NASIL DA ÇANAKÇIDIRLAR?

Vay be!

CHP…

Taban değiştiriyormuş…

Hatta değiştirmişmiş!

Artık…

Memur…

İşçi…

Öğretmen…

Sol akımdan gelenlerin sınıfsal buluşması değil…

Yoksulun…

Garibin…

Fakirin, fukaranın…

İtilmişin…

Ezilmişin…

Kenarda kalanların…

Yani…

Mağdur ve mazlumların "partisi" olmuşmuş!

Biliyorum…

Yok, daha neler diyorsunuzdur?

CHP mi?

Sosyolojik olarak; ne mümkün?

Haklısınız!

Ama!

Vaziyet "bir proje" ikmali olunca!

Daha "anlamadınız?" sorgusuyla iş değişir.

Allayan.

Pullayan.

Algı operasyonuna soyunanlar arz-ı endam eder…

Nitekim de öyle.

***

İstanbul'a mesafe "kısalınca" bir bir çıkıyorlar.

Üstlendikleri görevi yerine getirmek adına…

Köşesinde…

Ekranında.

Kürsülerinde, "albeniye" dönüştüren "operasyonlar" başladı.

Kamuflaj...

Tıpkı Gezi'deki gibi…

Cicimli, biçimli…

Baksanıza…

En azılı terörist "babacan" ediliyor.

En azılı darbeci, "baba komutan" ediliyor.

En azılı casus, "ülke savunucu" yapılıyor…

Bir de yan yana yürüyüşlerine "işte dayanışma" deniliyor!

Halk, kol kola, el ele…

Aynı masada, "akşam" keyfiyeti ayrı bir sunumlu…

Selfie de…

Drone da işin sosyal arzı!

"Adalet yürüyüşünün" CHP'de oluşturduğu yeni özelliğe dair…

Kim ne diyor?

***

Tüm bunlara ilaveten...

Diyorlar ki…

Tepkici değil, sakinleştirici.

Bölücü değil, toplayıcı.

Kutuplaştıran değil bütünleştiren!

Büyüklük taslayan değil, mütevazı davranan…

Akşamcı değil.

Dindar kesime karşı duyarlı olanlarmış!

Yani CHP "evrim" geçirmiş!

Yani CHP darbenin arkasında değilmiş.

Bilakis "darbeyi" savuranmış?

Kılıçdaroğlu "Havaalanında" tabanı yağlamamış.

Kaçmamış.

İlçe Başkanın evine sığınmamış…

Aman ha dememiş!

Emir bekleme adına pusuya yatmamış…

Köprüye çıkmış.

Tankın önünde dik durmuş.

Geçir vermemiş.

Halkla "kol kola" meclisin önüne gitmiş.

Vay da vay…

Yürüyüşe "çanak" tutanlar ne de yaldızlıyor…

***

Baksanıza.

15 Temmuz'u dahi unutturmaya çalışıyorlar.

Kanlı darbe girişimi olmamış gibi.

Askeri.

Savcısı.

Polisi.

İş çevreleri.

STK'ları.

Akademisyenleri.

FETÖ denilen illetin çatısı altında; "sivil iradeyi" alaşağı etmek istememişler…

249 kişi şehit edilmemiş.

3 bine yakın gazi olan olmamış…

Meclis bombalanmamış…

Halkın üzerinden tanklar geçmemiş.

Savaş uçakları bomba yağdırmamış…

Demokrasiyi,

İnsan haklarını,

Hak, hukuk ve adalet "ayaklar" altına alınmamış.

İnsanlara "kumpas" kurulmamış.

Suçsuz "insanlar" cezaevine tıkılmamış.

Suç isnat edilmemiş.

Yani "her şey" bu minvalde güllük gülistanlıkmış.

***

Sorun…

İktidarın yönetim şeklinde imiş…

Her şeyin "baş müsebbibi" hükümet imiş…

Hal böyle olunca…

Toplumun en sancılı,

En ıstıraplı,

En sorunlu noktasında…

CHP doğru(!) bir hamle yaparak "Adalet istiyorum(!)" yürüyüşünü başlatmış!

Ne yaman çelişki…

Nasıl bir "şeytanı" kamuflaj ki…

Neyse ki Millet "uyanık…"

Sokak "provokasyonunun" farkında!

"Yalana, yalancılara" vakıftır.

Ki kanmaz...

Hele ki, "kendi kendini yalanlayana" hiç gelmez!

***

Çünkü…

Bu Halk…

Bu millet…

15 Temmuz'u "bozguna" uğrattı…

Demokrasiyi "kanıyla" aldı.

Ve onu "tabana" yaydı.

Zümrelere bırakmadı.

Göreceğiz.

"Demokrasi" nöbetlerine halkın teveccühünü!

CHP'nin "evrim" yürüyüşü mü?

Demokrasi nöbetleri mi?

Velhasıl kelam!

Kozmetikli yüzler "öpülmez!"

Makyajlıdır.

"İnsan ve millet" için sağlıklı değildir.

Kimyasal "zehirleme" yapar.

Zamanla yüzü de deforme eder.

CHP işte böyle bir "zehirleme" ürünüdür…

Komutlu mekanizmadır.

Aman ha aman!

Bunlar…

Karamanın "koyunu" gibidirler…

 

***

NE NUMARA AMA!

Tekin biri…

Köşesinde döşemiş!

CHP'nin yürüyüşüne "tepki" gösterenlere dair!

Kendince.

Tepki koyanlara,

Eleştiri getirenlere,

Olası provokasyonlara ilişkin kaygısını ifade edenlere…

Kılıçdaroğlu'na,

CHP'ye…

"Tam da zamanı mı" sorgulaması getirenlere!

Şu suçlamayı getirmiş…

Onlar yaygaracı.

Onlar "asıl" FETÖ'cü…

***

Ne numara ama!

İşte "inlik ve tıynetsiz" yüz ve zihniyet bu…

Asıl gizleme.

Asıl resmi küçültmek.

Asıl "ihaneti ve kalleşliği" gizlemek bu olsa gerek!

Ne demiş büyüklerimiz.

Can çıkar ama huy çıkmaz!

Bunların ki de bu.

Enva-i kumpası kurarlar.

Enva-i şer ittifakına girerler.

Enva-i emperyalistlerle, iş tutarlar…

***

Ülkesini de.

Milletini de.

Devletini de.

Hatta annesini, babasını, atasını bile!

Dinini de.

İnancını da.

Kültürünü de.

Kimliğini de…

Gammazlar.

Peşkeş çektirir…

Elin gâvuruna "yemlik" haline getirir!

***

Ülkeyi terk ederler.

Adalete.

Hukuka.

Devletin nizamına karşı gelip; "kaçarlar."

Sonra da, "kendilerini" suret-i haktan gösterirler.

Sanki "tüm" bu ihanetlikleri yapmamışlar.

Ve çıkıp; "ahkâm" keserler.

Kimliklerini gizlerken.

Gerçek FETÖ'cü.

Ve Terör örgütlerinin "militanı" olduklarını gizlenmiş ederler.

Yavuz hırsız misali.

Demokrasi.

İnsan hakları.

Özgürlük.

Hürriyet…

Bağımsızlık.

Ülkenin ve milletin "birlik ve bütünlüğünün" havarisi kesilirler.

“Vatan, millet Sakarya” derler!

Neyse!

Millet de.

Devlet de; "bu zibidilerin" maskesini düşürdüğü gibi.

Onların "ne hinoğlu, hin olduklarını" biliyor...

Karakterlerine.

Varlık nedenlerine…

Aşağılık, kahpeliklerine artık "vakıftır.

***

BAŞKAN'A DUYURULUR…

Diyarbakır…

Büyükşehir Belediye Başkanvekili.

Cumali Atilla.

Son günlerde aldığım yoğun bir şikâyet var.

Okurlar arıyor.

Diyorlar ki…

"Havalar "bunaltıcı" şekilde sıcak.

Normallerin üzerinde…

Boğuluyoruz.

İnsanı canından bezdiriyor…

Sokağa çıkmak istemiyoruz.

Ama "iş-güç" zorunluluk hâsıl…

Ancak, bazı toplu taşıma araçları "klimalarını" açmıyor.

Özellikle; "minibüsler" çalıştırmıyor.

Neden?"

***

İşte, Fatma Tekin'in bu konudaki mesajı.

Diyor ki…

"Klimasız araçlarla sıkıntı yaşıyoruz.

Yaşlılar…

Çocuklar…

İndir-bindirler de, nefes alınamayacak hale geliniyor.

"Klimayı çalıştırın" diyoruz, tepki görüyoruz.

Ya da "arızalı" çalışmıyor diyorlar.

Ne olur.

Belediye Başkanına bu konuyu iletin."

***

Evet.

Bizden Başkan Atilla'ya…

Ve tabi ki…

Toplu Taşıma Kooperatif yetkililerine…

Duyurulur…

Şu sıcak günlerde…

Klimaların çalıştırılmaması.

Bilinmelidir ki; "İnsana bir işkencedir".

Keyfiyettir…