Kesintileriniz halka reva mı?
Derler ya; "bıçak kemiğe dayandı".
Aynen de öyle!
Diyarbakır ahalisi.
Daha doğrusu, Güneydoğu illerinin ekseriyeti.
Batman.
Mardin, Şanlıurfa ve Siirt.
Hepsi.
Son günlerde;
Yaşanan "Elektrik kesintileri ve voltaj dalgalanmaları" karşısında, "felç".
Yaşayanları isyan eder hale geldi.
***
Tabiri caizse; Yaşam zehir oldu!
Kışın kesinti-arıza ve karanlık geceler!
Yazın da,
Hali vaziyetle, "voltaj dalgalanmaları", çekilmez bir hal aldı.
İnanın sevgili okurlar,
Gün içerisinde, "şikâyet ve haber" konusunda aldığımız telefonların, yüzde 80'i "enerji kepazeliğiyle" alakalı.
Kepazelik diyorum.
Çünkü bu "rezalet ve rezil" durumdan dolayı günlük "hayat zehir" olmuş vaziyette.
Hem de öyle böyle değil;
Maddi ve manevi bir "yıkım" ve çile, işkence söz konusu!
***
Kesintiler.
Ve voltaj dalgalanmaları.
Hayatı zehir etti.
Çünkü bundan kaynaklı olarak, ev, işyeri velhasıl her yerdeki "elektronik cihazlar" bozuldu ve yandı.
Hayatı zehir etti.
Çünkü hastanelerdeki "tıbbi ve teknolojik cihazlar" yandı, var olanların ekseriyeti bozuldu.
Ne ameliyatlar yapılabilinir, ne tahliller.
Sağlık, "kilitlenmiş vaziyette".
Eee.
Haklı değil, Tıp Fakültesi Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Sait Alan; "Ne olacak bu hal. Çekilmez! Sağlam bir cihaz kalmadı?"
***
Evet,
Bu kesinti ve voltaj dalgalanması hayatı zehir etti.
Çünkü Ramazan ayında bu kadar sıcağın altında klimalar çalışmadığı için camilerde ibadet yapmak bile işkenceye döner hale geldi.
Hayati zehir etti.
Çünkü evinde oturan, işinden evine gelen "karanlıkta".
Hayatı zehir etti.
Esnaf, işyeri ve sıradan vatandaş, "iş yapamaz hale geldi".
***
İşte tepkiler!
Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Alican Ebedinoğlu.
Diyor ki;
"Kesintiler yüzünden esnafımız zor dorumda.
Maalesef iş yerlerinin birçoğu kapanma aşamasına geldi.
Çünkü elektronik eşyası zarar görmektedir, bilgisayarını çalıştıramamaktadır.
Sorun 'il yönetimindedir' demek doğru değildir. Sorunun temelinde altyapı sorunu yatmaktadır".
El hak.
Doğru bir tespit ve teşhis!
***
Gıda toptancısı Mehmet Yıldırım diyor ki;
"40–50 çalışanımız var.
Elektrik kesilince hiç birimiz iş yapamıyoruz.
Fiş kesemiyoruz, sevkıyat yapamıyoruz.
Son bir ayda 25–30 bin lira zararımız oldu"
***
Market işleten Ömer Yavuz.
O da diyor ki;
"Soğutucu olmadan ürünün taze kalması mümkün değil.
Tez bozuluyor. Müşteri almıyor, zarar ediyoruz"
Süt ve Yoğurt Satıcısı Erol Yüksekol.
Diyor ki;
"Küçük bir işletmeyiz.
Artık dolap arızasına para yetiştiremez olduk.
Bir tek dolabım var. En son tamirine 175 lira ödedim.
Benim için ciddi bir para. Bu sıkıntının giderilmesini istiyoruz"
Ve ev hanımı Cahide Durak.
Tepki koyuyor ve diyor ki;
"Voltaj dalgalanmasından dolayı çamaşır makinesi. Ayrıca buzdolabı çalışmadığı için, bu Ramazan-ı Şerif'te bir bardak soğuk su içemiyoruz."
***
Saffet Azbay!
Dün, evden işe gelirken "Ani voltaj düşüklüğü karşısında" yaşadığı olayı anlatıyor.
Tabi anlatırken, hala olayın şokunda.
Nefes nefese, diyor ki.
’Abi evimin olduğu binanın asansörüne bindim.
Birden bire asansörün kapıları kapandı, asansör yukarı çıkacağına aşağı indi ve kilitlendi.
Dakikalarca nefes nefese kaldım.
Ne telefon çekiyor, ne de sesimi duyan oluyor.
Neyse ki kapıya vurmamdan sonra tesadüf eseri oradan geçen bir çocuk duydu ve beni kurtardılar. Gerekçe voltaj düşüklüğü imiş”
***
Hele bir de,
Voltaj düşüklüğü ve anı kalkışıyla alakalı "çıkan" yangın vakaları.
Bu hafta içinde;
Sadece Diyarbakır’da bu sayede birçok yerde yangın çıktı.
Velhasıl; yaşanan rezalet ve kepazeliğe karşı çözümsüzlük hâkim!
İster;
Voltaj düşüklüğü mü desinler, ister voltaj yükselmesi mi desinler?
Ya da enerji hatlarındaki, "aksama mı" desinler?
Veyahut,
Kaçaktan, pamuk sulamadan mı desinler. Her ne derlerse desinler?
Ortada var olan bu rezalet tablosu;
Diyarbakır’da hayatı felç ettiği gibi maddi ve manevi yönde yıkmıştır.
Milyonlarca lira zarara neden olmuştur.
Tabi salt Diyarbakır değil.
Yukarıda sıraladım, bölgenin birçok il ve ilçesinde, "durum" aynı.
***
Soruyorum,
Şu mübarek Ramazan-ı Şerif'i idrak ettiğimiz günlerde,
Şu gölgede 45 dereceyi aşan, Afrika sıcaklarını yaşadığımız günlerde.
Bize ve bölge insanına bu yaptıklarınız Allah'a reva mıdır?
Bu kadar sorumsuzluk,
Bu kadar ihmalkârlık,
Bu kadar pişkin hal-i ruhiyet içerisinde olmak, soruna çözümsüz kalmak, en önemlisi olup-bitene karşı "sesiz" kalınması.
Reva mı?
***
Eee. Bir kent.
Bir bölge bu kadar mı "sahipsiz" olabilir.
Etkili ve yetkili zevattan çıt çıkmıyor.
Sorunun,
Kimden kaynaklandığı konusunda her ne kadar söylenen ve bir kere mahsus yapılan açıklama var ise de;kimse net konuşulmadığı gibi, net bir fikir beyanı da yok?
DEDAŞ mı,
TEİAŞ mı çıt yok!
Dün,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'e de soruldu.
Hem Diyarbakır'da,
Hem de gittiği Mardin'de denildi ki; "bu işkencenin sebebi mucibesi nedir?".
Dediği şu;
Şu koca elektrik kesintisi ve voltaj dalgalanması,
Sulama'da,
Kayıt dışı kuyular ve elektrik kullanımından kaynaklıymış?
***
Doğrusu;
Sorun ve çözüm isteyen kilit nokta şudur.
Sorun;
Siyasilerin elektrikle ilgili kurumları siyasallaştırmasıdır.
Ve o koltuklarda oturan insanların halka hizmet etmek yerine kendi koltuklarını koruma telaşına düşmesidir.
Onun için;
Kentin seçilmişleri bu anlayışı taşırken atanmışlarından ne beklenir?
Diyarbakır için,
Yıllardır söylenip-duruyoruz, yazıp çiziyoruz.
Beyler, "Enerjide ciddi bir alt yapı sorunu var.
Mevcut alt yapı iflas etmiş!
Büyüyen ve her gün yeni yapıların yapıldığı şehirde mevcut alt yapı kaldırmıyor.
Bağıra bağıra söylüyor;
"Yetmiyoooor".
***
Aslında,
Diyarbakır bir bütünlük içerisinde, ele alındığında "altyapı" yönünde, çilekeş!
Ciddi sorunlar yaşıyor.
Belki,
Şimdilik enerji yani elektrikte bu hali vaziyet görünüyor ise de.
Bu kanalizasyon,
İçme suyu,
Doğalgaz, Telefon'da da yaşanmıyor değil.
Hatta telefonda başladı bile.
Kentin birçok yerinde Türk Telekom’un alt yapı yetersizliğinden dolayı bir süredir telefon ve internet hatları bağlanamıyor.
Var olanların da yayınları ya yok ya da sinyal zayıf.
20–30 yıl önceden hazırlanması gereken;
Nüfusu ve konut alanı hızla gelişen Diyarbakır'ın "alt yapısının yenilenmesi ve güçlendirilmesinin" zamanı gelmedi mi?
Sözün kısası;
Bu yaz dönemini boş geçirirseniz önümüzdeki kış daha büyük bir felaket geliyor demektir.
Şimdiden, söylüyorum, yarın demeyesiniz; "kimse bize söylemedi, uyarmadı" diye!
***
Bakalım,
Köşeden manşete taşıdık meseleyi.
Ki iki gün önce de; "dile getirmiştik", uyuyanların uyanması, meseleden haberdar olması için.
Bir kez daha,
Haftanın ilk gününde, "haberdar" edelim.
Malum belki, "olup-bitenden" haberdar değiller.
Meşguliyetleri, başka alanda olabilir diyerek, diyoruz ki.
"Beyler. Kesintileriniz, halka reva mı, Allah'a reva mı?"
Yetmedi mi,
Bize yaşattığınız şu "Çin işkencesi".