MAYA’LARIN MAYASI TUTMADI
Sahi;
“Maya”lar şimdi ne diyecek?
21 Aralık geldi.
Aha bugün de; 22 Aralık.
Kıyamet koptu mu, Dünya “gark” oldu mu?
Şirince,
Tek kurtuluş “toprağı” olma patentini aldı mı?
Yok.
Ne kıyamet koptu,
Ne dünya gark oldu, nede Şirince “Maya’nın” turizm mayasından pay alabildi.
Boş...
***
Peki, o zaman şimdi;
Maya’ların takvimi,
Ve ona inananlar “ne diyeceklerdir” ortaya çıkan duruma.
“Mayamız” bozuk mu çıktı?
Yoksa “takvimsel” yaprak dökümü olmadı mı, diyecekler?
Doğrusu,
Ne diyecekleri beni pek alakadar etmez.
Zaten söyleyecekleri de,
Nazar-ı itibarda muteber değil.
***
Lakin,
Benim en çok “akıl-sır” erdiremediğim.
Mevzuuyu,
Günlerce “gündemin” sıcak hadisesi olarak işleyen.
Senaryolar.
Fragmanlar.
Hatta müzik klipleri dahi, “çekilerek”, ciddileştiren.
Zihniyetin kazandığı aktiflik.
Ve buna günlerce “toplumun” bazı kesimlerinin inanması.
Ya da “acaba” demesi!
***
Elbette ki,
Kıyamet “gününe” inanıyoruz.
İslam’a,
Kur’an-ı Kerime,
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’e(S.A.V) inanan,
Kelime-i Şehadet getiren, herkes aynı inançta.
Çünkü,
Kur’an-ı Kerim “kıyametin” alametlerini bizlere bildirmiştir.
Ama günü bilemiyoruz...
***
Bilinen bir şey var;
O da Nasrettin Hoca’nın hesabıyla, “herkesin kıyameti kendi ölümüyle başlar” sözü.
Eğer bu Dünya’da
Allah rızası için bir şeyler yapıp, onun emir ve yasaklarına uyabildikse ne mutlu bize.
Bakınız iki ayet;
AHZAB/63: İnsanlar sana kıyamet saatini soruyorlar. De ki: "Onun ilmi ancak Allah'ın nezdindedir. Ne bilirsin belki kıyamet yakında olur."
ZUHRUF/85: Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O'na döndürüleceksiniz.
***
Yani, Maya’ların “mayası”,
Hikmetli(!), kıyamet takvimleri,
Velhasıl, kehanetleri, “tutmadığı” gibi, maya’ları da bozuk çıktı.
Biz de, günlerce “bozuk” mayanın dönme dolabında, döndük durduk.
Şimdi ne yapmalıyız,
Estağfurullah deyip,
Kelime-i Şahadet’le inandığımız. Kur’an-ı Kerim’in bize bildirdiğine iman edelim..
Bırakalım; hurafelerin, “baskın” zihin bunalımlarını.
***
Evet,
Gelelim, kenti gündemimize.
Yani;
Şehr-i Diyar-ı Bekir’e “reva” görülen mevzuular.
Dünkü yazımda üç mevzuuya odaklanmıştım.
İkisi şehrin, hal-i perişanlığını ortaya koyan Alt yapı yetersizliği.
Diğeri de; Bürokrasiye yönelik “siyasi” tercihler!
***
İşte, dün bu mevzular şehre teşrif eden, siyasilerin de gündemindeydi.
Daha doğrusu, Medya olarak, “biz sorduk” onlar yanıt verdi.
Tabi ki; kendi meşreplerine göre.
Önce, Elektrik kesintileri.
Malum; “Bıçak kemiğe dayandı” noktasında şuan için, kesintiler.
***
Dile kolay; günde bilaistisna her semtte 3 ila 4 saat elektrik verilmiyor.
Yani adına; “Dönüşümlü” elektrik kesintisi diyorlar.
Soruldu Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım’a; “Kesintilere ne diyorsunuz” diye.
Soru içeriği, dönüşümlü kesinti ifadesine önce şaşkınlık yaşadı.
Duraksadı, “Nasıl olur” dercesine.
Sonra, mevzuuya vakıf oldu.
***
“Kaçak elektrik gerçeği var, inkâr edilemez.
Ama kaçak var diye de, tüm halkı cezalandıramazsınız” demiştik.
İşte Bakan’da,
Bu fikri beyanımızı teyit ederek, müsebbiplere çıkıştı.
Ve dedi ki;
“Kaçak kullanarak hem devleti zarara uğratan hem diğer vatandaşların vebaline girenleri tespit etmek bir görevdir.
Ancak kaçak var diye tüm kenti veya bu işte suçu olmayan insanları da cezalandırmak gibi bir şey düşünülemez.
Bu yöndeki iddialarla ilgili yetkili kurumlarla görüşeceğiz.
Vatandaşın mağdur edilmesine sessiz kalamayız.
Bir mağduriyet giderilirken başka bir mağduriyet yaratılmamalı”
***
Bakan Yıldırım.
Bunu önemli bir mesaj olarak algılıyoruz.
Ümit ederiz ki gereken yapılır.
Yoksa kurumlara inancı kalmayan Diyarbakırlının hükümete olan güveni de sıfıra iner.
***
Bir de TEİAŞ’tan gelen resmi yazılı bir açıklama!
İki gün önce;
DEDAŞ’a ait, İl Valiliğince yapılan açıklamayı resmen ‘yalan açıklama ‘yapmakla itham ettiler.
Bir de yazılı çizelge eklemişler beyanatlarına.
DEDAŞ’ın bir süre önce valiliğe verdiği bilgilerle yapılan açıklamada yer alan; “TEİAŞ trafo merkezlerindeki trafo yüklerinin maksimum seviyeye çıkması”nın kesintilere neden olduğu ifadelerinin çarpıtma ve yanlış olduğu açıklamada açıkça ifade ediliyor.
***
Şimdi akıllara şu soru geliyor.
Vatandaşa hayatı zindan eden, işkence haline getiren kesintilerin ana kaynağı ne?
Elektrikle ilgili can damar olan iki kurum arasındaki çekişme neye hikmet?
Velhasıl; “kim bu müsebbip kurum?”
Zira daha önce de iki kurum arasında benzer açıklamalar yapılmıştı.
Hatırlarsanız yaz döneminde; “elektrik dalgalanması” diye bir icat çıkardılar.
O dönemde de tabiri caizse; herkes topu taca atıyordu.
Böyle bir şey varsa ki çok vahimdir.
Bu durumda vatandaşa uzun süre daha geçmiş olsun derim.
***
Ha şunu da ifade edeyim;
DEDAŞ’ın “özelleştirmesiyle” alakalı da bir şeyler söyleyeceğim.
Ama bugün değil.
Bildiğiniz gibi;
DEDAŞ “özelleştirilmişti”, hatır-ı sayılır, Diyarbakırlı firmalar almıştı.
İşe başladılar,
Aha başlayacaklar, bugün-yarın denildi, olmadı, başlamadılar.
Şimdi;
Bu özelleştirme “yenileniyor” hatta “ihale ilanı” dahi yayınlandı.
***
Kim alır,
Kaça alır, sonuc ne olur, onu bilmem!
Ama şunu biliyorum;
Yani evveliyatı, süreci ve şuan ki hal-i vaziyeti.
Özellikle “sırlar alemini....”
İnce hesaplar..
Bunları bir başka, yazı konusu edeceğimi şimdiden ifade edeyim.
Çünkü çok söylenen, çok ifade edilenler var!
Saklı kalmasın.
***
Buarada, yazı uzadı.
Doğal olarak bize ayrılar yer de doldu.
O nedenle;
Sürpriz bir kararla görevden alınan, Diyarbakır Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mehmet Ali Koçkaya hadisesini.
Nasıl; “rutin” bir işleme tabi tutulduğu.
Ve tabi ki, “sırlar alemini de”, bu vesileyle ötelenmiş oldu.
Diyeceğim önümüzdeki hafta hasb-i hal edeceğiz.
Bizi takip edin.
***
Unutmadan.
Uzay ve Söz TV’deki;
Pazar Sohbeti programımız bu hafta da yine çarpıcı konu ve konuklarla ekranlarınıza geliyor.
Diyarbakır’ın alt yapısı,
Ve
Karayolları ağı masaya yatırılacak.
Konuklar;
Karayolları 9. Bölge Müdürü Sayın Şamil Gülen,
İle
DİSKİ Genel Müdürü Sayın Yaşar Sarı.
Program Pazar günü, saat 13.00’te ekranlarınızda olacak.
O nedenle;
Diyorum ki şimdiden kimselere randevu vermeyin.