Neden; Artıyor sessiz çığlıklar!
Malumunuz üzre;
Dün Erganili Öğretmen Mustafa Kaya'yı yazmıştım.
Atığı Sessiz;
Çığlığın buluştuğu "intihar" edişini.
Kahreden;
Yürek dağlayan bir "intihardı" Kaya Öğretmenin, "sırları".
Çünkü Kaya'nın hayali, öğretmenlikti.
Okudu, mezun oldu.
Ama tayin, olamadı.
***
Yıllarca;
İşsizler ordusunun bir neferi olarak sosyo-ekonomik zorluklarla boğuştu.
Ne var ki;
Hayatın "canavar" ruhuna "yenik" düştü.
Daha doğrusu;
İsyanına "boğun" eğerek kurtuluşu başka yerde aradı.
Dinin,
İnancın ve toplumun "kabulü mümkün" olmayın, yolu seçti; "intihar".
Kravatıyla; kendini astı.
***
Evet,
Öğretmen Kaya'nın "sessiz çığlığının" özeti buydu.
Şahsen;
Hadiseden çok etkilenmiştim.
Öyle inanıyorum ki;
Sizi de, yazıyla hadiseye vakıf olmanız münasebetiyle, "derinden" üzüldünüz.
26 yaşındaki bir genç;
Daha hayatın baharındayken "ölümü" kendi eliyle seçmesi.
Yürek yakan bir dram.
***
Tabi meseleyi;
Uzun uzadıya anlatmamdaki gaye ve temenni "bir daha böylesi acılar" yaşanmasın.
Birileri,
Duysun, görsün ve "vicdanı" sorgu muhasebesine girsin.
İşsizlik,
Yoksulluk,
Sosyo-ekonomik "çıkmazlara" yeni kurbanlar verilmesin diye!
***
İşte,
Bu hal-i ruhiyet içerisinde iken; "dün iki intihar" vakası daha geldi.
Karacadağ gibi;
Yüreğime çöktü, "ard arda yaşanan" iki intihar hadisesi.
Haberlerine bakıyorum;
İntihar edenler Bismil ilçesinden, "iki genç bayan".
Biri; 20 yaşında Nurten,
Diğeri; 23 yaşında Ayşe.
Nurten,
Bismil ilçe merkezinde, "annesinin" hastaneye gittiği esnada "iple kendini" asmış.
Ayşe ise,
Başhan köyünde "Av tüfeğiyle" hayatına son vermiş!
***
Nedenleri,
Niçinleri, sebepleri şuan için "meçhul".
Ancak,
Malumdur bölgedeki "hal-i durum", muhakkak ki, "aile içi" sorundur.
Zaten;
Diyarbakır'da,
Batman'da
Siirt ve Mardin'de son yıllarda "genç kız ve genç gelinlerin", intiharları.
Sosyal bir yara olmakla birlikte,
Toplumsal bir mesele olarak, "hep çözüm" istedi.
***
Ama ne var ki;
Hep yüzeysel, hep "göstermelik", hadiselere bakıldı.
Kimse;
Sorgulamıyor her intihar sonrasını.
Niye öldü,
Niye intihar etti,
Niye kendini astı, o tüfekten çıkan kurşun kimin, kimden, tetiği çeken?
Boğazına dolanan "ip".
Ya da;
"İçilen zehir, atılan hap".
***
Sessiz bir çığlık.
Ölümü gibi; "sessiz", duymasınlar, bilmesinler, görmesinler.
Yaşadığında olduğu gibi,
Ölümünde de, "kimseye" sesi gitmesin.
Tabi,
Bir kanı ve peşin hüküm hep, beyinleri kemirmiştir.
İntiharların,
Kendi cenderesinde "önemsiz" bırakılması.
Derler ki;
"İntihar edenler" akıl hastasıdır.
***
Her ne kadar;
Psikologlar,
Psikyatristler
Ve Sosyal bilimciler, "mevzu" üzerine fikri, beyan ediyorlar ise de.
"Kendilerine" özgü icra ettikleri "teorilerden" dolayı, sonuçsuz kalınmış.
İşte;
Güneydoğu'daki,
Diyarbakır'daki intiharlar da, "hep farklı" teorilerle, ele alınmış.
Her ne kadar;
Adı konulmuş,
Reçeteler hazırlanmış ise de, ne hikmetse "uygulamaya" tatbikte, kısır kalınmıştır.
***
Denilebilinir mi;
İntihar'a,
Sebebiyetten bugüne kadar herhangi bir şahsiyet hakkında "hukuki" işlem yapılmış.
Genç bir kızın,
Genç bir gelinin,
Genç bir erkeğin,
Hayatına son vermesine "sebep" olan, mesele "derinleştirilip" ortaya çıkarılmış.
Sonra da;
Müsebbiplerle ilgili, "ceza-i müeyyide" uygulanmıştır.
Hayır.
Örneği bile yok.
***
Buradan sesleniyorum;
Bismil'in Sanayi mahallesinde "iple kendini tavana" asan 20 yaşındaki Nurten,
Başhan,
Köyünde 23 yaşındaki Ayşe Altunç'un "intiharının" sırrı hadi çözün.
Polis,
Jandarma,
Adliye
Ve tabi ki "psikologlar", sosyal bilimciler, "kolektif" bir çalışma sergilenerek.
Sorular,
Cevap bulsun,
Müsebbipler ortaya çıksın ki, "ders-i ibret" ihtiva etsin.
Görülür ki; intihar'ın ardındaki gerçek, "bilinen gerçek" olmayacaktır.
***
Derim ki;
Ölüm her zaman ürkütücü ve bir "son" gibi algılanır.
İnsanoğlu ebedi yaşama arzusundadır.
Bu yüzden ölümü kendimizden uzak tutmaya çalışırız, üzerimize almayız.
Böyle bir savunma psikolojisinde olan insan nasıl olurda ölmeye koşar?
Hadi verin cevabını!