Mervani Mescidi (2)
Dünden devam diyoruz!
Malumunuz üzre;
Dünkü hasbi halimiz Dağkapı Burcu idi.
Ve tabi ki,
Burada var olduğu söylenen “Mervani Mescidi hadisesi üzerineydi.
Kentin yerel bazdaki en sıcak “polemiği”!
***
Gerek,
Kent eşrafından,
Gerekse,
İlgili kurumlardan
Ve gerekse de İl Valisi Mustafa Toprak’ın “olup-bitene” karşı tavrı.
Bir bütünlük içerisinde;
Fikri mülahazayla, mevzuuyu buraya alıp tartışma konusu etmiştim.
***
Tabi ki,
Yazıya nokta koyarken.
Ve aynı zamanda,
İl Valisi Mustafa Toprak’ın da çağrısıyla, şu fikirde mutabık kalmıştık.
Eğer;
Mervani Mescidi burada bulunuyorsa.
Ve 1930 yılından sonra, “ibadete” kapatılmışsa.
Özelliklen de,
Son yıllarda “amacının” dışında, meslek kursu-sanat galerisi diye kullanılıyorsa.
***
Tez elden,
Bu zafiyete son verilerek!
Mekân,
Asli vasfına dönüştürülerek, “ibadete” açılsın.
Bunun varlığı,
Ve ibadete açılışı, Diyarbakır’a bir çok anlamda, “katkı” sağlayacağı gibi.
87 tarihi Burç içerisinde olan;
Dağkapı Burcu’ndaki yapı, “pür” önem sağlar demiştim.
***
Ve özellikle;
Mevzuuyu gündeme taşıyan Prof. Dr. Kenan Haspolat’a da çağrım olmuştu!
Gözler artık size çevrili!
Mescidin “varlığını” belgelendirin.
Valilik de burayı “aslına” ruc’ü ettirsin.
Şehir de “tarihi” mescidine kavuşsun demiştim.
İşte dün Sevgili Haspolat’tan bir hayli kapsamlı veri geldi.
***
Haspolat’ın,
Tarih, sayı, mekân ve mevkutelerin yazar-çizerleri başta olmak üzere!
Yani bütünlük içerisinde;
Çok farklı kaynaklar göstererek, burası “Mervani Mescidi” diyor.
Kısacası;
Etkili ve yetkili makamlara diyor ki; “belge ve doküman” diyorsanız, alın size!
***
Evet,
Bakalım Haspolat’ın gönderdiği döküme.
Tabi bir de;
Yazıya ekli olarak, bir kaç resim de, göndermiş.
Dağkapı Burcu,
İçerisinde olduğu söylenen “Mescit”le alakalı.
Doğrusu,
Resme ilk bakıldığından itibaren, buranın “mescit” olduğu söylenebilinir.
***
Neyse!
Dökümleri buraya alıyoruz.
Hem,
Siz sevgili okurlarımız, duruma vakıf olsun.
Hem de,
İlgili kurumlar, ikna olup, mevzuuya hassasiyetle eğilmeleri sağlanılsın.
***
BİR;
Diyarbakır Valilik Yayını:
Oğuzlardan Osmanlıya Sempozyum Bildirileri Diyarbakır 2004
Tarihi Estetik Değerleri İle Diyarbakır Surları
Bildiri Sahibi
Doç Ahmet ATAN Dicle Üniversitesi.
İlgili Kısım:
"Dağkapı Burcu" alt başlığı altında verilen bilgi.
"Dağ Kapı Harput Kapı olarak da bilinir. Kitabe ve rölyef yönünden en zengin kısmıdır. Yanında Mervani Dönemine ait Mescid vardır."(Sayfa 244)
***
İKİ:
Diyarbakır Valilik Yıllığı:
2000'e Beş Kala Diyarbakır Diyarbakır 1995.
Bu yıllıkta Mescidin yerinden bahsedilir,
ÜÇ:
1973 Diyarbakır il Yıllığı Sayfa 57 Diyarbakır Valiliği Yayını
Yer alan bilgiler:
"Dağ Kapı içyüzündeki h.447(Miladi 1055) tarihli kitabe, bu kapıya yapılan ilâve ile kapı sütunun camii haline getirildiğini göstermektedir. Mevcut vaziyette bunu göstermektedir.
***
DÖRT;
Müze Şehir Diyarbakır YKY 1999 Sayfa: 86
Makale Adı:
Diyarbakır Kentinin Tarihi ve Bugünkü Konumu
Yazarı:
Prof. Dr. Rıfkı Aslan Yıldız Teknik Ünv. Emekli Öğretim Üyesi
İlgili Kısım:
"Mervaniler Dönemi ve Kent" Başlıklı bölümde geçen ibare:
"Mervanîler Dönemi'nden günümüze kalan yapılar şimdi onarılarak Sanat Galerisi haline getirilen ve yapım tarihi 1056 olan bir mescit ile Dicle Köprüsü'dür."
BEŞ:
Diyarbakır Mervaniler Thomas Ripper Avesta yayınları Sayfa 487 İstanbul 2000
Thomas Ripper ‘Harput kapısının(Dağkapı) iç tarafında bulunan bir kitabede bir mescitten söz edilir’der
Dağkapı burcunun üst katı ‘Mervani Mescidi’ olarak yapılmıştır Mervanî Mescidi’nin kitabesi vardır, yerli yerinde duran mihrabı ile ortadadır.
Üzerinde kitabe olduğu ve tereddüde mahal bir şekilde Mescid olduğu kesindir.
Mervanioğlu Ebu Nasr Ahmed tarafından H.447(m.1056) tarihinde yaptırılmıştır.
ALTI:
Şevket Beysanoğlu Mescid hakkında şunları yazar:
Dağ kapısının iç kapısı üzerinde idi.
İç kapının üstünde ve iki tarafında bulunan kitabenin metni şöyledir:
Kitabe: Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar doldurur.
Besmele.
Burasının yüce Allah’a ve onun Peygamberi Muhammed (SAV) yaklaşmak için değerli ve muzaffer emir, efendimiz, İslamın izzeti, dinin saadeti, devletin yardım ve desteği, milletin temeli, ümmetin asaleti, emirlerin şerefi Ebu Nasr Ahmed bin Mervan(Allah onun izzetini daim kılsın, saltanatını sürdürsün ve düşmanlarını zelil kılsın) tarafından yapımı buyrulmuş ve masrafları gönüllü olarak kendisi tarafından karşılanmıştır.
447 yılının Zilhicce ayında Ebu Masr Muhammed b Muhammed b Cehir (Allah makamını daim kılsın) tarafından yaptırılmıştır. (Ş.Beysanoğlu: Diyarbakır Tarihi.1987 Cilt 1 Sayfa: 223–225 )
***
YEDİ:
Prof. Dr. İbrahim Yılmazçelik ise şu cümleleri kullanır.
Dağ Kapısı yakınlarında Sur içerisinde idi.
Mervanioğulları tarafından inşa ettirilmiştir.
(Prof. İbrahim Yılmazçelik, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır .TTK. Ank1995.s.67). (Z.Abidin Çiçek. Diyarbakır’ın Fethi, Tarihi. Kültürü.2007 s.75.)
SEKİZ:
Prof. Dr. Orhan Cezmi Tuncer:
Diyarbakır Sur İçi Anıtları Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yayınları Sayfa 267 2012
Bilgi:"
Dağ kapı yakınlarında sur içerisindeydi. Mervanioğulları yapısıdır. Günümüze erişti."
DOKUZ:
Bu kaynaklar ve isimler dışında Cumhuriyet Dönemi yayınlanan ve birçok araştırmada kaynak biçiminde kullanılan Diyarbekir Tarihi’nde "Mervaniler Gününde Diyarbekir " isimli bölümünde Mervanî saltanatı’na dair eserlerin kitabeleri belirtilir.
(Basri KONYAR Diyarbekir Tarihi Sayfa 166-174 Diyarbekir Vilayeti Neşriyatı )
ON:
"Mervani Mescidi: Dağ Kapı yakınlarında sur içerisinde idi. Mervanioğulları tarafından inşa ettirilmiştir."
(İbrahim YILMAZÇELİK, bu bilgiyi Abdulgani Fahri BULDUK’un El-Cezire’nin Muhtasar Tarihi’nden almıştır. Kaynak XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (1790-1840) Sayfa 67 Türk Tarih Kurumu Ankara 1995)
Yazar, Mervanî Mescidi’nden de bahsederken şu açıklamayı verir:
Eldeki belgelerden XIX. Yüzyıl Diyarbakır şehrinde oldukça fazla sayıda mescidin olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak bugün için mescidlerin pek çoğu yıkılmış ve bir kısmı da yıkılmaya yüz tutmuştur.
Söz konusu mescidlerden Mervanî, Çağaloğlu, Salos, Kavvas-ı Kebîr ve Dabanoğlu mescidleri ya tamamen yıkılmış ya da kimliği değişmeye yüz tutmuş mescidlerdir.
Eski dönemlerden bugüne kadar gelen ve hala ayakta olanlar ise, İbrahim Beg, Taceddin, Hacı Büzürk, Kavvas-ı Sağir ve Mola Bahaddin mescidleridir. Bunların dışında kalan mescidlerin tamamı yıkılmıştır. (age sayfa 65)
***
ONBİR:
“Diyarbekir Şehri” adını taşıyan Kazım BAYKAL ile Süleyman SAVCI’nın birlikte hazırladıkları Broşür ismini taşıyan kitapçığın “Mervan oğulları Eserleri” başlığı altındaki bölümde hem mescid hakkında bilgi yer almaktadır hem de kitabe tercümesi sunulmaktadır.
( Age sayfa 39 vd. CHP Diyarbakır Halkevi Neşriyatı No: 10 Diyarbakır Matbaası 1942)
ONİKİ:
Diyarbekir Tarihi Bedri GÜNKUT Diyarbekir Halkevi Neşriyatından 3 sayfa 82 vd. Diyarbekir Basımevi
ONÜÇ:
Kara Amid Dergisi’nde yer alan ve birçok makaleye kaynaklık eden Cumhuriyet Dönemi Şehrin İlk Mebuslarından olan Mustafa Akif TÜTENK’in yazdığı Seziş ve Duyuş ya da Leyali Hayatım ismiyle yayınlanan Günlüğü.
ONÜÇ:
"Mervanioğlu ebû Nasr Ahmed tarafından H. 447(m.1056) Tarihinde yaptırıldığı kabul edilen mescid, Dağ Kapısının iç kapı üzerinde idi.”(Şevket BEYSANOĞLU Diyarbakır Tarihi Cild 2 Sayfa 239)
ONDÖRT:
Karacadağ Dergisi’nde Süleyman SAVCI’nın tercümesini yaptığı kitabe, şu şekildedir:
”Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar doldurur.
Haspolat’ın düştüğü not!
Yukarıda belirtilen kaynakları artırmak mümkündür.
Kitabesi, mihrabı, namazgâhı ile ortada olan Camii-Mescid, uzun zaman atıl halde bulunmaktadır.
İl Valiliği'nce yayınlanan kaynaklarda da yer alan Camii-Mescid ortada iken belirttiğimiz kaynaklar yanında belirtmediğimiz kaynaklar da yer almaktadır.
Yaklaşık 25 kaynakta yer alan Mervanî Mescidi hakkında Arapça Tarih kaynaklarında da bilgiler mevcuttur.
***
Sonuç itibariyle!
Derler ya;
“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye!
Demek ki,
Bu kadar tarihsel bilgi, belge ve doküman ile birlikte.
Çizilen,
Yazılan ve aynı zamanda, yapının görüntüsü “Mescid” olduğunu teyit ediyor.
***
Evet,
Bizde mevzuuya “sessiz” kalmamak!
Salih bir hasb-i hal fikriyatıyla, “etkili ve yetkili” makama vakayı duyurmak.
Ne diyelim; gerisi “onların” hükmünde!
Bakalım, ne diyecekler?
Bekleyip-göreceğiz.