ÖNCE YARALARI SARALIM, KAVGA SONRA!…
Evet, şimdi kavganın, itişmenin, eleştirmenin, tepki ve öfkenin "diline" sarılmanın, zamanı değil. Yaşananlardan "oy devşirme siyasi çıkar temin" etme, dönemi değil!… Yeri ve mekânı hiç değil.. Gün bir ve diri olmanın zamanı!… Çünkü, yaşananlar büyük bir felaket..
Yangın.. Sel.. Üst süte gelişen doğal afetler; "can alıyor?".. Bilanço ağır.. Her saat can kaybı artıyor.. Şuana kadar; 60’ın üzerinde insanımızı kaybettik.. Yaralılar var.. Kayıplarımız da çok söyleniyor!…
***
Koca koca binalar eriyip, çamurlaşıyor.. Otomobiller kağıt misali; su yüzünde yüzüyor.. Yani büyük bir yıkım ve maddi kayıp var… Ve bu ağır felaketin etkisi, halen devam ediyor… Onun için, hal-i hazırda yapılması gereken tek şey var.. O da; "acıları paylaşmak, yürekle dolu, vicdani ve rahmani seferberlikle "yaraları" sarmak lazım… Gün, zaman, saat geçirmeden.. Herkese ama herkese "devletin şefkat eli" uzatılmalı, sahiplenilmeli!…
***
Lakin, bu "yaraları sarmanın" hemen ardından, çıkarılması gereken ders-i ibrete odaklanmamız lazım!… Yaşam alanlarında "nasıl olur da sel felaketiyle" yüz yüze gelindi?.. Nedenlere, nasıllara, niçinlere, sebeplere odaklanıp sorgulamak lazım!…Doğrusu, ortaya çıkan tablo bir çok şeyi; açığa vurduğu gibi, keyfiyetin, sorumsuzluğun ve boş vermiş yerel yönetim anlayışının zafiyetinin; "nelere mal olduğunu da" ortaya koymaktadır?!..
***
Nitekim uzmanlar ne diyor?.. Dere yatağındaki yapı, en az 400 ila 600 metre arasında olması gerekirken!.. Felaketin resminde; yapıların dere yatağındaki inşası, 15 metre bile değil?.. Öyle ya, yağan yağmur suyuna akacak mecra bırakmazsanız!.. Oluşan set er ne ise, hele ki HES'lerin de etkisiyle; önüne geleni alıp götürür o su!… Jeoloji Mühendisi Hüseyin Aslan'ın dikkat çektiği gibi… "Dere yatağını imara açıp, bina diktirmeniz, fay hattının tepesine bina dikmekle aynıdır.?"
***
Netice itibariyle; selin ortaya çıkardığı tabloda, felaket "dere yatağında" inşa edilen bina ve yapılardır!.. İnsanlığın açgözlülüğü ve hırsı yüzünden, mükemmel bir denge içinde yaratılıp canlılara sunulan yeryüzü yaşanmaz bir yer hâline getirildi.
***
İnsanlar kafa konforundan vazgeçmeden “çevreci” görünmek istedikçe de hiçbir şey değişmiyor ve değişecek gibi gözükmüyor.
***
Onun için; radikal tedbirler, yeni yeni yönetmenlikler, yasal mevzuatlar gerekli!.. Özellikle de, yerel yönetimlere bu noktada "tavizsiz" denetim ve uygulama, yetkisi verilmeli!. Hayatını kaybeden 58 insanın ölümünde "yerel yönetimlerin" birinci derecede kusurlu olduğunu da bilmek lazım!…
***
EPDK'YA ÇAĞRI!…
Yine DEDAŞ.. Ve yine elektrik faturalarındaki "fahiş" faturalandırma isyanı!… Ki, bu isyan, öfke, tepki ve büyük şaşkınlık, son günlerde hayli arttı.. Bir ay önceki fatura, bir sonraki aya uymadığı gibi; "iki katı!…"
Tepkilere DEDAŞ'ın gerekçesi; "havalar sıcak, klimalar çalışıyor" onun için; enerji tüketimi arttı.. Bu da, faturalara yansıyor.. Yani; "suçlu klima" çalıştırılması!.. İyi de, kliması olmayan da; şikayetçi!…
***
Özellikle, sitelerin ortak kullanım alanlarındaki "enerjinin" faturaları!.. Denir ya orda klima peki burada, esen rüzgarın da mı bedeli alınıyor ki; faturalar daha bir kazıklayıcı!…
Faturaların gün fazlası, kesimleri de ayrı bir "gizli zam!.." Malum, kullanım oranı artıkça "endeks fiyatı da" uçuşa geçiyor.. Aylık zamlar da, açma-kapama, bir de jeneratörlü sitelerin faturalarında "çifte" hesap!..
***
Velhasıl; "vurgun üzerine vurgun, kazıklama üzerine kazıklama" ilkesinden taviz vermeyen, DEDAŞ vatandaşı "isyana" sürüklüyor..
Ki, aldığımız yoğun şikayetler ve vatandaşın da hayli "neden yazmıyorsunuz, niye susuyorsunuz" yönündeki serzeniş ve tepkisi.. Çift yönlü; "iş bıçak kemiğe" dayandı noktasına geldi!?..
***
Sosyal medya hesabımdan bir çağrı yaptım.. "DEDAŞ'ın bu zulümkarlık" ve giderek, halkı, aboneleri AK Parti'ye karşı "hasım" eden" tutumun toplumdaki yankısını.. Çünkü, vatandaş "bunlar iktidara suikas için, faturaları ha bire fahiş fiyatlarla donatıyorlar" diyor…
***
İşte bu noktada, "DEDAŞ'ı" satışta ve hizmet kulvarında denetlemekle mükellef olan; Enerji Piyasası Denetleme Kurulu (EPDK), faturaları inceleme alsın. Çıkacak sonuçta halkla paylaşılarak, "kimin vebali var, kim daha büyük suçlu" ortaya çıksın…Diğer ilgili ve yetkililer, bugüne kadar hep "üç maymun" rolünü sergilediler…
***
YÜZ YÜZE EĞİTİM!…
Görünün o ki; "Yüz yüze eğitim" başlayacak.. 6 Eylül'de "okullar" normal, Eğitim ve Öğretimlerine start verecek.. Değerlendirmeler, beyanlar hal-i hazırda bu yönde!… Demek ki; gerekli tedbirler alınmış, "sorun yok" yani… Sevindirici bir gelişme!..
***
Tabi beklenti şu ki, bu evrede "pandemi" koşulları olumsuz bir seyir almasın!… Vaka sayısı, ölüm sayısı, yeni bulaş, ve virüs dalgaları, gelişmesin!.. Aksi taktirde, herşey olumsuz bir seyir alır ki, bu kez "bir nesil" kaybedilmiş olunur…
***
Ancak yeni eğitim dönemi ve yeni eğitim bakanıyla; "köklü bir değişiklik, ya da köklü bir yenilik, veyahut "yerli ve milli" bir eğitim ve öğretim müfredatı, mekanizması işleyecek mi? Sınav sistemi kalkacak mı?…
***
Bu minvalde, AK Parti'nin 2023'e dair "eğitim vizyonu" yanıt verir mi, bilemiyorum!.. Ama, halkta ana beklenti "değişimden" yana!… Çünkü, mevcut eğitim ve öğretim sistemi ile müfredatı "sağlıklı nesillerin yetişmesinde" pek de iyi bir karne içermiyor!..
***
Nitekim, her eğitim ve öğretim döneminin başında ve sonunda; "bir maraton" koşusu başlıyor… Binlerce soru, binlerce kaygı üretici, hal-i yaşam söz konusu!… Ki baraj puanı, sınav tercihi, yurt, ikamet edilecek il, kapital oranı, herşey "eğitimin" kalitesi ya da düşük profili açısından, biri diğerini tetikler bir halde!.. Yapılacak çok iş var yani!?..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Padişahken zulmedersen, padişahlıktan sonra dilenci olursun.