KHB’de Yönetim Krizi!

Sanırım, iki yıl önceydi.

Kasım, 2012...

663 Sayılı yasayla kuruldu Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği.

Gaye, "yerinde ve tek elden" yönetim!

Yani bir ölçüde; her ildeki tüm kamuya ait hastaneler "Genelsekreterlik" çatısı altında toplatıldı.

O ilde en üst idareciye verilen sıfatta; Genelsekreter oldu.

Altında da, daire başkanlıklar…

                        

***

Kamu hastanelerindeki yönetim şekli de değişti...

Hastane Yöneticisi,

Hastane Başhekimi gibi kadrolar.

"İdari" noktada hepsi bila istisna Genel Sekreterin emrinde.

Yönetim kadar.

Bütçesi de, "kendisine" has özgür kullanıma açık.

Kısacası, "mevzuatı" birçok yönüyle, çağa uygun.

***

Nitekim hep ifade edilir?

Yerinde "yönetim", yerin de "müdahale ve çözüm".

Sağlık ki, Toplum için "en acilliyet ve önem arz edici" hizmet ve sektör.

Merkezi değil.

Yerinde müdahaleyle "ancak" hayat kurtarılabilinir?

Önemli bir adımdı.

***

Peki.

Sağlıkta böylesi bir uygulama iyi mi oldu, kötü mü oldu?

Doğrusu, Türkiye geneli için bir şey diyemem.

Çünkü, elde fikri beyana dayalı envanterine sahip değilim.

Muhakkak ki, "iyi bir tablo" sergilemektedir.

Lakin Diyarbakır için derseniz, diyeceğim "hal-i âlem" ortada.

İki yıl içerisinde bu yapıda tabiri caizse "neler yaşanmadı ki?"

***

Gözlemlediğim ve eldeki veriler ışığında, şunu net söylerim.

Ki o da hakikat ölçeğidir.

Birçoğuna Diyarbakır ahalisi de şahittir.

Yönetim zafiyetleri!

Diz boyu.

Gelişme, büyüme ve yenilikler açısından; "mevcut" sicil hiçte iç açıcı değil.

Tatmin edici bir performans ise hiç sergilenmedi.

Bilakis, "gerileme" söz konusu oldu ki, konuşulan da hep bu oldu.

"Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği" dikiş tutturamıyor!

***

Öyle ki.

Diyarbakır'da politize olmuş kurumların "ön sırasına" yükseldi.

Tabiri caizse gelen gideni aratır misali oldu?

Genelsekreterlik ha bire "yönetici" öğüttü…

Kimler, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğine atanmadı ki?

Kimler "sözleşme" imzalamadı?

Kimler "sabah sözleşme imzaladı", akşam sözleşmesi siyasi müdahaleyle fese edilmedi ki?

***

En önemlisi!

Kimler mal bulmuş mağribi gibi; "kurumda" har vurup, harman savurmadı ki?

İhale peşkeşliği.

Makam araçları.

Hayali iş yaptırmalar.

Atamlar da, görevden alınmalar da, hep politik tartışmalara sahne oldu.

"Sen-ben kavgası da" ayrı.

***

Velhasıl;

Diyarbakır için söylenecek söz hep şu oldu.

Ki hala da deniliyor; "sular" durulmuyor?

Durulacak gibi de değil.

Bakınız, son günlerde, yine idari bir kriz söz konusu.

Malumunuz üzre;

Bir süre önce, "akçeli" soruşturma neticesinde, "Genelsekreterlikte" yönetim değişikliği olmuştu.

***

Şöyle ki.

Muhammet Kurtoğlu görevden alınmış, yerine İbrahim Uygun atanmıştı.

Şahs-i noktada Uygun'u tanımam!

Pekte hasb-i hal içerisinde olmuşluğum da yok.

Olmam için de gerektirecek bir durum yok.

Sadece, basında yaptığı açıklama ve hakkındaki yorumlardan "tanırım".

İki sözü, pür dikkatimi çekmişti.

***

Birincisi;

Atamasıyla ilgili şöyle dediği iddia edilmişti.

Her ne kadar, sonradan demedim dediyse de.

Şöyle dediği ifade edilmişti.

"Beni buraya ayakkabı kutusu sahipleri getirmedi."

İkincisi.

Çalışanlara yönelik "Küfürlü" konuştuğu!

***

Neyse!

Güzel bir atasözü var.

"Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz."

Sıcak mevzusuna gelince.

Genelsekreterlikte, "yönetim" krizi yaşanıyor muş?

Denilen şu.

Uygun "daire başkanlıklarıyla" alakalı değişime gitmek istiyormuş.

Bunun için de; "istifalarını" istemiş.

***

Kimlerin mi istifasını istemiş!

İdari Hizmetler Daire Başkanı Süleyman Demir,

Mali Hizmetler Daire Başkanı Zeyni Akçay

Tıbbi Hizmetler Daire Başkanı Ali Güneş’in istifalarını istemiş.

Konuya ilişkin bir de basına yansıyan beyanatı da var.

Kendisine göre haklı gerekçeler olabilir mi, bilmem!

***

Diyor ki;

"3 yardımcımın bu işi yapamadığı kanaatine vardım.

Konuştum.

Bu işe yeterli olmadıklarını, çalışmak istemediğimi beyan ettim.

Bir arkadaşım onurlu davranış gösterdi, istifa etti.

Diğer iki arkadaşımız devam edeceklerini söyledi.

Bende yetkimi kullanarak, imza yetkilerini ellerinden aldım."

***

Hiç kuşkusuz ki!

Kurumların başarısı, aktif işleyişleri "ekip" işine bağlı!

Ama devletin de hiyerarşi bir yapısı var.

Her ne kadar Kamu Hastaneleri Birliği Genelsekreterliğinde "idari kadro" sözleşmeli statüsü icra ediyor ise de.

Her gelen "senle çalışmam" deyip, kadro tasfiyesine giderse!

Sahi böylesi kurumların hal-i pür melali ne olur?

Elbette ki, Diyarbakır kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğindeki işleyiş gibi olur.

Kriz üstüne kriz!

***

 

Bakalım;

Hal-i hazırda esen "yönetim değişimi, ekip kurma gayreti" rüzgârı ne getirecek?

Fırtına mı yaratacak.

Yoksa politize olmuşluk duvarına mı, toslayacak?

Hep birlikte göreceğiz.

Lakin şunu net ifade edebilirim ki, "iki yıl oldu".

Kamu Hastaneleri Birliği!

Gerek devasa Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yapısına, gerek, Dağkapı yerleşkesindeki, binasına ve diğer merkezdeki, hastaneler.

İlçeler de dâhil olmak üzere; "mevzuatına" uygun bir hamle icra etmiş değil.