KUMPAS'IN RESMİ BÜYÜK!…

Yaşadıklarımız.. Ve yaşatılanlar..

Alçaklıktır, kalleşliktir, şerefsizliktir.

İnsanlıktan, beşeriyetten "din iman" almamış; canavar ruhluların inlikleridir…

Nefretin.. İhanetin, hırsın, maşalığın "gözünü" kararttığı..

Kandan.. Gözyaşından.. Ölümden…

Öldürmelerden, katliamlardan beslenen "vampir" karakterli hainlerin, kumpaslarıdır…

***

İnsanı sevmeyen.. Sevgiden bihaber olan..

Ülkesini.. Milletini…. Yaşadığı coğrafyayı zerre kadar önemsemeyen..

Sevmeyenlerin ruhsuzca giriştikleri vahşettir…

Terörü.. Şiddeti.. Masum insanların kanını dökmeyi kendine "saygınlık" olarak gören…

Ve bu vahşiliğiyle… Siyasi... Coğrafi… Veya yönetimsel bir hedefe ulaşabileceğini, sananların, kalleşliğidir…

***

Zavallı… Güruh bir ruhun sahipleri…

Küresel güçlerin… Bahçe iti gibi; "emir komuta" piyonluğunu yapmayı, saygınlık görenler…

İşte onlardır; "bizi bizden" ayrıştıran, parçalayan-bölendir..

Ne yazık ki… Yine bildik senaryoyla.. Bildik "hain" kumpaslarıyla; bizi "kalbimizden" vurdular…

Ankara'nın göbeğinde… Tren Gar'ın önünde; "acıya,yasa boğdu" bizi..

***

Karakterlerine düşman olanları!…

Yani..

İnadına barış,

İnadına kardeşlik,

İnadına, eşitlik ve özgürlük,

İnadına, demokrasi,

İnadına, demokratik yönetim,

İnadına hakların, halkların bağımsızlığı diyenleri hedef alarak "ölüm" kustular.

***

Beyinleri yıkanmış...Robot ruhlu iki caniyle; "peş peşe" bombalarını patlattı..

Çoluk-çocuk, yaşlı, kadın demeden.. Binlerce insanın "ortasında" infilak ettiler..

Kaybımız 95 can.. 300'e yakın da, yaralımız var…

Yastayız… Ama, dimdik ayaktayız..

Üç günlük; "ulusal" yas ilan edildi.. Yapılmalıydı..

Bence…

Bundan sonra böylesi en küçük menfur bir hadisede bile; "yapılmalı?"

***

Çünkü; bizim ayakta durabilmemiz.. Birlik ve dirlik içerisinde olabilmemiz..

Milli kültürün hayatı için…

Acıları da, Sevinçleri de "paylaşmalıyız ki?" değer olsun…

Eğer ki; Acıları ayrıştırırsak… Ya da yarıştırırsak..

O'nun acısı benim acım niye olsun "gafletine" girersek..

Empatileşmezsek.. Kürdün Türk'e, Türkün de Kürt'e bin yıllık "ümmet" olma noktasında, İslam kardeşliğinin varlığını, görmezsek…

***

Bilmeliyiz ki!

İnsan karakterinden yoksun "vampirler?"..

Daha çok. Ama daha çok "bizi kalbimizden, yüreğimizden" vurmaya devam eder ki!

Bir gün gelir; "tarihten" silinmiş bir millet haline geliriz…

O'nun için Ankara'nın göbeğindeki vahşet..

Hiç tartışmasız; Suruç'taki, 5 Haziran İstasyon meydanındaki, Reyhanlı'daki "katliam girişimlerinin" tek merkezli; kardeş kurgulardır..

***

Hepsinde tek hedef var…  Plan açık ve nettir..

Türkiye'nin "bekasına" yöneliktir..

Askeri vesayeti ikmale getirmektir.

Ve Türkiye'yi Ortadoğu bataklığının "içine" çekmektir..

Öyle ya; Ortadoğu bir asırdır "kan revan" içerisinde..

Enva-i terörün üreme merkezi..

Bombalarıyla, Kalleşlikleriyle, İç çatışmalarıyla, Mezhep terörüyle, İntihar bombacılarıyla, despot yönetimleriyle!..

Ne kendine abı hayat, ne de coğrafyasına yaşam hakkı tanımayan "yapıların üreme" alanı..

***

ORTADOĞU BATAĞINA SÜRÜKLENMEK…

İşte Türkiye'yi bu "batağın" içine çekip..

O'nu da Ortadoğu'daki bu "devletçiklerin" içine düştüğü virane hale, getirmek…

Hal-i hazırda bu coğrafyada "ayakta" durabilen şer yapılara "baş kaldırabilen?" bir tek Türkiye var.

Küresel güçlere..

ABD dahil.. Avrupa.. BM.. Rusya.. İran.. Ve kendisine "hasımlık" besleyen dış ülkelere karşı…

"Kendini koruyup kollayabilen" bir Türkiye!..

Yeri geldiğinde; hepsine "kral çıplak" diyebilecek noktada..

"Dünya beşten büyüktür!…"

***

İşte bu vaziyet…

Onları ürküttüğü, korkuttuğu için..

Ortadoğu'da istedikleri "ameliyatı" serbestçe yapamadıkları için…

Tabiri caizse; "atlarıyla" rahatlıkla cirit atamadıkları için…

Türkiye'yi işte böylesi "terör katliamlarıyla" dize getirmenin, gayreti içerisindedirler..

Uyanık olmalıyız… Olup-biteni, bize yaşatılanları "büyük resimle" görmeliyiz!

Eğer geçmişteki hadiselere baktığımız gibi resmi küçültürsek..

Küçük bir örgütü, yapılanmaya "indirgersek.." gaflete düşeriz..

Basiretsizlik olur…

***

Evet!

Başkentteki "katliam" eylemini..

Hangi örgüt üstlenirse üstlensin. Hangi örgütün yaptığı tespit edilirse edilsin..

Bizim bakmamız gereken nokta…

Arkasındaki "büyük güçlerin" kimler olduğudur?

Özellikle...

1 Kasım'a odaklanırken…

Türkiye yeni bir siyasi pencereye açmaya yönelmişken…

Hele ki Güneydoğu'da üç aydır yaşanan "kirli çatışmaların" sonlandırılacağına dair "mesajlar" verilirken…

En önemlisi de Rusya'nın Suriye'ye yönelik Esed'i ayakta tutma girişimi..

İktidarını sürdürmesine dair söz de DAEŞ'e yönelik icra etitği operasyon!

Ama Suriye'deki Esed'e muhalif güçleri hedef alarak başlattığı "operasyonlar yaşanırken..

İki de bir; askeri "tacizlerle" bizleri öfkelendirme var iken…

***

İran.. Bölgeye asker yığdırmayı sürdürürken..

Ankara için; büyük öneme sahip, Kuzey Irak Yönetimi de var olan idari kriz yaşanırken…

Mesut Barzani'nin idari yapısına yönelik "ihtilal" planları yapılırken..

Ekonomik sıkıntılar içerisinde sokaklar çatışma alanlarına dönerken...

Bu patlamanın…

Kaybedilen 95 canın kanının kime nasıl yarar ve kazanç sağladığını görerek, apaçık ve net bir fikriyatla; hadiseyi okursak…

O zaman bizi bize içten vurdurarak "kan kaybettirenlerin" kim, olduğunu görürüz?..

***

Yoksa!

Siyasi devşirmelere kapılırsak..

Tıpkı sıcağı sıcağına..

Demirtaş'ın, Davutoğlu'na, Davutoğlu'nun Demirtaş'a, Bahçelinin her ikisine,

Kılıçdaroğlu'nun da, aynı istikamette "karşılıklı suçlamalar, suç isnadına" girilmesi; çözümsüzlüğü dayatır..

Ne yazık ki aylardır yaşadığımız çözümsüzlük ve istikrarsızlık işte bu "siyasi basiretsizlik" yüzündendir.

Her acı vaka da hep derim..

Her kim akan kan, dökülen gözyaşından siyasi kazanç elde etmeye kalkarsa…

“Oy devşirmeye" çalışırsa…

Kan üzerinden kurnazlık yaparsa; "alçaktır, şerefsizdir, ahlaksızdır, soysuzun tekidir?"

***

Sonuç itibariyle!

Ülkeyi kalbinden vuran bu olay…

Ülkenin bekasına,

Milli birlik ve bütünlüğümüze,

Kardeşliğimize,

Hakların özgürleşmesine

1 Kasım seçimlerine,

Ve yarına dair demokratik gelişmesine yönelik olduğu kesindir..

Böyle okumak, böyle görmek, böyle acıyı paylaşmamız gerekir..

Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet,

Yaralılara acil şifalar dilerken,

Türkiye'nin başı sağ olsun diyorum…

Akl-ı selim olalım...

***

GÜVENLİK ZAFİYETİ ALENEN VAKİ!…

Suruç'ta… Diyarbakır'da… Reyhanlı'da..

Hiç tartışmasız Ankara'daki kanlı saldırıda da..

Görülen o ki alenice bir güvenlik ve istihbarat zafiyeti söz konusudur…

Her ne kadar İçişleri Bakanı Altınok yok diyor ise de…

Vaziyet alence açıktır...

Gördük; Diyarbakır'daki bombacının "serüvenini!"

Teknik takipte..

Kayıp diye aranıyor..

Olay gecesi kaldığı evde polisin "asker kaçağı" diye, işlem yapması.

Ve savcılıktaki ifadelerinin "muhtevası"

***

Yani hepsinde de bal gibi; güvenlik ve istihbarat zafiyeti var..

Tıpkı Suruç'taki katliam girişimi gibi...

Şimdi Başkentin göbeğine kadar "o bombalar" nasıl taşınabiliyor..

İki canlı bomba, halkın arasına nasıl katılabiliniyor..

Ve kendileriyle birlikte insanları nasıl "imha" edebiliyor..

İstihbaratın bunda da haberi yok?

Kabul edilebilinir değil.

Sözün özü…

Milli İstihbaratın da,

Polis istihbaratın da,

Askeri istihbaratın da "kendi içindeki" bu güvenlik zafiyetini iyi sorgulaması gerekir.

Aynı zamanda da!

Eylemi yapanların, emri verenlerin, arka planında olan güçlerin de bir an önce kamuoyuna "deşifresi" yapılmalı..

***

Başta devlet yetkilileri olmak üzere herkesten beklenen bu olayın faillerini ve azmettiricilerini bulmak için mesai sarf etmeleridir.

Aksi taktirde..

Geçmişteki hadiselerin "üstü kapalı" kalma halinin bıraktığı algıyla..

Bu meselede de..

Halkın devlete, hükümete ve güvenlik mekanizmasına olan güveni "bir kat daha" sarsılır..

Zedelenir…

Pek tabi ki, "şer güçlere de" cesaret verir...

Nasıl olsa; "bizi deşifre" edemiyorlar diye?

Hadi bir daha...

Eee..

Zaten bu durum da "birilerinin" işini gelmiyor değil..

Velhasıl zor ve kritik bir süreçten geçiyoruz.

Pusuya yatan.

Dün uyuyan bugün uyanan çok ama çok "hücreler var?" aman ha!…