MUHALEFET ALTERNATİF OLAMAYINCA?
Ah ki ah!
Şu muhalefetsizlik var ya…
Türkiye için.
Toplumun yarınları için; "kâbus" gibi…
Verimsiz!
Kısır ve ucuz bir "siyasi" çemberde, girdap
yaratılıyor.
1 Kasım'ı geride bıraktık..
Seçmen…
Ki en yüksek perdede, "muhalefet’e" ders-i
ibret babında şamarı attı..
Değişin.
Klişeleşmiş "Suçlu bulma gafletinden kurtulun dedi..
***
Ama görünen o ki!
Seçimdeki yenilgi.
Seçmen bazındaki "beklentilerin" açığa
vurulması…
Özgün.
Ve Aydınlatıcı iç ve diş politikanın
"üretilmesi"…
Milli meselelerde; "uzlaşı" çözüm üretici
olunması gerektiği mesajına rağmen…
Tehditle, Şiddetle, Cebirle…
Tepkiyle, Hakaretle.
Başkalarını "suçlamakla" Yanlışta ısrarcı
olmakla; "büyümenin" olmayacağı, ders-i verildiği aşikârken…
Görmezden, duymazdan, algılamaktan, bilmekten imtina
ediliyor.
***
Kendi partilerine..
Kurmaylarından "yükselen" özeleştirilere"
dahi tahammül edilmiyor…
Kulak tıkayan…
Hataları kabullenmeyip, "baskılara direneceğiz"
naraları atılıyor…
Hasımlık, düşmanlık "körükleyen" bir anlayışı
hala güdüyorlar!
Düşünmüyorlar…
Siyasi liderlik…
Ülke ve toplum idaresine soyunma; "asilliğe"
bağlı..
Demokrasinin..
Politikanın erdemliği, vakur ve asaleti..
O'nu icra eden "liderin" maharetiyle ve
başarısıyla, ölçülür…
****
Ama maalesef!
Muhalefet partileri…
CHP'de, MHP'de ve HDP'de dahil..
Hepsi!
Şu an liderler açısından; "asil" bir duruş ve 1
Kasım sorgusu yok..
Özeleştiri deseniz hiç yok.
Kaç seçimde.
Kaç defa "yenilgiye" uğradıkları…
Oluşan "fırsatların" dahi…
Kendileri tarafından "kişisel ihtiraslara"
dayalı, heba edildiği!
Gibi gerçeklerden "ders" aldıkları yok…
Ötesini bilmiyorlar.
***
Özetle!
Varsa yoksa; "başkasını" suçlamak!..
Kendi yanlışını, hatasının üzerini örtmek üzere
"suçlu" bulma gayretiyle.
Dürüst.
Çözüm üretici bir siyasi "kişiliğin" olması
gerektiği, düşünülmüyor.
İşte.
Türkiye böylesi bir muhalefetin "girdabında.."
Eğer ki!
AK Parti 13 yıldır "iktidarda" bulunuyorsa.
Her seçimde; oyunu artırıyorsa…
7 Haziran dışında…
Ki kendi "hatalarının" kurbanı, oldu…
Hükümet…
Meclis Başkanı…
Ve Cumhurbaşkanı…
Hepsi AK Parti'nin kendi "mutfağından"
çıkmışsa…
***
Bunda, en büyük pay…
Katkı sunan, gelişmesine imkan veren yapı..
Hiç tartışmasız!
Mevcut muhalefetin; "alternatif" olamayışıdır…
Bu nedenle…
Hep derim ki; ülkenin en büyük sıkıntısı "istikrarlı
bir muhalefetin" olmamasıdır..
Aciliyet isteyen ihtiyaç bu…
Çünkü.
Artık milli ve ciddi meselelerin "çözümü" şart…
Yeni bir meclis…
Yeni bir süreç var…
Ki 4 yıl süreyle; "seçim olasılığı"
görünmüyor..
Uzun bir soluk olacak, özellikle "muhalefet"
açısından..
İşte bu evreyi…
Doğru tartışmalarla..
Doğru vizyonlarla,
Meseleleri çıplak, şeffaf kovuşturmalarla…
Demokratik..
Özgürlükçü, çözüm üretici siyasi anlayışla geçirirlerse!
***
Ötekileştirmeden..
Kutuplaşmadan..
Seküler, faşizan, diktatöryal anlayıştan kendilerini
arındırırsa!
Değişimi de,
Rejime dayalı yeni modelleri de, inatlaşmadan
"tartışabilecek" siyasi aklı, icra ederse!
Liderler sadece "egolarına" dair, çekişmelerin
batağına düşmezse…
İnanın ki!
Şu 4 yıllık zaman dilimi sonrasında…
En çok kazanan..
En çok toplumsal mutabakatla "destek" alacak
olan, muhalefet olur…
Tabi ki, uzlaşmacı yönleriyle, Türkiye'ye ye de
"yepyeni bir" çehre kazandırılmış olurlar…
***
Ama! Hal-i hazırdaki tutumlarını sürdürürlerse!
Dün olduğu gibi, bugün de..
Ve 4 yıl sonra da; "tarih sayfalarına" birer
suçlu olarak, geçecekler.
Velhasıl…
Sorumluluk bilinmesi gereken; olup-biteni sorgulama
yetkisine sahip olandır…
Muhalefette iktidarın "sorgulama" mekanizması
olduğuna göre..
Bunu açıkça ve dürüstçe yerine getirmeli…
Temel beklenti bu…
Benim de bir beklentim var…
CHP, MHP ve HD
Şuan için, bir "Kongre" evresine girdiklerini
biliyoruz..
MHP ve CHP'de!…
Ciddi bir kırılma, iç polemik, "lider" sorgusu
var…
Ki bu alenice; artık tartışılıyor..
Nitekim; adaylar çok..
***
Değişim diyoruz ya!
Diyorum ki…
Kılıçdaroğlu'da, Bahçeli'de liderler olmanın
"asilliğini" gösterirlerse.
Büyüklükle, cesaret gösterip "Bizden bu kadar"
deyip, Partilerinin "yakalarından" düşseler…
Partilerine "en büyük hayrı" yapmazlar mı?
Taze kan noktasında.
Aynı düşüncem; HDP için de geçerli.
Her ne kadar…
Daha demokratik bir işleve sahip olduğu görüntüsü var ise
de..
Tek merkezin; komutasıyla yönetilen HDP'de…
1 Kasım ve 7 Haziran "ikilemiyle" değişime
ihtiyacı var..
Çünkü, ciddi bir DNA uyuşmazlığı yaşanıyor..
BÜROKRASİ NE ALEMDE!...
Doğrusu..
Uzun süredir keyfiyet arz-ı içinde..
Şöyle ki…
7 Haziran seçimleri öncesi..
1 Kasım'a dair, zaman dilimi…
Bürokraside..
Bürokratlarda şu havası yüksek derecede estirdi..
"Dur bakalım ne olacak?"
***
Tabi bu üst perdeden…
Ama!
En büyük tahribat; "dur bakalım" ne olacaktan
çok..
"Bu zamanda, küpü nasıl doldururum" hesabı
birçok bürokratı, aktifleştirdi.
Ankara…
Siyasal iktidar…
Yani Yasama; "Yerel ve Genel" seçimlerin
aksiyonu içerisinde, cebelleşirken…
"Malı alan" götürdü.
***
Yine..
Seçim evrelerindeki "aday" bürokratlar..
Kimi aday oldu..
Kimi aday olamadı..
Kimi küstü, kimi farklı bir şerit kendine belirledi.
Ki bu evrede…
"Partilere göz kırpmalardan" tutun da…
Siyasetçilerle yüz-göz olup "sen kimsin"
diyen..
Nasıl olsa "seçimden sonra gidersiniz"
düşüncesine kapılan..
***
Anlayacağınız!
Her yönüyle uzun bir zaman dilimidir;
"bürokrasi" kendi başınaydı.
Cıvatalar gevşemişti..
Hele ki, Diyarbakır'daki bürokrasi!
Sağlıktan tutun da, Karayollarına kadar…
Düşünün!
Okul arazisinin "istimlâki" için, bugünün
vekili dünün arazi sahibi olan şahıstan, MEB'in Müdür Yardımcısı
"avanta" isteyecek kadar cesaretli…
Şimdi seçilen bu vekil…
Nasıl kendinden "böylesi" bir talepte bulunan
zevatla çalışacak..
***
Söylenecek çok söz var!
Ama!
AK Parti iktidarı "eğer ki" muktedir olmak
istiyorsa.
Oluşan boşluktaki tahribatı "görmeli" ve
müdahale etmeli..
Çünkü bir iktidarın dişlilerini "çalıştıran" en
önemli mekanizma "kadrodur."
Ve bu kadro da; "Bürokratik" kadrodur..
Nerdeyse!
İki yıla yakın bir zamandır ki; "bu alanda"
gevşeklik oldu…
***
Sonuç itibariyle..
Hükümetin önünde "deve dişi gibi" bir bürokrasi
sorunu var.
Hele ki, Diyarbakır ayağı..
Bu noktada, A'dan Z'ye "bir kan değişimi"
gerekli…
Neyse!
Diyarbakır'ın özeli için; "seçilmeler" ciddi
bir not ve istihbarı bilgiye sahip..
İstişarelerinde; bunu görüyorum…
Şimdiden ifade edeyim..
Hükümetin kurulmasından sonra; "rüzgar" farklı
esecek.
Tabi ehil olanlar "kalacak" olmayanlar gidecek.
"Malı götürenler de" sorgulanacak?
KAFA MI KARIŞIK, PROVOKASYON MU?
Milletin mi kafası karışık?
Yoksa..
Yine Aydın Doğan medyasının, "algı" kumpası mı?
Bilemiyorum..
Ama önceki günkü tablo?
Bana ciddi bir kafa karışıklığı körüğünün olduğunu
gösterdi…
***
Şöyle ki…
Köksal Toptan.. Kanal D'de..
Eğitimci..
Yazar Abbas Güçlü'nün "Genç Bakış"
programında..
Mevzu; Yeni Anayasa'nın ihtiyaç olup olmadığına dair…
Toptan "illaki" olmalı, diye düşüncesini ifade
ediyor..
Ancak, program da anket yapılıyor..
"İzleyicinin" görüşü diye..
***
Program sonunda; sonuç veriliyor..
Alt yazı..
İlginç.. Ve düşündüren bir tablo…
İzleyicilerin yüzde 40'ı…
Vesayetçi, darbe Anayasanın "değişmesini"
istemiyor..
Karşı!
Olacak şey mi demeyin?
Ben de dedim.
Anketin sonucu ve izleyicinin verdiği kafa karışıklığı..
***
Dile kolay..
Tüm siyasi partiler,
STK'lar,
Yazarı-çizeri, konuşanı, akademisyeni, işadamı..
İşçisi-Memuru dahil..
Bas bas yıllardır bağırıp; "Yeni sivil ve demokratik
bir anayasa" gerekli derken..
Baksanıza; yüzde 40'ı hayır diyor..
Galiba "kafalar" başka yerde…
Acaba birileri "Başkanlık sistemi ile Anayasa"
değişikliğini birbirine karıştırmasın mı?
Türkiye burası..
Ciddi bir algı operasyonu; anında dengeleri, sokakları
terörize ettiğini biliyorum..
Burada da bir inlik var..
Tıpkı programın muhtevası gibi..
Hayırlı cumalar….