Kapatmaya ilk girişim mi?
BDP'ye,
Kapatma davası mı geliyor?
Galiba;
Bu meyanda "bir şeyler" gelişmeye başladı.
Şöyle ki;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından Yargıtay'a yazı gönderilmiş.
Basına sızan bu.
Sanırım;
Diyarbakır ve Van'dan da "benzer" yazılar gitmiştir.
Denildiğine göre yazılarda,
KCK operasyonları kapsamında elde edilen bilgi ve dokümanlar yer almakta.
Mevzuu,
KCK ile BDP arasında "organik" bağın var olup-olmadığı.
Malum,
İstanbul'daki KCK operasyonunda, 95'e yakın BDP'li tutuklu var.
* * *
Tabi;
Diyarbakır ve bölgedeki diğer illerdeki "KCK'ya" ilişkin, davalardan da tutuklu var.
AB’nin,
İlerleme raporuna göre tutuklu 2 bin civarında.
BDP,
Ve İHD’ ye göre bu daha bir fazla.
Ancak,
Dün bir kez daha sayı polemiğine, İçişleri Bakanlığı nokta koydu.
Bakanlık resmi açıklamasında şuanda;
Dün itibariye KCK'dan tutuklu bulunanların sayısı; 605'tir.
Yani, "denildiği" gibi bin, iki bin üzeri değil.
Tabi bu sayıda;
"Kaç BDP'li, kaç DTK'lı, ya da başka görüşte" belli veri yok.
* * *
İşte;
Bu tutuklananlar ve suç nevileriyle alakalı dokümanlar gönderilmiş Yargıtay Başsavcısına.
Savcılığın,
Göndermesindeki amaç "bilgilendirme" olduğu kadar gereğinin de yerine getirilmesine yönelik.
Ne anlama geliyor;
Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığı'na bu "belgelerin" gitmesi?
Hukuk,
Ve adli işlem seyri noktasında; "hukuki" soruşturmanın açılmasıdır.
Yani Siyasi Partiler Yasası kapsamında savcı incelemesini yapacak.
Herhangi bir bağ bulması halinde;
Anayasa Mahkemesi'ne BDP hakkında "kapatma" davası açılması için "ilk işlemde" bulunacak.
Doğrusu,
BDP'ye "kapatma geliyor" diye ikaz verici sinyallerin gelmesi, "zamanlama" açısından da manidar.
Dikkat çekici.
Ancak,
Parti kapatma da "eskisi" gibi Yargıtay Başsavcısının "iki dudağı" arasında gelişmiyor.
Çünkü;
2010 yılında AK Parti Hükümeti tarafından "Anayasa" değişikliğiyle, "bu iş biraz zorlaştırıldı".
* * *
Malum,
Yargıtay Başsavcısındaki "yetki" demoklesin kılıcı gibi, "partiler" üzerinde sallanıyordu.
Özelliklen de;
Derin vesayetlerinin "devamı" noktasında, "tek hükümranlık" vardı.
Hatırlarsanız;
Vural Savaş'ı.
Ve,
AK Parti dahi "kapatılmak" istendi, dönemin Yargıtay Başkanı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından.
Neyse!
O keyfiyet artık "iki dudak" arasında icra ediciliği hâsıl değil.
Şöyle ki;
Siyasi partiler hakkında kapatma davası,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın talebi üzerine,
TBMM'de grubu bulunan her siyasi partinin 5'er üye ile temsil edildiği komisyonun üye tam sayısının üçte 2 çoğunluğu ve gizli oyla vereceği izin üzerine açılabilinecek!
Dava sonucunda Anayasa Mahkemesince kesin olarak "hüküm" karara bağlanacak.
* * *
Tabi;
Anayasanın 68. maddenin 4. fıkrası'na da "dava içeriği" uyması gerekir.
O da şöyle:
Bir siyasi partinin tüzüğü ve programının ''devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne,
İnsan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olması,
Sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunması ve yerleştirmeyi amaçlaması ile suç işlenmesini teşvik etmesi durumunda'' hakkında kapatma kararı verilebilecek.
Mevzuat,
Bir hayli "kapatmayı" güçlendiriyor.
Ne var ki;
Önümüzdeki zaman içerisinde "kapatma ve kapatılma" mevzusu bir hayli tartışma olacak.
Bildiğiniz gibi;
Siyasi Partiler Mezarlığı "haline" gelen Türkiye'nin bu mayandaki geçmişi ve "sicili" pek temiz değil!
Ülkenin,
Hal-i durumu da her an her şey olabilir, sözüyle "Burası Türkiye".
Her şey "meçhul" misali!
Şöyle geriye;
Dönüp baktığımızda "kaç partinin" kapısına kilit vuruldu.
Kaç Parti'nin,
Sözde "İrticai oluşumun" odağı, kaç partinin "rejim düşmanı" olduğu savıyla, "kepenk" indirildi.
Haddi hesabı yok.
* * *
Şimdi;
Ülkenin tüm "kılcar" damarları yeni bir değişimin ve özgür, sivil bir anayasa'nın "uğraşı" içerisinde iken.
Böylesi,
Bir hamla ve davanın, "demokrasi" adına, "hayra alamet" bir icraat olmayacağını söylemek isterim.
Nitekim;
BDP'nin geldiği siyasi akım "parti" kapatmalara da, yabancı değil.
Her kapama,
"Yeni bir güç" kazanımı olarak, geri döndüğünü her halde, bilmeyenimiz de kalmadı.
Şimdi;
Kürt sorununun "çözümüne" yönelik yeni bir "açılım" arayışı gündemde iken.
Durum,
Hadiseye keser mahiyeti taşır ki, her kesime "yara" verir.
Tabi,
Böylesi bir hal-i durum vuku bulursa.
Fatura,
AK Parti'ye kesileceğini de, bilmemiz lazım.
Zaten,
Bazı güçler bir çok argümanı kullandı, "İktidara ve AK Partiye" çelme atabilmek için.
Ergenekon mu,
Balyoz mu,
Islak imza mı,
Bölgede tırmanış gösteren "şiddet ortamı mı"?
* * *
Velhasıl,
Enva-i "körükleyici" ortam geliştirildi?
Hükümete yara verebilmek için.
Bir bu kaldı!
BDP'yı "kapatıp" böylece, AK Parti'yi "faşizan" bir yönetim, şekline sokup "tepki" yaratmak.
İnfial üretmek!
Ve Türkiye'de;
"Kürtlere" siyaset yapma hakkı verilmiyor, zemini körükleyebilmek!
Yani,
Geçmişteki "klasik" bir senaryo hayata geçirmek!
Sonuçta;
Oluşacak hava, hem BDP için, hem de AK Parti için "tuzak" mahiyetinde!
Tabi ki;
BDP'nin "Kapatma davası", canıma minnet bir mahiyet içerdiğini de, ifade etmek lazım.
Çünkü;
BDP'nin icra ettiği siyaset.
Ve KCK ile olan bağlantısı,
Beri yanda ki aksiyonu "gizlemiyor ki", "benim onlarla ilişkim yok" diye!
* * *
Hasip Kaplan,
Nitekim meclis kürsüsünde seslendi; "KCK'dan tutuklu olanları "terörist" olarak görüyorsanız, o zaman ben de "teröristim" diye.
Baydemir de,
Diğer BDP'lilerin de tümü.
Sanmıyorum;
BDP'nin kapatma gibi bir davadan, ciddi bir kaygı duygusu olsun.
Tabi,
Şu algı oluşmasın, BDP kapatılmayı istiyor!
Zaten,
Yeni bir oluşum için de çalışma yürütülüyor.
Hafta sonu bunla alakalı; "Türkiye Kongresi" buluşması var, Ankara'da.
Onun için süreci,
"İyi okumak" ve değerlendirmek, görmek lazım.
Türkiye,
Çok yaşadı ve çok gördü "kör kuyuya" taş atma hadiselerini!
Güzel bir hafta dileğiyle.