…

Kim yok ki kabilinden…

Herkes var…

Korumalar ayakta…

Gazeteciler resim çekiyor…

***

Şöyle bir pür dikkat bakalım…

İnceleyelim…

Fark ettiniz mi, "ayrıntıyı?"…

Neyse, ben aktarayım…

AK Parti Milletvekili Galip Ensarioğlu…

HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer…

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu…

***

Tabi masada…

Eski Bakan var…

Belediye Başkanı…

Vali ve İş adamları…

Yani kentin protokolü de ayrıca masada bulunuyor…

Dün bu fotoğrafa dair bir okurum mesaj atmış…

Ki aynı duygular üzerine yazıya, nokta koymak üzere mevzubahise hazırlanıyordum…

***

Ah ki, ah…

Zenginin sofrasında buluşurlar…

Kaynaşırlar…

Hasbıhal ederler, gülerler, eğlenirler…

Mutabakat içinde olurlar…

Siyasi bir "hasımlık-istemezlük" içinde olmazlar…

Ama velâkin…

İş, biçare halkın meselesine gelince…

Yoksulun…

Garibanın..

Yani ülkenin alı menfaatine gelince; "ne buluşurlar, ne konuşurlar, ne de gülerler?"

Ne diyelim…

Demek ki, "siyasetin" inliği de bu imiş?

Bilemem..

Belki bu görüntü; "yeni uzlaşılara" vesile olur…

Ne diyelim..

***

TRUMP BİZİ DİNLER Mİ?

Sanmam…

Çünkü öyle bir emare yok…

Varsa, yoksa "inlikler" zinciri söz konusu…

Ki "müttefikle" değil, müttefiksizlikle "saf" tutuyor…

Her halükarda yarın Cumhurbaşkanı ABD'ye gidecek…

Trump'la görüşecek…

FETÖ…

PKK…

PYD…

Suriye’deki "strateji" konusunda, hayli konuşulacak…

İkna mı?

İknasızlık mı?

Aşağı yukarı, "renk" verilecek…

Acaba diyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD uçuşu öncesi kameraların karşına geçtiğinde...

Şöyle dese…

Irak'taki

İran'daki,

Suriye'deki tüm "Kürtlerle" ittifak içerisindeyiz…

Bunun için de…

Bu üç ülkenin "siyasi kadrolarıyla", masaya oturma niyetimiz var…

Dönüşte oturacağız….

Tüm sorunlarımıza, "köklü" çözüm bulmak için ittifak içerisinde olacağız…

Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz!..

Sahi böyle bir çıkış ABD ve AB'de nasıl bir "ruh" alaborası yaratır?…

Dengeler değişmez mi?

Ki bu fikrim de "er ya da geç", olması gerekendir…

Yarın bunu denesek mi?