MAŞALLAH, YARILADIK!
Öyle ya.
Su gibi günler aktı gitti!
Baksanıza.
Ramazan-ı Şerif'i yarıladık.
Göz-açıp kapayıncaya kadar haftalar geçti.
Maşallah.
Bereketi, feyzi ve rahmetiyle mübarek koşuyor.
***
Biliyorum.
Bazılarımız "üzgünüz", günler ne çabuk geçiyor diye.
Ah şu;
Ramazan ayı bitmezse.
Bereketi ve rahmetiyle hep devam etse.
Yine biliyorum ki.
Bazılarımız da, of çekenlerdeniz.
Bir an önce bitse de, kurtulsak diye.
***
Hayat.
Ve inanç.
Pek tabi ki, "kalbin" sükunluğu.
Beşeri bir bütünleşme.
Bu zaman dilimi içerisinde çok konuşulur-söylenir.
Sevgi,
Saygı,
Barış, huzur ve yardımlaşma, dayanışma doruk noktaya çıkar!
***
İbadet.
Ve Allah-ü Tealla ya sığınarak "af" dilemek.
Pek tabi ki;
İnsan da.
Ailede.
Hele ki, büyüklerde.
Küçüklerde, kadınlı, erkekli, kızlı, çocuklu.
Velhasıl.
Hepimiz ciddi bir bütünlük içerisinde oluruz!
***
Haliyle;
Hayat "felsefemiz de" büyük değişimler yaşar.
Üstadın ifadesiyle;
Ramazan-ı Şerifte "kalplerde" nurun ışığı doğar.
Hiç kuşkusuz öyle!
Onun için.
Hep şu ifadeyi kullanırız.
Ramazan'ın rahmetiyle.
Deriz ki.
"Keşke sair günler ve aylarda da" Ramazan ayı gibi olsa ve yaşasak.
***
Evet.
Ama nerde?
Hayat, belki bizim hayatımız.
Ama bilmeliyiz ki, hayat salt bize odaklı değil.
Çevremizde.
Aile fertlerimizde.
Eşimiz-dostumuz.
Yani, "insanlar" topluluğuyla hayat vardır.
Yalnız değiliz.
***
Bizlerin.
Sizlerin.
Ve onların.
Hayata ikmalinde, bir bütünlük içerisinde "yaşam" anlam ifade eder.
Yoksa.
Hayat herkes için, "çorak" bir toprak olur.
Ha buarada.
Sizce.
Yer küresi mi, yaşayanları organize ediyor.
Yoksa yaşayan mı dünyayı düzenliyor.
***
Bakınız.
Bu konuda, "hayata" dair iki hikâye var.
Sizinle paylaşmak istiyorum.
Tabi ki; Babalara pür dikkat diyorum.
Özellikle.
Evlat ve aile birlikteliği açısından önemli.
***
Evlatlar.
Aynı zamanda, hayatı yaşadığını sananlar.
Hayat "ihyasından" feyz almayanlar.
En önemlisi.
Sahip olduğumuz "değerlerin" kıymetini bilebilmemiz için.
Anlayacağınız;
Bir Ders-i ibret noktasında, düşünmeye sevk eden iki hikâye.
***
Sevginin paylaşımı.
Ve insanın, yer küresine olan sirayeti açısından, "zihin" mülahazası sağlıyor.
Buyrun.
Biraz tebessüm..
Biraz da, düşünebilmek.
Biraz da, kendimizi hayat maratonunda "çek" etmek!
Haydi, okuyalım.
***
İnsanı düzelttiğimde.
Baba.
Oğluna söz vermiş, hafta sonu sinemaya götürecek diye.
Gün gelmiş.
Eee.
Baba hafta içerisinde hayli yorulmuş.
Düşüncesi, hafta sonu tatil "evde" dinlenirim diye.
Sabah.
Kahvaltı gazete derken, çocuk gelmiş.
"Baba sinemaya gideceğiz."
***
Bahana uydurma gayesiyle düşünmüş.
Derken.
Elindeki gazetede harita gözüne ilişmiş.
Tamam demiş.
Haritanın bulunduğu gazeteye, küçük parçalara ayırmış.
Yap-boz haline getirmiş.
Ve demiş ki bir şartım var.
***
Bu haritayı eski haline getirirsen, gideriz.
Baba kendince;
Bu haritayı akşama kadar düzeltemez!
On dakika sonra, oğlu çıka gelmiş.
Baba haritayı düzelttim, hadi artık sinemaya gidelim.
Şaşkınlık içerisinde, göster bakalım.
Nasıl yaptın.
***
Babasına gülümseyerek.
Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.
Ben de;
"İnsanı düzelttiğim de, dünya kendiliğinden düzeldi."
***
Yani.
Demek ki;
Yer küresinde enva-i olumsuzluğun tek müsebbibi var.
O da; "insanoğlu".
Onun için.
İnsan ve insanlar, "insanı" karakter noktasında, "düzeldiklerinde".
Hayat.
Ve tabi ki dünya "şer ve fitne" yapıdan kurtulup, düzelir.
Yoksa "ne mümkün"?
***
Gelelim.
İkinci hikâye, "O da" sevgi üzerine.
Yine baba ve oğul.
Baba.
Eve yorgun argın gelmiş.
Çalışan biri.
Kapıda çocuk.
5 yaşında.
Babasıyla pek görüşemiyormuş.
Babasına der ki;
“Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun ?” diye sormuş.
***
Bu söze sinirlenmiş.
“Bu senin işin değil” diye çıkışır.
Çocuk direnir.
“Babacım, lütfen, bilmek istiyorum.”
Baba, “İllaki bilmek istiyorsan 50 lira kazanıyorum” demiş.
Bunun üzerine çocuk;
“Peki, bana 10 dolar borç verir misin?”
***
Sinirler tavan.
İlk kez oğlu "ondan" para istiyor.
Alışık değil.
Neyse, çıkarmış vermiş.
Çocuk, sevinç çığlıklarıyla "teşekkür" edip, odasına çıkmış.
Yastığının altındaki değer paraları çıkarmış.
Buruşuk paralarla gelmiş babasının yanına,
***
Saymaya başlamış.
Baba hiddetle sorar:
— Madem paran vardı neden benden istedin?
— Çünkü yeterince param yoktu da ondan.
Çocuk çığlık atar.
Yaşasın!
50 liram oldu.
Ve döner babasına;
—Babacım, şimdi 50 liram var ve senin bir saatini satın almak istiyorum.
Yarın eve erken gel ki birlikte yemek yiyip harika zaman geçirelim.
***
Bu söze karşılık.
Baba çökmüş, oğluna sarılıp kendisini affetmesini istemiş.
Evet.
Dedik ya; zaman büyük bir hızla akıp gidiyor.
Ve ne hazindir ki biz, bizi sevenlere ve sevdiklerimize dokunamadan konuşamadan, koklayamadan, bir şeyleri paylaşamadan, gözümüzün, gönlümüzün arasından kayıp gitmesine izin veriyoruz.
Sevgisizce.
Ne diyelim duamız;
Allah "insanı" insan-i karakterden,
Gönülleri de "sevgi" bereketinden, ayırmasın!