MUHALEFETİN, KÜLLİYEN YALANI!

Sözümün başında ifade edeyim…

Ki hiç kıvırmadan.

Lafı evirip, çevirmeden…

Ki kimse kimseyi kandırmasın. "algı" üretmesin!..

Çünkü "külliyen" yalan.

Çünkü zerre-i miskal bir, "gerçekçilik" payı yoktur…

Şöyle ki.

Muhalefet…

Başı çeken, CHP…

Yanında, diğer yavru.

Yavrunun yavrusu da yanında!

Anlayacağınız üzdre; "iktidar" karşıtı, yani "hayırcı" cephe!

***

Diyorlar ki!

2019'daki "seçimleri" kazanırsak…

Mevcut durum değişecek.

Türkiye.

Yönetimsel olarak, idari şekilde.

Hükümet!

Sistem, tekrar başa dönecek, yani "Parlamenter" sistem "devam" edecek-miş?

***

Şimdi!

O kadar uğraş vereceksiniz.

Tozu-dumana katacaksınız…

Yüzde 50 artı biri, alıp "seçimin" galibi olacaksınız…

Cumhur-Başkan-lığını alacaksınız…

Reis "mazbatasını" elde edeceksiniz!

Sonra, "yok arkadaş ben bu koltuğa" oturmuyorum!

Parlamento…

Yani meclisteki "vekiller" beni seçsin…

"Ben Başbakan" olmak istiyorum…

Hükümetime "güvenoyunu" Meclis versin…

Ve bu meclis; "Reisicumhurunu" da ayrıca seçsin!

Ben de; "ona tabi" olayım!

***

Tabi, Anayasayı!

Yasaları.

Değişen kanunları.

Oluşan teamülleri.

Gelinen aşama itibariyle; "ortaya çıkan" tablo!

Mevzuyu mülahaza ettiğim dostun ifadesiyle; "olmayacak duaya amin" demek ne kadar gerçekçi!

Aynen de öyle.

İktidar muhalifi cephenin de; "gerçekliği" böyle!

Kim inanır ki!

***

Bilakis!

Hayırcı cephe, "seçimi kazanırsa!"

Bilinmelidir ki.

Mevcut hale "rahmet" okutacak…

Aldığı yetkiyi.

Kazandığı gücü…

Tek parti, dipçik ve şeflik döneminden öteye taşıyacağı gibi.

İşte o zaman!

Kendilerinin ifade ettiği; "faşist diktatörlük" vücut bulur…

Ki yılların, "ezikliğinin" intikam sarhoşluğuna, kapılırlar.

Yani bunların işi; "köprüyü" geçene kadardır.

Sonrası tufan.

Onun için; kimse kimseyi kandırmasın!

Zaten kimse de, "yalan külliyesine de" kanmaz!

***

 

GÖKÇEK'İN YERİNE KİM GELECEK?

Kim mi?

Diyorum ki,

Sincan Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna...

Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tıryaki…

Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak...

Elmadağ Belediye Başkanı Gazi Şahin..

İşte bu dört isim; 'çok konuşulan' isimler!..

Sizce hangisi!..

Neyse, bugün "kesinleşir" yarın da açıklanır..

24 saat kaldı..

Ey Ankaralılar, azıcık, sabır!..

23 yıldır sabır ettiniz, Melih Gökçek'e!..

 ***

BİRİ GİDER DİĞERİ GELİR…

Hakikat bu!

İnkâr edilemez, "eğer ki" gerçeği görmez.

Başı bilmez.

Üreyeni,

Üreteni,

Ve hayat bulduğu, vücuda dönüştüğü "mekanizmayı" belirlemez!

Vaki olmaz isen!

Biri gider; diğeri gelir…

Yok, eğer, "gerçek" teşhisi koyar isen; "o virüsü" kökten temizler.

Bir daha üremesine imkân vermezsin.

İşte ülke hakikati de böyle…

***

Yıllarca; neyi konuştuk!

Asala'yı…

Sonra, DHKP-C'yi…

PKK…

Ve tabi ki, "devlet içerisindeki" Gladio yapı!

Derin devlet…

Terör. Şiddet. Kan ve gözyaşı!

Sürekli, "güç kazanmak" isteyen illegal yapılar.

Sürekli "güç kaybına" uğrayan legal yapı!

***

Sağcılar.

Solcular…

Dindarlar.

İnançsızlar.

Yani enva-i çarkın- "ötekileştiren, kamplaştıran" ideolojik akımı!

Ve hepsiyle; "mücadele" ettiğini sanan bir devlet aklı.

Ne yazık ki…

Kendi içinde, kendini "yiyip-bitiren" bir akıl!

Çünkü "özünden, milli ruhundan, değerinden, inancından" uzak!

Birilerinin nam-ı hesabı!

***

Onun için!

İllegal oluşumla, legal mücadele!

Sonuç vermez.

Bilakis, "gidenin yerine, yenisi tazelenip" gelir!

Devlet aklı.

Dün kendi içinde kendini "yok eden" mekanizma neydi?

JİTEM…

Ve Ergenekon…

***

Hukuk adına.

Adalet adına.

Hak, hukuk ve nizam adına; "daha kaç yıl" öncesi mücadele edildi…

Sonra, "dava dosyaları" rafa kalktı…

Çünkü FETÖ denilen, yapı ikmale geldi.

Denildi ki; "illegal" bir durum vaki…

JİTEM ve Ergenekon!

Birden bire; "delillere, şahitlere, belgelere" rağmen!

"Masumiyet" karnesine alındı.

***

Sanki.

Bu ülkede faili meçhul cinayetler yaşanmadı.

İnsanlar "işkencelerde" ölmedi.

Cezaevlerinde, "zulümler" olmadı.

Generaller.

Bakanlar.

Parti Genel Başkanları…

Siyasiler.

Gazeteci, yazar, işadamları "suikaste" uğramadı.

Köyler.

Mezralar "ateşe verilerek" yakılmadı!

Yani, 28 Şubat "süreci" yaşanmadı…

***

Sarıkız.

Ayışığı.

Yakamoz.

Gibi darbe planları organize edilmedi.

Şemdinli'de "JİTEM’ciler" suçüstü olmadı?

O dönemde!

Peygambere,

Kur'an-ı Kerime,

İnanca, dine "laf etmeyen, pranga atmayan" olmadı?

Her şey "güllük gülistanlıktı."…

***

Sonra!

FETÖ denilen, "emperyal" bir, organizasyon çıktı.

Her şeyi onlar yaptı.

Her şey kurgulu.

Hiç de böyle şeyler olmamış; "denildi."

Ergenekon.

JİTEM diye bir "unsur ve unsurun elemanları" kalmadı.

Ceza alanlar.

Hükmü onaylananlar "serbest."

***

Ve bugün!

28 Şubatın,

Ergenekon'un,

JİTEM'in akımındakiler, "saha hâkimiyeti" içerisinde!

O gün onları yargılayan.

Sorgulayan.

Savcısı, hâkimi, polisi, "yargılanıyor" suçlu diye!

***

Elbette ki.

Hukuk dışına kim çıkmışsa.

Kim kime "kumpas" kurmuşsa.

Hayâli "suçlar" isnat etmişse; "her kim olursa olsun" hesap vermesi gerekir.

Ama velâkin.

Birini diğerine, "tercih" etmek!

Ya da, "o hain, o düşman" deyip; "başka illegal yapıları" benimsemek!

İşte o büyük arıza-i durum yaratır…

***

Kim ne der bilmem!

Ama bildiğim tek hakikat vardır…

O da şu.

Dün Ergenekon idi, bugün FETÖ.

Ama yarın, METÖ, sonra ÇETÖ gelir.

Lakin.

Asalanın da,

DHKP-C'nin de,

PKK'nın da,

Ergenekon'un da,

FETÖ'nün de, "üst aklı" birdir.

Tektir…

Komuta eden de; "okyanus" ötesi, ABD'dir.

Gerisi teferruattır.

Bilinmesi gereken bu!

İşte Türkiye'nin bu "noktaya" odaklanıp, müttefikliğinin "raconunu" ortaya koymalı.

Yoksa gidenin yeri hep dolar!