Konsept doğru, Rehber zevat yanlış!

“Akil adamlar”,

Konseptiyle, Kürt meselesine “çözüm” arayışı!

Doğrusu,

Söylemek gerekirse benim de, “yıllardır” fikr-i beyanım.

Mevzuu,

Her ikmale geldiğinde, “akla getirip”, söylerim.

Bu işin çözümü olsa olsa;

“Üçüncü” bir kanadın, “devreye” dâhiliyle mümkün olabilir.

Çünkü;

Çatışan taraflar hiç bir zaman “kendiliğinde” bir araya gelmez!

Muhakkak ki;

Tarafların dışında “birilerinin” devreye girmesi gerekir.

İşte bu noktada; Diyarbakır Söz olarak.

Ki 21’inci yaşını tamamlıyor.

O günden buyana; “hep” bu konsepti, düşleyerek, ifade etmişimdir!

***

Yani;

Her biri kendi alanında, “bilge” olmuş.

Halk nezdinde, “saygınlık” kazanmış.

Pek tabi ki,

Tarafsız, ilkeli ve samimiyetiyle, “gönül” kazanmış.

“Çözüme”,

Hakkaniyetle ikmal olmuş, “şahsiyetler” meseleye eğilim gösterirse.

Yekûn,

Ama özgür iradeyle “meseleye” eğilirlerse.

Görüşmeler.

Mutabakatı,

Öne çıkaran sonuçları sentezleyip, “muhataplara” sunarlar.

***

Dünyada,

Örneği ve sonucu kabil, “çözümler” üreterek, sonuç alabilirler.

Ki benzer çok!

İşte bu hal-i vaziyetle;

Şiddeti,

Çatışmayı ve akan kanı “sonlandırırlar”.

Tarafları,

Bir masa, bir çatı altında toplayıp; “sonuç alıcı” rüzgâr estirirler.

Bu düşüncenin,

Tarafı ve savunuculuğuyla, “Nihayet! doğru bir hamle gelişiyor” diye sevinmiştim.

***

Ama velâkin;

Ortaya çıkan çözüm arayıcı “akil adamlar”.

Ve listedeki isimler.

Daha şimdiden; “bende hayal” kırıklığı yarattı.

Ki bunu;

Son günlerde, “ekseriyet” kişiden, ciddi şekilde eleştiri alıyorum.

“Akil adam” tarafsız kişilerden teşekkül değil diye.

Listedeki;

İsimlerin “bir-ikisi” dışında, hiçbiri tarafsız değil.

“Denge” yok.

Hele hele,

Anadolu’nun toplumsal değer ölçüleriyle “örtüşen” yok.

Özellikle; “inanç” babında.

***

Sormak istiyorum.

Bu Akil adamların kriterleri neydi?

Çok bilen mi,

Çok konuşan mı,

Çok okuyan mı,

Yoksa en medyatiği mi?

Ya da;

Her yapıyı kendine “sıçrama” tahtası olarak kullanmayı gayret etmiş olanlar mı?

Bunu da; fırsat bilip” kapitalin da hikmetiyle becerisine sahip olan mı?

Bir de;

“Partiler” üstü “siyaset” üstü olunacak mı?

“Tarafsızlık” ilkesi için şart mı?

***

Diyarbakır ahalisi; notunu vermiş.

Bu iş; “şimdiden”, güdük kaldı!

Yine sormak istiyorum.

Peki listedeki zevatın geçmişindeki “parti ve siyasi” düşüncesi.

“İdeolojik”,

Fikri hayat felsefesi ve beyanı “koşul ve arıza” olmayacak mı?

O şahsiyet;

Diyebilir mi ki; “ben tüm siyasi düşünce ve ideolojik” yapıların üstündeyim?

Ya da; “tarafsızım?”

Sanmıyorum...

***

Velhasıl diyorum ki;

Atılan adım ve konsept “doğru”.

Lakin

Mekanizmayı işletmedeki “Akil” zat arıza-i çıkmaza delalet!

Bu hal-i vaziyet;

Bende pek “tarafsızlık” ve güven tesis etmedi.

***

Ana endişem de;

“Akil” etiketi, altında birilerinin “siyasi gelecek” hesabı yaptığı.

Çünkü,

Bundan daha bir-iki yıl öncesine kadar Diyarbakır’da, “Kürt meselesiyle” alakalı mevzular gelişince; “ortak bildiriler” yayınlanırdı.

Herkes; “itibar” ederdi.

Sonra ne oldu.

O birileri “itibar” trendini sıfırlayarak bildirilerin himmetiyle “siyasi” gelecek sağladı.

Şimdi var mı?

Geride bırakılan ne oldu; sivil hizipleşme ve itibarsızlık!

Diyarbakır’da

İki siyasi kanada özgü “oluşumlar” boy göstermeye başladı.

Birinin ak dediğine diğeri kara diyor.

***

Sonuç itibariyle;

Bir tarafı benimseyen,

Ama ülkenin Başbakanına “Diyarbakır’da ne işin var? Buraya gelme?” diyen.

Hatta;

Kent ahalisine “itibar etmeyin, protesto edin” çağrısında bulunan.

Ve o bildirinin altına imza koyanlar;

Bugün diyebilirler mi biz “tarafsız ve bağımsız” akil adamlarız?

Onları bilemem.

Ama ben hayır ve tarafsız değiller diyorum!

Buarada,

Başbakan yani icranın başındaki şahsiyet “onları” tarafsız ve bağımsız görebilir mi?

Sanmıyorum.

***

Yazıya nokta koyarsak,

Diyorum ki,

Konsept doğru,

Biz “akil adamlarız” diyenler yanlış.

Yani;

Can alan,

Kanla beslenen,

Siyasi, kültürel ve ekonomik zehirleme yapan,

Vahim düzeyde,

Toplumsal kopmalara yol aldıran sorunun,

Çözümü,

İvedi olmalı, çünkü artık zaman kaybetmeye tahammülü yok!

Hele hele;

Yıllardır birilerinin “siyasi kazanç” kapısı olmaya artık dayanacak gücü yok.

Onlar için hiç de “hazine” değil.

Onun için;

Bu soruları sormak, tartışmak, kavramı baştan oturtmak gerekir.

Bu da en “Akli” iş olmalıdır.

Çünkü bu da tutmaz ise bundan sonrası;

Elazığ Ruh Hastalıklar Hastanesinde “adam” aramamız gerekir.