NESİL NASIL YETİŞİYOR?
Hiç kuşkusuz ki…
Her "meslek" kendisine has, "kıymet" sahibidir.
Kutsaldır…
Toplumsal, "değere" matuftur…
Önemlidir…
Üretimi de…
Mekanizması da…
İşleyiş ölçeği de; "kendi" öz çarkınadır…
***
Nitekim…
Bazı meslekler vardır..
Çarkın bir dişlisi..
Ya da zincirin bir halkasında; "arıza" olursa…
Ya da "devre" dışı, kalmışsa…
"İşlevsiz" hale düşer..
Yani, "üretim vermez"
Misyonunu kaybeder..
Atıl hale gelir..
***
Ama velakin..
Bir meslek var ki..
Tabiri caizse; "hepsinin" mayasıdır..
Doğuranıdır..
Şekillendirendir..
Çarkın da,
Dişlilerin de,
Zincirin halkalarının da; "tasarım" aklıdır..
Öğreticisidir…
Hamurunu yoğurandır..
***
Üreticiliği de..
Üretimsizliği de..
Yani, başarı ve başarısızlıkta; "kendisine" dair değil..
Salt "onu" ilgilendirmez…
Şahsi değil..
Ya ne?
Ailedir..
Toplumdur..
Millettir..
Bulunduğu coğrafyanındır,
Ülkenindir..
Yeri gelince de, "dünyanındır"
***
Eğer ki; " O başarılı" ise!
Tüm bunlar da, "başarılıdır"
Eğer değilse..
Tüm bunlar, "başarısız, huzursuz, üretimsizdir.."
En vahimi de..
Bir neslin,
Bir geleceğin,
Bir yarınların, "karanlığa" mahkumu söz konusudur..
***
Çünkü o ustaysa..
Yetiştirdiği..
Ehil sahibi ettiği de bir o kadar; güçlüdür..
Değilse!
Eseri de, yetiştirdiği de "donanımsız" olur..
***
İşte bu vasıf..
Bu "kutsal" önem arz edici, misyona sahip tek bir meslek vardır!
O da; Öğretmen'liktir…
Ne diyor, Hz. Ali (R.A)…
"Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum"
***
Evet..
Bugün 24 kasım..
Yani, "öğretmenler" günü..
Biz de..
Bizi yönetenler de..
Söz sahibi olanlar da..
İlgili zevat da, bugün "güne özgü" konuşacaklar…
Yazacaklar..
Kimi "övecek"…
Kimi eleştirecek.
Kimi de suya-sabuna dokunmadan, seyredecek…
Öğretmenler de, 657'inin hükmüyl yine "seyirci" tribününde olacak…
"Kim ne diyor" diye bakacak…
***
Ama kimse!
Öğretmen'i yetiştireni de…
Öğretmenin "eğitim müfredatını da"
Siyasal…
Sosyal…
İdeolojik "yaşam" şeklini de..
Yaşadığı coğrafyanın eğitim ve gelir düzeyini de…
Yani, "devlet" nizamı açısından "vaziyete" toz kondurmaz..
Hele ki, "sorgulama" yapmaz…
***
Pek tabi ki!
Siyasal iktidar da…
Devlet-i Âliye de!
Nesli yetiştiren…
O'nun hamurunu yoğuran…
Ona şekil veren, eğiten-öğreten öğretmenin, "eline" tutuşturduğu…
"Yoz boz" tahtasını dahi geride bırakan…
Gayri-meşru kimliğe sahip; "eğitim müfredatına", söz söylemez!
Adına "milli" denilen ama "milli değerlerin "zerresini" içerisinde barındırmazken…
Bu mu; "bizim eğitim" düzenimiz denilmez?…
***
Hele ki…
Tarihini de…
Kültürünü de…
İnancını da…
Örf, adet, gelenek ve göreneklerini de…
Tüm değerlerini…
Hiçe sayan…
Yalan-yanlış, batıl "hurafelerle" dopdolu; bir fikriyatı enjekte eder..
Asırlardır; "nesilleri" asileştiren…
Şiddetin…
Terörün…
Kan ve gözyaşının; "yumağına" sokarken…
Ki ne yazık, Türkiye’miz yıllar yılıdır bunu yaşamaktadır.
***
İdeolojik bir saplantıyla!
Böylesi bir "eğitim" sistemi orta yerde cirit atıyor denilmez.
"Geleceği" karartan, süreçleri dayattığından bahsedilmez!
***
En önemlisi de!
Öğretmenlerin eli öpülesi, "kimliklerine" halel getiren…
Onları, "böylesi" kirli ağın içerisine çeken…
İdeolojik, "kamplara" böldüren…
Ne sosyal…
Ne siyasal…
Ne kültürel…
Ne yaşam felsefesi açısından; "milli" olmasına, "imkan" vermeyen…
Bilakis; "ötekileştirmeye" yönlendiren; "zihniyeti" yok etmezken…
***
Ki hal-i alem orta yerde…
14 bin öğretmenin, "açığa" alınma hali…
Kimi FETÖ'cü…
Kimi PKK'lı…
Kimi, DAEŞ…
Kimi, DHKP-C…
Ve daha bilumum, "yasadışı örgütlerle" ilişkili iddiası…
***
Bugün, neden muzdaripiz!
Uyuşturucudan…
Kullanım yaşı, "ilkokula" kadar inmiş…
Okul önlerinde…
Hatta sınıflarda…
Okul tuvaletlerinde; "öğretmenlerinin" gözleri önünde, "uyuşturucu" kullanan bir nesil…
***
Öğretmenlerin affına sığınarak…
Ki, "her meslekte" çürükler var…
Beş parmak bir olmaz hakikatiyle…
Öğrencisiyle; "uyuşturucu" kullanan…
Onun zaaflarından faydalanan…
Cinsel istismarda bulunanlar…
En ahlaksız vaziyete kadar; "inebilenlerin" varlığıyla…
Vaziyet…
Ne yazık ki, "kahredici" bir fotoğrafı yüzümüze "şamar" olarak indiriyor…
***
Öğretmenini "bıçaklayan"…
Tehdit eden…
Ona karşı, "kumpaslar" kuran…
Sınıf arkadaşını; "bıçakla" öldüren öğrenciler var iken!
***
Atasını tanımayan…
Dinini bilmeyen…
İnancını yaşayamayan…
Aile…
Ana-baba sevgisini…
Saygıyı…
Kültürel, "bütünlüğü" yaşamayan; "bir neslin" varlığı…
Hepsi; "onu" yoğuran, mayadan kaynaklı…
***
Her ne kadar…
Ahali…
Çevre…
Yaşadığı ortam, "etkiliyse de.."
Özü, "eğitim kurumudur"
O'na "öğretenin", mimariyetidir.
***
Sonuç itibariyle!
Öğretmenler gününe dair bu yazıda..
Herkese..
Önce iğneyi "kendimize" diyerek..
Çuvaldızın "hak edildiği", noktasıyla..
Eğer ki..
Devleti Âliye.. İktidar, hükümet..
Eğitim "müfretadını" sahi yapmazsa..
"Milli" olarak, inşa ettirmezse…
Kendi "genlerini", orada işletmezse…
Eğitmenini de…
Usta bir akılla; "yetiştirmezse"
O'nu…
Yaşamın her kademesinde; "vizyon" sahibi yapmazsa…
Kafa karışık, ruh bozuk; geçim derdine "düşürürse"
***
Müteahhitler gibi…
Yetiştirmede; "malzemeden" çalarsa…
Kıt kanaate sokarsa…
Eee; "iş görsün" mantığıyla, bakılırsa!
Ne olmuş; "öğretmen" olmuş, denilirse…
Sıradan; "meslek" diye kabul görürse…
Onu "ek işe" zorlayıp, "seyyar satıcı, işportacı, şoför" olarak çalıştırırsa…
Vay ki vay!
***
Bugün…
Öğretmen, bırakın öğrencisine..
Kendi çocuğuna; "kendi mesleğini" önermiyorsa…
Ki bu oran yüzde 42'lerde ise…
Biraz düşünmek gerekir…
Çünkü öğretmenlerin yüzde 54'ü diyor ki..
"Devlet öğretmenlere yeterince değer vermiyor?"
En önemlisi de..
Öğretmenin, "eğitim müfredatında" söz sahibi olmayışı…
Ya da; "etkisinin" olmadığını düşünmesi…
Bakınız, yüzde 53'ü diyor ki…
"Öğretmenlerin eğitim politikalarının şekillenmesinde etkileri yok.."
***
Böylesi bir "nesil mimarının"
Yetiştireceği…
Nesil de hal-i hazırdaki; "nesil olur"…
Diyorum ki…
Eli öpülesi öğretmenlerimize sahip çıkalım…
Onlar…
Neslin…
Yarınların…
Geleceğin; "mimarları" inşa edenleridir!
Eğer ki; "donanımlı, ayın bir nesil" istiyorsak..
Öncelikle; onları vizyon ve misyon noktasında; donatmalıyız.
***
Öğretmenler gününüz kutlu olsun..
Her şeye…
Ama her şeye rağmen!
İyi varsınız…
İyi ki, kutsal mesleği…
Tüm zorluklara, meşakkatlere rağmen icra edensiniz..
Eli öpülesisiniz..