KENTSEL DÖNÜŞÜMDE MODERNİTE ANLAYIŞ?
Arşiv kurcalarken;
Elime eko-diyar" dergisi ilişti.
Dergi, Ticaret ve Sanayi Odası'na ait.
Eylül 2013 sayısı.
Derginin muhtevasında gezinti yaptım.
İçerikte ne var ne yok diye?
Aslında, önceden bakmışlığım ve göz gezdirmişliğim vardı.
Hatta bir iki konuyu da, "buradan" sizlerle paylaşmıştım.
Teşvik paketi.
Ve Organize Sanayi Bölgesiyle ilgili "işlevleri" konu ederek…
***
Al benisi olan bir dergi.
İçerik de bir hayli dolu diyebilirim.
Neyse.
Merakla, sayfaları bir kez daha cevirdim.
Derken, başlıksız bir "mülakata" takıldım!
Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Başkanı'na ait.
Necati Pirinççioğlu.
Mevzuu; "Kentsel dönüşüm".
Ve Diyarbakır'da "uygulanabilirlik" haline ilişkin söyleşi!
***
Önem arz edici; "saptamaları" var.
Özellikle sıkça konuştuğumuz ama hakikatine inmediğimiz; "Sur içindeki Kentsel" dönüşüm meselesi!
Malumunuz üzre olsa gerek.
Bu bölgede, özellikle Alipaşa, Lalabek.
Fiskaya.
Saraykapı bölgesi.
Aziziye mahallesi.
Şehitlik.
Daha sıralayabileceğimiz birçok "varoş" semtlerimizdeki dokudan söz ediyor!
***
Buralar için; "kentsel dönüşüm" olmalı.
Olması gerekir.
Lakin "bunu yaparken" yaşayanı için "sosyal ve ekonomik" gelişme de kaydedilmesi lazım!
Varoş'un yaşayanı.
Çalışanının kazancı,
Yani "ekonomiksel" güçlülüğü, herkesin bildiği bir hakikat!
Ki bu konuda veriler de var.
Sarmaşık Derneğinin araştırmasını hatırlıyorum.
Bu semtlerde, "kimi noktada" gelir seviyesi günlük bir doların altında yaşayanların olduğuna ilişkin!
Yani; "kentsel dönüşüm" tercihinde farklı bir durum arz ediyor bu bölgeler?
***
Pirinççioğlu.
Bu konuda verdiği mülakatta şöyle diyor.
"Her kent.
Her mahallenin "kentsel dönüşüm" süreçlerinin farklı olduğuna inanıyoruz.
Çünkü.
Farklı dinamikler ve farklı sorunlar var.
Ben-ü Sen'deki sorun farklıdır, Bağlardaki sorun farklı.
Aziziye'deki sorun çok daha farklıdır."
***
Yani, ne demek istiyor burada?
"Yaklaşımları aynı değildir.
O açıdan oradaki yerel dinamiklerin de mutlaka katılmaları gerekir."
Bunları derken, şu soruyu da yöneltiyor.
"Özellikle, projeye hayata geçiren yapı için.
Oradaki yaşayanların sosyal ve ekonomik durumlarının nasıl olduğunu bilmen gerekiyor.
Sadece yapılarını düzgün yapmak yetmiyor.
Düzgün bir yapıya insanı koyduğun zaman onun ekonomik ve sosyal durumunu iyileştirmelisin.
İyileştirmezsen o insanı kurtarmış olmuyorsun.".
***
Pirinççioğlu.
Bu tahlili yaparken, "gelecek soruyu" önceden bildiği için de devamla şöyle diyor.
Tabi ki, önce soralım.
En sıradan bir doğal afette; "o insanların hayatı yerle bir olmaz mı?
Olur.
Ki Diyarbakır'ın bu noktada, "hayli" yaşamış hadiseleri var.
"Doğru.
Bahsedilen yapılarda yaşayan insanlar olası bir afet durumunda hayati risk altında.
Onları sağlam yapılara yerleştirerek bu boyutu çözebiliriz.
Ama!
İnsanların hayatını sosyal ve ekonomik anlamda güçlendirmemiz gerekiyor."
***
Siyasal iktidarın,
Devletin birçok kurumunun,
Yerel yönetimlerin dahi.
"Kentsel dönüşümde" hem fikir oldukları bu semtlerdeki vatandaş peki ne diyor?
İşte bu soruya da.
Pirinçioğlu "nasıl bir hikâye" yaşanıyor sorusuyla cevap veriyor.
***
Alipaşa'daki vatandaş diyor ki.
"Ben burada kendi evimdeyim.
Kapıcı parası ödemiyorum.
Kendi çöpümü saati geldiğinde götürüp kapının önüne koyuyorum.
Belediye gelip alıyor.
Asansör parası, ara elektrik parası, doğalgaz parsı ödemiyorum.
Ancak onu apartmana koyduğunuz zaman!
İşte tüm bütün bunlar onun için ekstra harcama olarak yansıyor."
***
Yani.
Para gücü gerekli diyor?
Çünkü diyor Pirinçioğlu.
Sözünü ettiğiniz kesim; "günübirlik" çalışan işçi.
Bir gün çalışır.
On gün işsiz dolaşıp durur.
Hamallıkla geçimini yapıyor.
Eski halın orda iş bekliyor.
İş olmazsa, aç olsa da yürüyerek evine gedebiliyor.
Siz onu "üç kuyuya" gönderdiğiniz de nasıl gidecek."
***
Haklı bir tepki.
Vatandaşın ağzıyla, şu sözcükleri sıralıyor.
"Haklı olarak şunu söylüyor;
Sen beni oraya götürürsen; öncelikle beni bankaya mecbur ediyorsun.
Çevre düzenlemesi, sulanması.
Asansör, doğalgaz kapı, öde öde bitmez.
Artı kentten uzaklık da ayrı.
Vilayete, hastaneye, belediye'ye yürümek varken.
Para ödeyip minibüs-otobüsle gitmek ekstra harcama!"
***
Tüm bunları anlatırken.
Aslında "pür" dikkat isteyen noktayı da işaret ediyor Pirinçioğlu.
Hal-i hazırdaki durum; "moderinst yaklaşım".
Yani, kısmi gerçekçiliği var.
Bütünlük arz etmiyor.
Sanırım bu anlayıştan dolayıdır ki, 2009'da başlayan bu bölgelerdeki Kentsel Dönüşüm "kaplumbağa hızıyla" gidiyor.
***
Fiskaya.
Alipaşa, Lalabek mahalelerinde ki yapılar.
Kısmen boşaltılmışsa da, yüzlerce aile halen oturuyor.
Tepkisi de, tüm bu anlatımlar.
Mesele.
Lice depremzedelerinde,
TOKİ'nin yoksul ailelere yaptığı konutlara yerleşenlerin hal-i vaziyetinde.
Hele ki, 450 evlerdeki yaşayanlar.
***
Peki, ne yapılmalıda, dengesizlik ortadan kalkmalı.
Bu noktada şöyle diyor.
"Kentsel dönüşüm şart.
Karşı değiliz.
Ama diyoruz.
Kentsel dönüşümü yaptığın zaman kendi mevcut yerinde bir dönüşüm uygula.
Bunun ismi de sağlıklaştırma oluyor.
Yerinde dönüşüm, sağlıklaştırma.
Böylece insanların mevcut sosyal ekonomik durumları değişir."
***
Ne demek?
Kentsel dönüşüm uygulama.
Ama yerinde "yaşayanıyla" birlikte uygula.
Yoksa al sana 2 oda-bir salon.
Yerin de bize kalsın; "sorunu çözmez, bilakis" daha çetin sorun yaratır.
***
Evet, söyleşi hayli uzun!
Size özetledim, "kısmi" bazda.
Kentsel dönüşüm Diyarbakır için "hayati" öneme sahip.
Sosyal.
Ekonomik.
Ve tabi ki kültürel olduğu kadar da siyasi, "kazanımı da" var.
Bir de şehrin "kimliksel" yapısına ilişkin, değişim!
Yani bir bütünlük içerisinde "değişim-dönüşüm-gelişim".
Önemli.
***
Özetle.
Pirinççioğlu şu uyarıyı yapıyor.
Peki, ne olacak sorusuna ilişkin.
Diyorum ya.
Hiçbir projede eğer projeniz insan odaklı değilse başarıya ulaşma şansı yok.
Şimdi bu yapılan uygulamaların hiçbirinde insan yoktur.
İnsanı dışlayan ve çok az bir kesimin refahını hedefleyen bu işin ekseninde sadece rant olursa toplumsal sorunları patlak verir.
Sadece rant içeren bina-yapı endeksli bir kentsel dönüşüm bu kentin hayrına olmayacağını düşünüyorum."
***
Sonuç itibariyle.
Herkes biliyor ki.
Kentsel dönüşüm "bir şehrin" modernitesi için.
Al banisi.
Kazanımı açısından, hele ki "yılların çarpıklığına" maruz kalmışsa!
Çözüm noktasında "elzemdir".
Ama.
İşte bu ama "hayli teferruatlıdır".
Ancak, iki cümleyle ifade edilirse; "yaşananı da, sosyo-ekonomik" noktada zenginleşerek "modernite hayata" adapte olabilsin.
***
Galiba!
Diyarbakır'ın "kentsel dönüşümdeki" kör-topallığı bundan olsa gerek.
Onun için de.
Kurumlar da, aktörleri de "bakış" açısını, bu noktaya odaklandırmalı.
Ki, "işler" daha aktif ve hızlılık kazanabilsin.
Yoksa "kentsel dönüşümün" arıza-i durumları hep böyle sürer gelir?
Hayırlı cumalar.