O BAKAN KİM?

Eee be, Müsteşar Yusuf Tekin…

İyisin, hoşsun…

Çalışkansın…

Başarılı bir performansa sahipsin…

Hakkın yenilmez…

Lakin bir laf ettin…

Şimdi günlerdir; "o lafı" kamuoyu kuyudan çıkarmaya çalışıyor…

***

Ne demiştin?

Çıktın Trabzon'daki konferansta konuştun…

Terörist başı FETÖ'nün sana "yönelik" yaptığı tehdide dair…

Dedin ki…

"2013 yılından itibaren, 'karalama kampanyasıyla' karşı karşıya kaldım…

Çok açık bir biçimde…

Çok üst düzey bir kişi, bir bakan tarafından…

‘Fetullah Hoca'nın selamı var…’

Tayyip Bey seni Milli Eğitim Bakanlığı'na müsteşar olarak alacak…

Seni uyarıyoruz.

Gidersen, kabul edersen seni rezil edeceğiz.

İnsan içine çıkamaz hale getireceğiz" bunu arkadaşlar bakın, bir bakan söyledi"

***

Dedin…

Ve bu dediklerin, "kamuoyunda" yankı buldu…

Manşet oldu…

Köşelere konu edildi…

Hal-i hazırda, hayli mevzubahis ediliyor…

Ama…

"O bakan kim?"

Hala da meçhuliyet arzı içerisinde…

***

Malum!

2011'den, 2013'e kadar Ömer Dinçer…

Milli Eğitim Bakanı idi…

Sonrasında, Nabi Avcı geldi…

İki isim, kamuoyunda zikredildi…

Tehdidi yapan; 'Bakan kim?" diye…

Tabi çıktın dedin ki…

"İki değerli hocayla da ilgisi yok.

Konuşulması gereken de isimler değil; FETÖ…'

***

İyi güzel de..

Elbette ki, "FETÖ iğrençliği" konuşulmalı..

İlişkileri..

Kaverşeri..

Militanları..

İşbirlikçileri..

Devletin içerisindeki "hücresel kümeleri.."

Hepsi ayyuka çıkmalı..

Deşifre edilmeli..

Zerresine abı-hayat tanınmamalı…

***

Dedik ya… Bir laf ettin…

"Kuyuya taş atma" misali…

Gelen tepkiler…

Eleştiriler…

Kamuda oluşan spekülasyonlara karşı…

Bir iki kelam daha ettin…

"O bakan eski bir bakan..

Uzun bir süredir AK Parti ile ilişiği olan biri değil…

Milletvekili de değil…

Hatta aktif siyasette de değil"

***

İyi de kim?

Ser verip, sır vermiyorsun…

Yeni Şafak çıktı dedi ki…

O bakan, "Suat Kılıç"

FETÖ ilişkili kişi diye "haber" yapıldı..

Kılıç da "hayır ben değilim"

Hatta Yeni Şafak'ı "geçmişe dair hasımlıkla" suçladı…

***

Velhasıl!

Sevgili Müsteşar…

Bir laf ettin…

FETÖ teröristinin "mağduru" olarak sözde kendini gösterdin…

Amma velâkin…

AK Parti'nin geçmişini de,

Gelen-giden bakanlarını da,

Milletvekillerini de,

Hepsini "FETÖ'nün tehdit elçisi" olarak, zan altında bıraktın…

***

Şimdi gel…

"Ayıkla bakalım pirincin taşını"

Görsel…

Yazılı…

Ve sosyal medyada; "soru şu"

O bakan Kim?

Diyeceğim o'dur ki…

Sen gel çık, "söyle"…

FETÖ'nün "tehdit mesajını" kim getirdi?

Söyle…

Biz de…

Kamuoyu da…

Yazar-çizer de…

En önemlisi de;

AK Parti'de geçmişte mesaisi olmuş herkes de; "oh be" diyerek nefes alsın…

Yoksa…

Korkarım ki, "FETÖ'nün beceremediğini?"

Kuyuya attığın taş; "becerir" bilesin…

Sen gel, açıkla…

 ***

SEKRETER VE BAŞHEKİM NİYE SUSKUN?

Hayırdır…

Niye bu ketumluk böyle…

Bir soru sorduk…

Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesiyle alakalı…

Dedik ki;

Hastane bahçesinde, "kocaman" kantin varken…

Restaurant bulunurken…

Çay-kahve salonu, devasa şekliyle dururken…

Ne oldu da?

Kim karar verdi de?

Kimin nam-ı hesabına iş bilendi de?

Koca hastanenin giriş katına; "kafeterya" açtırdınız?

Niye?

***

İhalesi nasıl yapıldı?

Kim işletmeci?

Ya da hangi siyasinin direktifleriyle; "iş becerildi?"

Milli Emlak mı?

Hastane yönetimi mi?

Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği mi?

Her kim ise…

Biri cevap versin?

Ama görünen o ki, "pek sesimiz" işitilmiş değil…

Sanmıyorum ki işitilmesin…

***

İşitilmiş…

Yoksa birileri, "üstü örtülü" karnından konuşmazdı?

Neyse!

Ben buradan, tekrar soruları aktarayım…

Birileri cevap versin…

Tabi o birileri de…

Hastanenin giriş katına bir insan, çevreye baksın…

Etraftaki havayı solusun…

Devasa hastanenin; "nasıl koktuğunu" görecek?

Yapılan iş gibi..

***

Ne demiştik!

Diyarbakır'da "sağlık sağlıksız" işliyor diye.

Eee boşuna söylemiyoruz!

En tepeden…

En yetkili sorumlu mülki amirine kadar!

FETÖ mü, CETÖ mü- METÖ mü?

Ne derseniz?

Aynı harmandan beslenenler olunca…

Hal-i vaziyette, kokuşmuşluktan öteye gitmez…

Politize olmuşluk bu…

***

SUÇLU KİM?

Dün sabah, onlarca telefon aldım…

Nedeni de?

Diyarbakır Siverek karayolundaki; "zincirleme" trafik kazası…

2'si tır, 5 otomobil…

Yani toplamda 7 araç "çarpışmış.."

Bilanço; bir ölü, 2'si ağır 6 yaralı…

***

Tepki…

Beddua…

Ve Hakaretler…

Öncelikle bu beyanları "ilgili ve yetkililere" havale ediyorum…

Aracı kurum olarak…

Çünkü arayan herkesin, ifadesi buydu!

Bu kaza…

Bu katliam…

Bu facianın tek sorumlusu var…

O da Karayolları Bölge Müdürlüğü…

***

Şehirlerarası bir yol…

Sözde otoban gibi övünülen bir yol…

Ama gel gör ki…

İki damla yağmurla oluşan çukurlar…

Karla kaplı zemin…

Ve aşırı buzlanmanın oluşturduğu; "buz patenti pisti" gibi…

Ne bir bakım, ne bir onarım…

Ne de buzlanmaya, kara karşı "tuzlama" ve önlem alınmış değil…

***

Karayolları Bölge Müdürlüğü…

Vaka için ne der bilmem?

Savunması hangi minvalde olur bilmem?

Ama!

Bildiğim kadarıyla ki her yıl benzer facialar yaşanıyor…

Karayolları…

İhmal ve sorumsuzluk karinesi içerisinde!

Suç nevi dosyası; "hayli kabarık ve yüksektir"

***

Her ne kadar…

Doğanın şartları ileri sürülse de…

Birileri aşırı hızı da ikmale getirse de…

2'si tır, 7 aracın "aynı güzergâhta" birbirine çarpması; başka da tarif edilemez!