MEVLİD KANDİLİ!
Bu akşam Mevlid Kandili..
Kutlu doğum…
Peygamber Efendimizin (S.A.V) yeryüzünü nurlandırdığı gece…
Kameri aylardan Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi…
İnsanlık tarihi için; "nurlu" mukaddes bir dönemin "başlangıç" gecesi…
Çünkü "Yeryüzünü" nurlandığı gün itibariyle…
Allah'ın hikmetiyle…
İnsanlık "yepyeni bir beşeriyetle" buluştu.
İnsanlar her türlü değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmışlardı.
Küfür ve haksızlık gönülleri karartmıştı…
Allah’a giden yoldan uzaklaşmışlardı…
Sosyal hayat bozulmuştu…
Ahlâk tamamen kokuşmuştu…
Kadınlar esir muamelesi görüyordu…
Bir eşya gibi alınıp satılıyordu…
Kız çocukları acımasızca diri diri toprağa gömülüyordu.
Huzur…
Güven…
İstikrar…
Can ve mal güveliği "kalmamıştı?"
Vahşi bir hayat ikmali vardı…
Puta tapılıyordu…
Emtia düşkünlüğü vardı…
Zulümkar bir dünya hâkimdi…
***
İşte böylesi bir önemde; "Cihanın" ıslaha ihtiyacı vardı…
Bir peygamber…
Bütün ümitler "ona" odaklıydı…
Ahir zaman Peygamberi!
Dünyayı "karanlık çağdan" kurtarıp, aydınlığa taşıması gerekir!
İşte Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.), böyle bir zamanda dünyaya geldi…
Gecenin sabahı gerçekten de nurlu bir sabahtı.
İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuştu…
Aydınlık bir devir açılmıştı…
Bir fazilet güneşi ve hidayet meşalesi olan Sevgili Peygamberimiz; "yeryüzüne" güneş gibi ışık saçmıştı…
Yüce Allah; bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisini "göndermiş" oldu…
Bakınız…
Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmakta…
“İçlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.
Hâlbuki onlar önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler.”
(Âl-i İmrân, 164)
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle o, âlemlerin Rabbinden, “âlemlere rahmet olarak gönderildi.”
(Bkz. Enbiyâ, 107)
***
O’NUN HAYATI HUZURDUR!
O’nun hayatı, muhabbet, şefkat, fazilet, ihlâs ve samimiyet dolu bir hayattır.
O, insanlığa, Allah’ın en mükemmel ve son dini olan İslâmiyet’i tebliğ etmiştir…
Yüce Allah, kullarına olan nimet ve ihsanını onunla tamamlamıştır.
O, insanları bir tek Allah’a iman etrafında toplanmaya davet etmiştir…
Muhabbet ve şefkatle birbirine bağlı, fazilet sahibi bir İslâm topluluğunu meydana getirmiştir.
Onun büyüklüğü ve başarısı; en güzel usullerle doğru yollardan insanlığı iyiliğe davet etmesindendir.
Her daim…
Anlaşmazlıklar, siyasi, felsefî ve ideolojik çalkantılar, ihtiraslar, savaş korkusu, maddi keşmekeşlik içinde çalkalanan ve bunalan insanlığa bir rahatlama ve huzur getirmiştir…
İnsanlık aradığı güven, huzur ve mutluluğu onda bulmuştur-bulmaya devam edecektir…
Yeter ki; rehberliğinden şaşmayalım!
***
Velhasıl kelam!
Gönüllere şifa olarak indirilen O'nun hayatını şekillendiren kurtuluş reçetemiz de; Kuran-ı Kerim'dir.
***
BU GECE NE YAPILMALI
Kur’an-ı kerim okunmalı ve okuyanlar dinlenmelidir!
Bol, bol salâvat getirilmelidir.
Kaza veya nafile namazlar kılınmalıdır.
Tespih namazı kılınmalıdır.
Tefekkür edilmeli…
Tefekkürde bulunmalıdır…
Ben kimim?
Nereden geldim, nereye gidiyorum düşüncesine girilmeli…
Allah’ın benden istekleri nelerdir?
Hayatî meselelerde; "haram ve helali" sorgulamalı…
Zikirler yapılmalı…
Günahlar için samimiyetle istiğfar çekilmeli "af" dilenmeli…
Tövbe etmeli…
Müminler ile helalleşmeli…
Hak,hukuk ve adalet nizamında; "rızalar" alınmalı…
Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı…
Gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli…
Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilmeli…
Sevgiyi, şefkati, hürmeti, hediyeyi ve sadakaları "gönül birlikteliğiyle" sunmalı…
Mutluluğu seçmeli…
Vefat etmiş olan eş, dost, akraba kabirleri ziyaret edilmeli…
İman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli…
Ve tabi ki…
İmkânlar ölçeğinde; "Mevlit okutmalı" dinlemeli…
Camilere akın edilmeli…
Vaazlar dinlenmeli…
Bilesiniz ki tüm bu saydıklarımızın fazileti çoktur ve büyüktür…
Kandiliniz mübarek olsun!
***
ELÇİ'Yİ ANARKEN…
İki yıl önceydi..
Dün gibi…
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi..
Tarihi Dört Ayaklı minarenin ayaklarının dibinde..
Teröre..
Şiddete..
Ve Sur'daki "çukur" siyasetine veryansın ediyordu..
"Tarihe kurşun sıkılıyor" diye..
Bir kent..
Bir halk..
Bir millet; "kendi kendine" hasımlar üretip; "kan akıtıyor?"
İşte bu sözcükler…
Elçi'nin ağzından dökülüyordu…
Kameralar açık…
Çok sayıda baro üyesi ve aktivist…
Onlarca gazeteci..
Bir anda; "patlayan" silahlar…
Koşan iki terörist…
Şehit iki polis...
Peşinde koşan ve çatışan polisler…
Sonra…
Dört ayaklı minarenin ayaklarının dibinde; "cansız" bir beden…
O beden; Tahir Elçi'nindi…
Başından vurulmuştu…
İşte o günden bugüne; 730 gün geçti…
Peki failler…
Açılan soruşturmanın akıbeti…
Kim vurdu?
Niye vurdu; "ne yazık ki" faili meçhul!
Silah kimin?
Kurşun hangi yönden geldi?
Vücut pozisyonu…
Çekirdek..
Mermi kovanları..
Genel itibariyle; "bilinmezlik!"
Ne diyor Elçi'nin eşi Türkan Elçi…
"Dosyada hiçbir şekilde yol alınmadı.
Olayda tanık yok, sanık yok.
Kimilerine göre tıbben ve fiziken tespiti mümkün olmayan bir mevzu var ortada!?
Askıdaki soru şu "dosya neden bomboş?"
Yani "dosyada olmayan gerçek nedir?"
Saklanan ne?
***
MELİH'İN DİNAZORU!
Ne de "ihtişamlıydı?"
Ne de, "polemikliydi?"
Ne de, "güzel tanımlamaydı?"
Ama artık yok…
"Yerler" esiyor…
Yani; Gitti gitti…
Söküldü, söküldü…
Melih'in " dinazor'u" artık yok…
Heykeli kaldırıldı!
Yeni Başkan Mustafa Tuna istedi…
Ve vinçler "gırtlağına" ipi asıp götürdüler…
Melih, şimdi söylenmiştir…
Tıpkı…
"O koltuğu bırak emri" gibi…
Sadece…
Şahsıma münhasır "dinazoru mu" söktürüyorsunuz?
Neyse!
Ankaralılar dün itibariyle…
Melih'e söyledikleri gibi..
Heykelini diktiği Dinazor'una da söylediler; "Elveda sana!"
Öyle ya…
Halk arasında; "dinazor'a" bir tanım var..
Her şeye "işkembesi" açık diye…
'Abelisourus Dinozor'
Tebrikler Tuna'ya..
Tabi bir tebrik daha var..
Özellikle…
Pet Shoplar'da "köpek satışlarının" yasaklanmasına dair aldığı karar..
Siz..
"Hayvanları satın alarak köleleştiriyorsunuz" diye…
Bravo başkan…
Çünkü, "satın alıyorlar.."
Bıkınca da "sokağa salıyorlar.."
O bir emtia değil…
İnsan gibi, hayvanın da özgür yaşama hakkı var…