MEMLEKET İSTERİM!..

Diyarbakır'lı şairimiz…

Cahit Sıtkı Tarancı.

Ne güzel ifade ediyor; "gönlündeki" memleketi.

Şöyle diyor?

MEMLEKET İSTERİM

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

 ***

Ama diyeceksiniz ki?

Nerde.

Evet, nerde "o memleket."

Burda.

Birileri.

Birilerinin nam-ı hesabına...

Kanın.

Gözyaşının.

Fitnenin,

Hasenatın.

Kinin.

Nefretin, "tohumlarını" ekerek yaşanılmaz kılınan bir coğrafya.

***

Başta dert.

Gönülde hasret.

Zenginlikte.

Fakirlikte,

Evsizlikte.

Vatansız bırakılma da, ,

Bombaların da,

İntihar saldırılarının da,

Vahşi katliamların da,

Soykırıma varan toplu kıyımlara maruz bırakılan bir Coğrafya.

***

Yaşam mı?

Yaşamayı sevmek ki?

Gönül mü?

Ne mümkün gönül dostluğu?

Hepsi.

Velhasıl hepsi "tar-u mar" edilmiş bu coğrafyada…

Öyle ki, öz yurdunda bir garip,

Öz vatanında parya olmuşsun.

Toprağına,

Vatanına,

Coğrafyana,

Haçlı zihniyetin hücumu var, işgali var, "mahkûm" ediliş var?

 

***

Ama dün de ifade ettik.

Yarın da edeceğiz.

Ta ki;

O satırlarda vaki olan "memleket" hasreti vücut bulana kadar.

O'nun için.

Ümmet olma noktasında "kenetlenmeliyiz?"

Birliğimizi de,

Dirliğimizi de,

Kardeşliğimizi de,

Kültürel milli duygularımızı da; "paydaşla" kâmil kılma mücadelesinden taviz vermemeliyiz!

***

Emperyalizmin,

Siyonizm’in,

Kapitalizmin,

Despotizmin,

Sosyalizmin,

Marksizm’in,

Yani sonları "izm" ile biten bütün keferelere karşı; "dik olmalıyız?"

Ki "dünün fitne tohumları" bir daha yeşermeme adına, içimizden atalım.

***

Çünkü bunlar.

Bizi bizden edenlerdir.

Irkçılık adına.

Mezhep adına.

Renk adına,

Kültür adına,

İnanç adına; "sinsi algılar" üretip.

Yaldızlı ifadelerle,

Hipnoz bir beyin travmasıyla; "kamplaştırıyor."

Ve kananımız çok…

***

 

Birileri kandıkça.

Onlar iştahlanıyor.

Birileri öldükçe.

Birileri öldürmeye devam ettikçe.

Onların "iştahı" daha bir kabarıyor.

O'nun için.

Sözün bittiği noktaya gelmişiz artık.

***

İstanbul'daki vahşet.

44 insanımızı kaybettik.

Birileri desin…

Ya da gerekçe ortaya koysun; "neyin namı hesabına?"

Kimse.

Kürtlerin namı hesabına demesin.

Diyemez artık.

***

Ne diyor;

24 yaşındaki Diyarbakırlı Şehit Velat Demiroğlu'nun ailesi…

Biz kan istemiyoruz…

Bizi savunmasınlar.

Bizi öldürmesinler…

Biz Kürdüz..."

Evet, biz Kürdüz.

Evet, biz Türküz.

Evet, biz, bu coğrafyada yaşayan herkesiz.

Biz Türkiye'yiz...

***

Gün.

Hizipleşmenin,

Tartışmanın,

Kutuplaşmanın,

Ötekileştirmenin,

Hasım üretmenin,

Düşmanlıklar bellemenin zamanı değil!

Siyasi devşirmenin.

Politik mülahazaların,

Birilerini "alt" etmenin,

Suçlu üretmenin, "gafleti ve delaleti" içerisinde olunmamalı.

Gün; kenetlenme günüdür.

***

 

Vaziyet.

Kınamaktan,

Lanet etmekten,

Aşağılık demekten,

Köklerini kazımak,

Ya da tek bir kişi kalana kadar "yok edilecek" demekten,

Acınmayacak,

Taviz verilmeyecek "denilmekten"  öte bir noktadayız!

***

Dünkü yazımda; kısm-i olarak ifade etmiştim.

Terör.

Tek merkezin,

Tek bir aklın ürünüdür.

İsimleri farklı olsa da, "hizmet alanları" birdir.

İşte buna karşı; "ulusal bir birliktelik" gereklidir…

Bunu da; "siyasi yelpazede" ele almalıyız.

***

Tüm partiler…

Bila istisna.

Mecliste olan.

Olmayan.

Tabelası bulunan tüm partiler "tek masada" buluşmalı!

"Çözüm üretmeli?"

Velhasıl.

Beylik laflarının dönemi bitti.

Acilen, "siyasi liderler" buluşmalı.

Ulusal bir milli mutabakatla; "soruna siyasi mekanizmaları" işletip çözmeli!

Yoksa yarın bugünden daha kötü olur…