Kürtçe Şarkı "ağır tahrik" suçu sayılır mı?
Olur mu?
Olur.
Alın size, Türkiye'deki hukuk işleyişi.
İsterseniz,
Önce bu durumun sebebiyetine bi gidelim.
Neden, niçin ve nasılı, cevaplayarak.
Evet,
Emrah Gezer.
Şarkıcı bir genç.
Öldürülen kişi,
Serkan Akbulut.
Özel Harekatta Polis memuru.
Cinayeti işleyen kişi.
* * *
Bakalım!
Gezer halk tabiriyle "sıradan bir sanatçı".
Yani kendi halinde biri diyorlar.
Tabi,
Kendisi "Kürt" kökenli.
Diyarbakır'da kalmıyor, Ankara barlarında "şarkıcılık" yaparak geçimini sağlıyor.
Karabulut,
Özel harekatta görevli, polis memuru.
Görev yeri Ankara.
İkisini buluşturan mekan ise, Çankaya'daki bir bar.
* * *
Tarih,
27 Aralık 2009.
Barda, Doğum günü kutlaması var.
Alkolün de,
Etkisiyle, herkes kendi âleminde.
Gezer sahnede, Türkçe-Kürtçe şarkılar, söylüyor.
Coşku hâkim!
Gezer,
Sahnede Kürtçe şarkı söylerken, barda oturan Özel Harekât Polisi Serkan Akbulut'un tepkisini alıyor.
Kürtçe,
Şarkı söyleyemezsin.
İyi de,
Müşterilerin talep ve istekleri var.
Olmaz.
O zaman,
Vay!
Sen misin "Kürtçe şarkı" söyleyen.
Hem de,
Başkent Ankara'nın, Çankaya ilçesinde.
* * *
Derken,
Sarılıyor belindeki silaha.
Saydırıyor; kurşunları.
Bir değil, bir kaç tane Emrah Gezer olay yerinde hayatını kaybediyor.
Tabi, yaralanan lar oluyor.
Evet,
Vaka da kim haklı, kim suçlu, kim mağdur sorusuna Mahkeme cevap aradı.
Önceki gün de;
Kamuoyuna yansıyan şekliyle "Kütçe şarkı" cinayetinin dava duruşması sonuçlandı.
Ankara,
9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde.
Mahkeme,
Davayı karara bağlayıp, hükmünü verdi, Serkan Akbulut'a 19 yıl 5 ay hapis.
* * *
Tabi,
Bu verdiği hükümle Türkiye'de "hukukun" arıza halini bir kez daha, tartışma masasına taşıdı.
Şöyle ki,
Mahkeme cinayetin "tahrik altında" işlendiği, kanaatine vardı.
Hiç kuşkusuz ki,
Mahkemelerin özellikle ceza mahkemelerinin "takdir hakları" vardır.
Kimse de,
Bu "takdir" hakkını niye kullandın, ya da kullanma "yetkin" yok diyemez.
Ancak ne var ki, "hani bir söz vardır", kantarın topusu kaçarsa misali.
Bazen,
Bu takdir denilen kullanım hakkı, "ciddi" bir hukuki, tartışma yaratmaktadır.
İşte,
Kürtçe Şarkı cinayetinde de böyle bir hüküm icrası söz konusu.
* * *
Bakın,
Mahkeme'deki "hükmün seyri" şöyle.
İlk önce,
Cinayetin faili özel harekâtçı Akbulut için mahkeme "Kasten Adam öldürmekten" müebbet hapis cezası diyor.
Sonra,
Savcının mütalaasında istediği "Tahrik" indirimini uygulayarak, cezayı 15 yıla düşürüyor.
Yani,
Müebbet hapis bir anda, 15 yıla düşüyor.
Akbulut,
Kamu görevlisi olduğundan, üzerinde silah bulunduğundan.
Tabi bir de;
"Adam yaralamak" suçundan, ceza kısmi bir artışla, 19 yıl 5 ay'a çıkarılıyor.
Garip bir hal-i durum.
* * *
Çünkü,
"Kürtçe şarkı tahrik indirimi" olarak görülüyor.
Yani bir nevi;
Önümüzdeki dönemler için, "Kürtçe şarkı söyleyeni vurabilirsiniz, cezası yok, indirimi var" yaygarası koparsa şaşmayın.
Neyse!
Akıl kilitlenmesi yaşadığımı ifade etmek isterim.
Şu, "İyi hal ve tahrik" hadiseleriyle, ceza indirimi ve yükseltimi durumu.
Şimdi,
Şu Kürtçe şarkı cezası davasına "bu minvalde" bi bakarsak.
Alkolün,
Etkisiyle adam elindeki silahla gözünü kırpmadan "kurşun" yağdırıp, kişiyi öldürüyor.
Ve sonra,
Mahkemede "takım elbise giydiğinden, kravat taktığında, duruşmada sessiz oturduğundan" takdir alıyor.
Mahkeme,
Takdir hakkını kullanarak, "gözünü kırpmadan" adam öldürene "iyi hal'den" ceza indirimine gidiyor.
Hem de, verilen cezanın yarısı kadar.
Niye ki, mahkeme "iyi giyinmiş, sesiz kalmış" diye?
* * *
Diğer yandan bakarsanız.
Cinayette, maktulün söylediği bir söz "ağır" tahrik sayılarak, ceza indirimine neden oluyor.
Düşünüyorum;
"Lafla ve sözle" gelişen hiçbir cümle ve ifade bir insanı "öldürmek".
Ya da, yaralamak.
Linç edip, hayatına sön vermek için "gerekçe" sayılabilinir mi?
Sayılmamalı.
Ve de hiç ama hiç olmamalı.
Hele,
Kürtçe şarkı söylüyor diye, "insanı alnından" vurmanın haklı ve tahrik edici hiçbir gerekçesi olamaz.
* * *
Bugün "Kürtçe şarkı söylemek" bir suç mu?
Ya da,
Bir barda, meyhanede veyahut başka bir mekânda, Kürtçe şarkı söylenmesi, "izne mi" bağlı.
Suç değil ve izne de tabi değil.
O zaman,
Suç teşkil etmeyen bir "hareket" karşı taraf için "tahrik suçu" olarak, gerekçe gösterilebilinir mi?
Mümkün değil.
Olsa olsa;
Bu hadisenin temel dürtüsü şu olur. Ki birçok hukukçu dost ta ifade etti; tipik bir "nefret suçu" teşkil ettiğini.
Yani,
Cezayı hafifletici değil. Tam tersine, bir hükmün geçerliliği olmalı.
Hukukçu değilim.
Ama bariz ve orta yerde olan bir hadise ve hüküm.
Mahkemenin de verdiği hükmün, gerekçesinde belirtildiği kadarıyla.
Ortadaki, vahim nokta.
Etnik bir aidiyete tahammül etmeme.
Kendisi gibi olmayandan rahatsız olma.
Farklılıklara karşı gelmek.
Sonuç itibariyle,
"Benden olmayan, benim gibi düşünmeyenin yaşam hakkı yok, hükmünde ısrar eden bir zihniyet".
Hani,
Dağlara, taşla bir dönem yazılıyordu.
"Ya sev ya terk et".
İşte hal-i harap bu düşüncelerin "körüklediği" ateştir bugünkü yaşanılanlar.
* * *
Evet,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Sosyal Hukuk Devleti "yapısına" ağır gelmez mi?
Bu zihniyet.
Hiç kuşkusuz ki ağır gelir.
Hele bir de,
Zanlı "güvenlikten ve toplumsal huzuru sağlamada" görevli biri olduğu düşünülürse.
Gerekçesi olabilir mi, "benim ırkımdan ve etnik yapımdan" değil, diye, öldürüyorum.
Kabul-ü kâmil değil.
İşlenen cinayet, tamamen "yargısız" infazdır.
Şöyle bir kaç yıl gerilere gidersek.
Nice insanlar,
Böylesi düşüncelerin "kör ateşinde" yargısızca yanarak, ölmüşler.
17 bin faili meçhul cinayet,
Diyebilirmisiniz ki Türkiye dışında bir başka ülkede "vuku" bulmuştur.
Eşi, emsali, benzeri yoktur.
Hukuk ve demokratik yapıdan dem vuran, Türkiye'nin..
* * *
DİSKİ'DEN HABER GELDİ SORUN ÇÖZÜLMÜŞTÜR?
Unutmadan.
Bir önceki yazımda, DİSKİ'ye bir çağrı yapmıştım.
Şu;
Seyrantepe mahallesinde patlayan "kanalizasyonu" onarın.
Mahalle sakinleri,
Ve çevredeki esnaflar bir hayli "durumdan" rahatsızlar diye!
Sağ olsunlar,
DİSKİ Genel Sekreteri Sevgili Fahrettin Çağdaş.
Ve ekibi,
Duruma hassasiyet gösterip, anında "müdahale" ederek, onarmışlar.
Tabi,
Yazımdan dolayı durumdan haberdar olmuşlar.
* * *
Önceki gün,
Akşam Sayın Çağdaş beni aradı.
Yazıma ve uyarmam açısından, "hoşnutluklarını" ifade ederek, "sorun çözülmüştür" dedi..
Buradan,
Çağdaş'a ve ekibine Seyrantepe semti sakinleri adına "teşekkür ediyorum".
Her ne kadar,
Asli görevleri olsa bile.
Bizim kamuoyu adına bilgilendirme ve çağrıda bulunmamıza, "kısa sürede" alaka gösterip, sorunu çözmeleri takdir alır...
Bilahare,
Kanalizasyonu onardıklarını ifade ederek, bildirmeleri.
Büyük bir nezaket ve hassasiyettir.
Bu anlamda,
Benden de göstermiş oldukları hizmet anlayışından dolayı tebrik gidiyor, kendilerine.
Güzel bir hafta sonu dileğiyle.