KILIÇDAROĞLU SAMİMİ OLACAK MI?

Başbakan Erdoğan.

Ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu.

"Terör zirvesi", randevusuna 24 saat kaldı.

Beklenti, "yüklü".

Ancak, ana beklenti "uzlaşı" zeminin, oluşabilmesi!

Çünkü masadaki "ilk oturuş" ve hitap şekli "sonraki adımlar" için samimiyet ölçüsüdür.

Cesarettir de.

Elbette ki, masanın etrafında olması gereken diğer "taraflar" için de, "güven" sağlayıcı sinyaldir.

***

Evet, bir önceki, yazımda ifade etmiştim!

Kürt meselesini; yeniden keşfetmeye gerek yok.

Nedenleri,

Niçinleri bir bütünlük içerisinde, biliniyor.

Zaten,

Bugüne kadar "söylenmedik" söz, bahsedilmeyen, ayrıntı kalmadı.

Aynı minvalde;

Çözümün,

Hadisenin üstesinden nasıl gelinebileceğini de.

Nerdeyse,

Bir asrı bulan zaman dilimi içerisinde, "yaşayarak" öğrendik.

Yaşanan-yaşatılanın tümü; acı tecrübeler ikmal etti!

***

Lakin,

Gelinen noktada bir "kısırlık" var.

O da,

Ankara'nın "Kürt siyaseti" alanındaki direnci; "yani" sınır koyuculuk!

Şöyle ki;

Meşru ve yasal siyaset alanıyla,

İllegal yapı,

Ve "silahlı" mücadele alanıyla, "doğru" mekanizmayı harekete geçirmemesidir.

Derler ya;

"Sapla-samanı karıştırma".

İşte,

Durum böyle olunca da, "çözüme yönelik" adımlar, hep karavana algısına neden oluyor.

***

Çünkü,

Ne kadar iyi niyet yüklü olursa olsun,

Yol haritaları,

Hangi düşünce üzerinde kurgulanırsa kurgulansın,

Meseleye,

"Çıplak" ve ayrım gözüyle bakmadığınız zaman, "hep" toslarsınız!

Onun için;

Gelinen zaman dilimi, "artık" bu hataları ve algı bozukluğunu kabul etmiyor.

Israrcı olmak yanlış.

Hele hep;

"Benim" doğrum demek, "çözümsüzlüğün" en büyük, destekçisidir!

Zaten,

Bu dağınıklık yüzünden değil midir ki, "dağ" hala, ilgi görüyor!

***

 

AK Parti'nin,

10 yıllık zaman dilimi içerisindeki "adımlarının" bir ileri iki geri, kalışının sebebi de budur.

Ne,

İktidar partisi,

Ne muhalefet,

Ve ne de meseleyi siyasi zeminde üstlenen BDP.

"Ellerini",

Taşın altına koyma, cesaretinde bir bütünlük.

Soruna,

Çözüm getirici yol haritasına "güç kazandırmada" ortak güven,

Pek tabi ki,

"Siyasi kaygılardan" arınmış, bir samimiyet ortaya konulmadığı için; "güdük" kalınıyor...

***

En önemlisi de,

Doğru adımların ortaya çıkabileceği ihtimali geliştiğinde;

Birden;

Tarafların "şahinleri" provokatif organizasyonlara yöneliyor.

Ki bu;

"Kan, şiddet, gözyaşı ve ölüm" getiren, karanlık icraatlar, "toplumsal" hizipleşmeye de neden oluyor.

Oluşan,

Atmosferin rüzgârıyla meseleye samimiyetle yaklaşanlar da tedirgin ve ürkekleşiyor.

Nitekim,

Demokratik açılım'da "kesintiler" yaşamasındaki bir "nedende de" bu olsa gerek.

***

Mesela,

Yarın Başbakan'la görüşecek olan CHP!

Görüşmenin nedeni de,

Yazımın başında ifade ettim, "Terör ve Kürt sorunu".

CHP.

Bugün Güneydoğu'da "tabela" partisi.

Tartışılmaz.

Bu duruma gelmesinin sebebi.

Ve milletvekili,

Sahibi olamayışının nedeni, "bu meseleye" gösterdiği yaklaşım değil midir?

Yıllarca;

"İnkâr" politikası üreterek, "çözüme ve çözüme dayalı" adımlara, takoz oldu.

***

Vesayetçi,

Zihniyetin "savunucu ve avukatlığını" üstlendi!

Ki daha iki hafta önce;

Başbakan'a;

Oslo görüşmeleri ve İmralı "müzakereleri" için, demediğini bırakmadı.

Hatırlayalım,

Anayasanın 26 Maddelik değişikliği sürecindeki "reformu".

Meclis'e,

Meselenin gelip tartışıldığı zamanda bile, "öyle ki"  sokak siyasetine kadar indi.

Nesil; "engellemeler yapabilirim" diye!

O tarihin,

Gazete manşetlerine bakın CHP, MHP'nin "elbisesini" giydi deniliyordu.

***

Velhasıl;

Bugün CHP tabiri caizse "hak yoluna" gelişmişse bu da önemli bir aşama!

Hele hele,

Akan kanın durmasına,

Meselenin,

Bir bütünlük içerisinde "çözüme kavuşabilmede" yol haritası olabilecek "mecburiyeti" ortaya koyması.

Doğrusu;

Destek görmesi gerektiği gibi; "tartışılmalıdır da".

Her ne kadar,

MHP Genel Başkanı Bahçeli Kılıçdaroğlu'nun "randevusuna" red cevabı verdi ise de.

Kapı bir daha çalınmalı.

***

Üstadın dediği;

Ağırlığı birden fazla "kuvvetin" ortak gücüyle daha rahat kaldırabilirsiniz!

Yani birden fazla siyasi parti bu "taşın altına" elini koyması gerekir.

Evet,

CHP'nin hazırladığı 10 maddeye bakalım!

Aslında,

10 maddenin "ilk iki maddesi" önemli. Diğer maddeler; onların açılımı.

Birinci madde;

Yeni Anayasa için kurulan “Uzlaşma Komisyonu” gibi Kürt sorununun çözümü için de Meclis’te kurulacak “Toplumsal Mutabakat Komisyonu”nda eşit temsil ve uzlaşma esas alınacak.

İkinci madde;

Mutabakat komisyonuna yardımcı olmak üzere partilerin belirleyeceği üçer kişiden bir akil adamlar grubu oluşturulacak. Akil adamlar komisyonla, STK’lar ve diğer kesimler arasında köprü rolü üstlenecek. Önerileri komisyona aktaracak.

***

Sonuç itibariyle;

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu görüşmesinde ana beklenti tarafların; "samimiyettir"!

Eğer,

İki lider "siyasi" riskleri göz önüne almadan,

Taşın altına konulacak elin "ağıracağı" endişesine kapılmadan,

"Samimiyeti" ikmal ederlerse, kuşkusuz sokak baskısı politikalar sona erecek.

Ve yol haritalarında,

Halktan önemli derecede "destek" göreceği gibi, birçok "etkenlerde" yaprak gibi düşer.

En önemlisi;

Kürtlerde,

Güneydoğu insanında Habur hadisesinin "ilk saatlerindeki" heyecan yeniden yer bulur.

***

Velhasıl,

Çarşamba günü yapılacak görüşme,

Ve tabi ki,

Görüşmeden çıkacak sonuç Kürt meselesinin çözümüne yönelik süreci daha bir aktifleştireceği gibi.

Güçlü adımların da; önü açılmış olacaktır.

Aksi takdirde,

Uzlaşı sağlanılmazsa, "siyasi kaygılar" hadiseye bina edilirse.

Bu 10 yıl içerisinde;

Atılan adımların kamuoyunda olan, kısm-i değeri de, "heba olmuş" olur ki.

Yeniden başa dönülür.

Tabi bir de dış etkenler var.

Çözüme yoluna "diken" olabilecek,

Çomak sokabilecek,

İç ve dış "mahfilleri de" iyi görmeli, yapabileceklerine "sazan balığı" olunmamalı.

Ne diyelim;

Haklar,

Ve halklar açısından "zirveden" sürpriz gelişmeler bekleniyor.