MEMNUNİYET Mİ?

Neyse!

Biraz da, yerel gündemi konuşalım.

Hal-i vaziyet nedir diye?

Doğrusu, bir hayli "mülahaza" konusu edilebilinecek mevzu var.

Özellikle;

Siyasi alanda,

Bürokrasi alanında,

Hak, hukuk, adalet ve tabi ki "akçeli" hadiseler noktasında.

***

Eee.

Politize olmuşlukla "sahipsizleşen" bir Şehir olunca.

Haliyle de, enva-i keyfiyet ve "iş bitiricilik" yaşandığı gibi olağan da görülür.

Deriz ya!

Her vakanın,

Her yaşanan hadisenin "temelinde" eğitimsizlik var diye!

Malumunuz üzre.

Cem Yılmaz'ın reklâmıyla, ağızlara pelesenk olmuş bir söz var.

"Eğitim şart"

Aynen de öyle.

***

Tabi.

Eğitim derken, zihinlerinizi Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğüne çekmek istiyorum!

Çünkü; bugünlerde "hayli" gündemde.

"Müdür" görevden alınacak mı, alınmayacak mı?

Öncelikle şunu ifade edeyim!

Mevcut Müdür Hadi Ağırbaş'la alakalı birçok yazım oldu.

Negatif yönde.

***

Tepkim şuydu.

Ki bu da, "salt kendi dönemiyle" alakalı değil.

Evveliyatı da var.

Yani, önceki idareciler ve müdürler dâhil olmak üzere.

Onları da, hep eleştirdim.

Yani, eleştirilerim, "bugüne" münhasırla sınırlı değil.

Geçmişten; "gelip" büyüyen bir hal-i duruma özgü.

***

Şöyle ki.

Diyarbakır.

Hal-i hazırda, metropol bir kent.

Bölgenin de göz bebeği konumunda.

Derslik.

Öğretmen.

Araç gereç açısından, "deniliyor ki" Avrupa Standartlarındayız.

***

Her ne kadar.

Hadi Ağırbaş Müdür;

3 bine yakın öğretmen açığı,

Temel eğitimde 2 bin 500,

Ortaöğretimde de bin 500 derslik açığı var diyorsa da.

Mevcudiyet itibariyle;

Büyüklerin, siyasilerin ifadesiyle bu durum "vahim" bir gerekçe oranı değil.

Olsa da yüzde 20'yi bile bulmaz.

 

***

O zaman.

Neden,

Diyarbakır öğrenciyi "sınav" koşucusu yapan seyirde, başarısız!

İller sıralamasında;

Neden, 60"ların da üzerinde gerilerde seyrediyor.

Bunun sebeb-i mucibesi nedir?

Geçmişi de, sorgulayarak cevap bulup, "çözüm" üretin demiştim.

***

Evet.

Bu tepkimde ısrarımı sürdürüyorum.

Önceki gün;

Hadi Ağırbaş, bir başka yerel gazetemizde hakkında çıkan haber üzerine konuştu.

2 yıl sonra.

Daha doğrusu "basın" toplantısı yaptı.

Hal-i hazırlarını sunumla anlattı.

Eksik-fazla, nedir?

Başarıdaki grafiğin bir ölçüde nedenlerini kendisine özgü aktardı.

***

Tabi, ben de davetliydim.

Belirlenen saat, "iş yoğunluğuma" denk geldiğinden gidemedim.

Haberci arkadaşlarımı görevlendirdim.

Ancak, "sözleştik" kendisiyle.

Bilahare kapsamlı sunumunu şahsi bazda alacağım diye?

***

Gelirsek asıl konuya!

Mevzuu şu yerel bir gazetede çıkan haber.

Bazı milletvekilleri tarafından görevden alınmak isteniyormuş.

Milletvekilleri baskı yapıyormuş.

İmza toplamışlar.

Bakana gitmişler.

***

 

Olur, mu-olmaz mı bilmem?

Haber doğrumu, değil mi çek etmiş değilim.

Ama Diyarbakır böylesi hadiselere yabancı değil.

Hangi "müdür",

Hangi bürokrat siyasetçiyi "memnun(!)" etmediği için, görevden alınmadı?

Ya da "başına" çorap örülmedi.

Veyahut hangi 'liyakatsiz" şahsiyet, makam işgaline getirilmedi?

***

Diyarbakır'ın,

Bu yöndeki "suç dosyası" hayli kabarık.

Tabi, hak eden, etmeyen de ayrı bir tartışma konusu.

Ama örnek derseniz?

En sıcak olanlarını sıralarsak,

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü,

Çevre ve Şehircilik İl Müdürü,

Özelleştirme öncesi, DEDAŞ İl ve Bölge Müdürlüğü.

İş-Kur Bölge Müdürü,

Ve daha sayabileceğimiz çok sayıda kurum ve bürokratı!

***

Ancak.

Müdür Ağırbaş'ın şu ifadesi dikkatimi çekti.

Haber'e binaen, söylediği söz.

"Milletvekillerini memnun etmek zorunda değilim."

Evet, bu söz ve ifade, hayl-i ağır ve "hamuru çok su alacak" bir ithamlar manzumesini içermiyor değil?

Zihne göre; "hangi" alana çekebilirsen çek.

Çok başlıklı.

***

Birincisi.

Eğer ki, "memnuniyet" akçeli kazanç sağlamaya yönelik ise.

Özellikle, "ihale" taleplerine cevap verilmemesi üzerine söyleniyorsa.

Hal-i vaziyet açısından yuh olsun!

Ki bunun da, "gün ışığına" çıkması gerekir.

***

Yok, eğer, değilse!

Ağırbaş.

O makam hiç kuşkusuz ki.

Siyasal iktidarın, talebi ve kararı "üzerine" atanmış-getirilmiştir.

Doğal olarak da.

Hizmet üretme açısından,

Makam ve mevkiinin "işleyişi" bakımından, "başarı" göstermesi gerektiği gibi.

***

Ahaliyi de,

Milletvekilini de,

Kurum camiasını da, "başarılı performansıyla" memnun etmek zorundadır.

Yoksa makamlar hiç kimsenin "babasının" malı olmadığı gibi.

"Çiftliği de" değil.

Başarısızlık bilinmelidir ki, "siyasal iktidarın" başarısızlığı olarak görülür.

"Ne biçim müdür, atamışlar" diye.

***

Diyorum ki.

Bu iki önemli ayrıntı "net" cevap bulmalı.

Aksi takdirde; "memnuniyet" bir hayli, mülahaza "nedeni" olacaktır.

Neyse.

Bekleyip göreceğiz.

***

Söz,

Kurumların işleyişi ve hadiselerinden açılmışken devam edelim.

İş-Kur'da hava nasıl esiyor?

Malum, eski-yeni müdür gidişi-gelişi.

Görevlendirme şekli, "hayli" tartışma konusu oldu.

O da; Milletvekillerinin "çekemezliğine" binaendi.

***

Bir okurum, sormuş.

İş-Kur, MEB'in ihtiyacı olan, 514 "geçici personel" alımını yaptı.

414'ünü kurayla,

100'ünü de "hatıra binaen" hazırlanan listeyle, aldı.

Ama daha işe alınması gereken, 3 bin 500 kişi daha var.

1 Aralık 2013'te "işe" alınmaları gerekiyor.

Bunlar, işe alınacak mı?

Listeler, "kuraya" göre mi yapılacak?

Yoksa yine, "hatıra binaen" listeler mi hazırlanacak?

***

Evet.

Bir dizi, soruları da ayrıca sıralamış.

Onları bilahare, irdeleyeceğiz, "ithamlar" var çünkü.

Özellikle, "basına" yansıyan, "güvenlik ihalesinin tek taraflı feshine" ilişkin kriz.

Özetlersek;

İş-Kur Müdürü Selahattin Bayram'dan istenilen cevap şu;

3 bin 500'e yakın "geçici eleman" alma mevzusu ne âlemde?

Kurayla mı,

Liste sunumuyla mı alınacak?

Haber bekliyoruz.

Buarada,

Yerel gündem serimizi de devam ettireceğiz.

"Mahalli seçimler" nasıl gidiyor, noktasında…