KARALOĞLU SEN NE KIYAK ADAMMIŞSIN YA(!)…
Denir ya, “karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu..” Bizimkisi de işte öyle bir şey!.. Merkeze alınan dönemin İl Valisi ve Kayyımı Münir Karaloğlu’nun, “ne dostane(!)” icraatları varmış?!.. Kendisi gitti, “kıyakları peş peşe” ortaya çıkıyor… Meğer ki biz Münir beyi çok ama çok yanlış anlamışız, "kadirbilirlik(!..) hassasiyetine” ilişkin..!!!
Zat-ı muhteremi az-çok, makamının hakkını vererek, “kıyak ortam” oluşturmada hayli mahir ve “kadir bilen” olarak biliyorduk da!.. Ama bu kadarını bilmiyorduk, beklemiyorduk.. Vallahi de, billahi de bravo kendisine!.. Helal olsun!?.. Pes de pes, bu kadar olur ancak!… “Eşine, dostuna, arkadaşına, akrabasına” düşkün olur ve “makamın” nimetini yedirir, “ahaliden bize” ne der ama bu kadar mı ya(!?)…
***
Ben şapka çıkarıyorum..! Yeter ki, can ve canan olsun!… Bakar mısınız, Yargıtay üyesi ağabeyinin mesai arkadaşının oğluna bile herşeyi göze alarak “kıyak raconundan” vaz geçmemiş, yapmış.. “O bizdendir” diye.. Hem de “katıra binaen değil, hatıra binaen kadro tahsis etmiş!…” Öyle KPSS puanı, ya da yazılı ve sözlü gibi sınava tabi dahi tutmamış.. Sıfır risk, ter döktürmeden, “yağdan kıl çeker” misali… Burak Ademoğlu gencimizi DİSKİ’nin “Özel Kalem” müdürlüğüne getirip oturtmuş..
***
Can feda!.. Eee; dostluk bu olsa gerek.. Ağabeyin dostuna dost olunmaz mı?!.. Neme lazım, işimiz davalarımız düşebilir!… Ki, bu kadirşinaslığının(!) dahası varmış!.. Pardon biz oturttu dedik öyle değilmiş?.. Ademoğlu denilen zat-ı “bir tek gün dahi, DİSKİ’ye getirtmemiş o koltuğa oturtmamış.. Hem devletin koltuğu yıpranmasın hem de gençin Diyarbakır’a gelmesine gönlü razı olmamış.. Çalıştırmamış, zahmet bile vermemiş.. Hatta, “Diyarbakır’a gelmenize gerek yok, biz sizin görevinizi de yerine getiririz” demiş. Makam ve koltuk, oda da “yıpranmamış…”
***
Devleti düşünmek bu olsa gerek.. Öyle “devlet malı deniz, yemeyen …” diyenlerden değilmiş(!) bizim muhterem Münir bey.. Peki, “Ademoğlu” kadroyu aldıktan sonra ne olmuş?!.. DİSKİ’ye bulunduğu yerden “nanik” yapmış.. Şimdi nerde demeyin!.. Malum, Diyarbakır sıçrama noktası ya, o da bu ünvanla sıçrama yapmış!.. Özel Kalem Müdürlüğü kadro rütbesiyle, EPDK’da göreve başlamış!!.. Bir üst makam yani.. Yakışmaz mı; artık Enerji Piyasası Denetleme Kurulu..
***
Bilemiyorum, şu Ademoğlu bu kadar kadirşinas biri olan Münir Valimize Allah razı olsun(!) demiş midir?!.. Der der, demez insan merak ediyordur?.. Ahde vefa var ya!?.. Bu kadar dostluğa bir iki kelam edilmez mi?!. Belki etmiştir.. Eş dost, rahatsız olmasın diye sesli yapmamıştır.. Öyle ya; “etraf pek tekin” değil..
***
Karaloğlu’nun AK Parti Antalya Milletvekilinin kuzeni Sibel Çelik’i de, Antalya Valiliği esnasındaki “dostluğa” binaen, tıpkı Ademoğlu gibi DİSKİ’ye aldığını biliyoruz.. Ona da; “Özel Kalem Müdürü” kadrosunun tahsis edilmesi talimatını vermişti.. Çelik de kadrosunu almıştı… Bilahare, Antalya’ya “karayolunu” değil, “hava yolunu” tercih ederek gitmişti.. Garibime giden Sibel Çelik Diyarbakır’a gelip-gitmesi?!.. Karaloğlu’na Ademoğlu gibi “yük olmamamış..” Ama biraz tuzluya mal olmuş; makam, koltuk ve oda tahsisi var ya!.. Masraf yapılmış..
***
Vallahi hal-i duruma ne diyeceğimi bilemiyorum!.. Siz ne derseniz bilmem.. Ama ben kendi kendime söylenip duruyorum, “yahu biz niye bu adamla hep ters düştük.. Sürekli “itişip-kalkıştık?”.. Neden, uzlaşma sağlamadık, hep kavga ettik..?” Baksanıza, adam “evliya” gibi, ne kadar da “kadirşinas, kıymet bilen, eşine, dostuna, iyilik yapan” biri imiş.. Galiba biz, “kadir-kıymet(!)” bilmiyoruz ondandır; uzlaşılamaz oluduk kendileriyle!(!!!..)
***
Sahi ya sormak istiyorum!.. Benim kadirşinas Diyarbakır halkına.. İyi mi yaptık, kötü mü yaptık?!.. Deyin bi hele…
***
RÜŞVETLE KORUCU ALIMI?
“Silindir Operasyonu” Diyarbakır’a uzandı.. Merkez, Ergani ilçesi… Mesele; üç yıl önce, “korucu kadrosu alımı?..” Dönemin, ilçedeki askeri komutanlar ve işin sorumluları tarafından “korucu kadrosu alımı” esnasında, usulsüzlük, para karşılığında adam kayırma!… 30’un üzerinde kişi gözaltına alındı.. 90’a yakın kişinin de ifadesine başvuruldu…
***
Savcılık gözetimindeki jandarmada yapılan sorgulama sonucunda, gözaltındakilerin ekseriyeti, “ifadelerinin” ardından serbest.. 6’sı ise şartlı.. Sadece, dönemin İlçe Jandarma Komutanı o dönemde yüzbaşı hal-i hazırda binbaşı olan Ahmet Eren ile Mardin Jandarmada görevli yakını Uzman Çavuş Soner Eren “rüşvet suçundan” tutuklandı!..
***
Aslında bu usulsüzlük, adam kayırma ve rüşvet mevzusu, üç yıl önce ilçe sakinleri arasında “çok konuşuluyordu?..” Ve biz de, buradan, o gün için, kısm-i olarak dile getirmiştik.. Ergani ilçesinde, “pis kokular” geliyor diye.. Ama o gün ilgili ve yetkililerden duyan olmadı?!.. Günün konjonktüründen mi, yoksa ilçedeki idari zafiyetten mi bilemiyorum?!.. Ancak görünen o ki; devlet uyumuyor.?! Uyuyor gibi yapıyor sonra adım atıyor!…
***
Şimdi, gözler “rüşvetten” tutuklanan Eren’lerin, hikmetiyle “Korucu Kadrosuna” alınanların, akıbetine çevrildi.. 600 bin liralık bir para trafiğinden söz edilirken, 90 kişiden bahseden var.. İlgili ve yetkili makamlar mutlaka bir izahat verirler, mevzuyla alakalı…
***
HİÇ GÜLECEĞİM YOKTU!…
Şu bizim Kemal Bey var ya!.. Ne mübarek bir insan… Psikolojik yönde “çöktüğünüz” an, “şifa veren” bir hamleyle, yardımınıza koşuyor.. “Keramet” sahibi olsa gerek.. Bir anda; moral ve motivasyon yönünde; “pik” ettiriyor sizi.. Hiç gülecek halde değilken, çevrenizi bile şok edecek şekilde; “kahkahalar” attırıyor… Ki yedi düvelin bile duymaması mümkün değil,,,
***
İşte son hamlesi!… Altılı masanın “sözcüsü” kesilen kanala Kemal Bey konuyor… Mevzu Türkiye’yi “ekonomik yönde şampiyonlar (!)” ligine taşıyacak kadronun Teknik Direktörü olan Jeremy Rifkin.. Soruyor spiker kendisine; “Rifkin’i niye siz Türkiye’ye getirmediniz… Neden ABD’de kalmayı tercih etti?.. Siz mi öyle istediniz?”..
***
Gibi gibi uzun cümleli bir soru!.. Peki, Kemal beyin verdiği yanıt ne?!.. Yanıttı okumadan önce, lütfen ağzınızda “çay, kahve veya başka bir şey varsa” ya yutun, ya da çıkarın.. Yoksa, gelen yanıtla elde olmayan, ruhi ve fiziki bir refleks, size çok şey yaşatabilir.. Neyse hazırsanız yanıtı aktarıyorum!…
***
"Bizim milletimiz teknolojiyi de görsün. Allah aşkına teknolojiyi bir görsün millet. Oturduğum yerden Amerika'yı izliyorum. Bilinçli bir tercihti.
Teknolojinin bize sağladığı imkanların herkes farkına varmalı. Teknolojinin ne olduğunu ve insanlara hangi olanakları sağladığını insanların bilmesi lazım."
***
Ah Kemal bey ah mı diyelim?.. Vah Kemal bey vah mı?!.. Ya da; “sen ne güzel şeysin, Kemal bey mi” demek lazım.. Yani gülünür mü, ağlanır mı, ne yapılır bilmem.. Ama yanıtı ilk okuduğumda, “şu bebek yaştaki evlilik” yalanının toplum nezdinde yarattığı fecaatın ruh bozukluğunu birden üzerimden attı.. “Allah’ım sen nelere kadirsin” dedim..
***
ABD’den “canlı bağlantı” yapan Rifkin’in “zoommu” teknolojiden be haberdar(!) olan milletimiz görsün ha!.. Yahu Kemal Bey.. O dediğin canlı yayını, salt ABD’de değil, dünyanın dört bir yanında, günün her anında görsel ve yazılı basın dahil, en sıradan ticari işletmeler bile yapıyor.. Kaldı ki; “senin elinde cep telefonun var?”… Görüntülü arama moduna gir; teknolojiyi gör!..
***
Vallahi bir alemsin sen!.. Belli ki, hem milletine, hem teknolojiye, hem de ülke yönetimine; Fransız kalmışsın.. Bizim evin şevkosu bile; “ırkdaşıyla görüntülü” görüşüyor artık!.. Öyle “şampiyonlar ligiyle de meşgul” değil.. Dünya kupasını takip ediyor…
***
Velhasılı Kemal bey hiç “teknoloji” işine girmeden, şu cümleni yanıt olarak vermiş olsaydın, meramını daha iyi anlatmış olurdun… Bizim de üstümüze, başımıza attığımız kahkahanın etkisiyle bir şeyleri püskürtmezdik… “Gelmesi, güzel bir otelde kalması vs.. Bu insanlar gönüllü olarak bize katkı veriyorlar, bunlar partinin elemanı değil. Bunların hepsi para..” Neyse!.. Sen yine de güzel insansın Kemal Bey!..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Zihin fukara olunca akıl ukala olurmuş.