PSİKOPAT DEYİP GEÇMEYİN!
Ne yazık ki, “söylenip” geçiyoruz!.. Bir iki laf, kurgulanan cümlelerin ardından gerisi boş.. Olan “psikopatın” katlettiği kişinin ölümü.. Ve yüreklere düşen “kor ateşi”.. Ailelerin perişanlığı!… Peki çözüm ve peşine düşüş var mı yok.. Ta ki, bir başka vakıa vücut bulana kadar..
***
Bir kaç hafta önceydi!… Psikopatın teki, sözde kriz geçirmiş.. Evdeki koleksiyonunda bulunan “Samuray Kılıçlarından birini alıp sokağa” çıkmış.. Önüne çıkan ilk genç kızı, “hunharca” kılıçtan geçirip, katletmişti!… Ve bu olay, İstanbul’un Kadıköy ilçesinde meydana geldi..
***
Geçtiğimiz hafta.. Yine psikopatın teki.. Sözde kriz geçirmiş.. Çalıştığı öğrenci yurdunda eline geçirdiği satırla bir öğrenciyi defalarca bıçaklamış.. Bununla yetinmemiş, başını kesip, göğsünün üzerine koymuş.. Olay, İzmir’in merkezinde, öğrenci yurdunda, yüzlerce öğrencinin gözü önünde, yaşandı…
***
Ve bir kaç gün önce.. Yine psikopatın biri.. Sözde kriz geçirmiş.. Eline geçirdiği bıçakla, eşine ve dört çocuğuna, saldırmış.. 18 yaşındaki oğlunun boğazını keserek, öldürmüş.. Eşi ve kızı ağır yaralı.. İki küçük çocuk ise komşulara sığınarak kurtulmuşlar.. Olay, Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde meydana geldi..
***
Bir de önceki gün.. Yine psikopat bir koca.. Sözde kriz geçirmiş.. Sonra cinnet.. Eee, eline geçirdiği bıçakla eşini ve iki yaşındaki üvey kızını doğramış.. Boğazlarını keserek öldürmüş.. Daha sonra kendini kesmiş.. Ama canı yandığı için, kardeşini arayıp yardım istemiş.. Olay Kayseri’de yaşanıyor…
***
Yazıya nokta koyacaktım ki, benzer bir haber Mardin’den geldi…Yine psikopat ve yine cinayet..
Evet, toplumsal bir travma geçiriyoruz!.. Ama, şizofrenlik hal, psikopatça estirilen teröre karşı devleti aliyenin tez elden, “çözüme” odaklı, stratejiyle, müdahale etmesi lazım.. Evi ve sokağı huzurlu olmayanın, memleketi de, milleti de huzurlu olmaz!…
***
Ve o söz!.. Bir milleti “maddi” tahribat değil, “manevi” tahribat yıkar!… Bugünkü yaşanan hal-i perişanlığın da, temel yıkımı da “maddiyata” odaklı bir medeniyetin kölesi, haline düşülmesidir..
***
HADİ YA…
“Beklenen zat” halen yolda mı?.. Evet ya yolda!.. Yahu 11 yıldır yolda, “ne gelmez” bir zat-ı muhterem imiş bu adam!!… Yok ya.. Gariban(!) adam!!.. Ehliyetsiz.. Bir de acemi.. Mevcut şoföre birşeyler oldu, tuttular onu direksiyonun başına oturttular.. Yol bilmez, yordam bilmez!.. O da verilen görevi yerine getirmek için çaba sarf ediyor.. Ha bire yolda, sürekli kaza yapıyor.. Gecikmesi tamamen “yol kazalarından” kaynaklı!..
***
Ama şimdi!… Her ne kadar, “direksiyonu” sağlam değilse de, yol kontrollerinde artık mahirlikte üstüne yok!.. Tecrübeli… Navigasyonu da var.. Biden patentli.. Fena şekilde “ağzı da laf yapmaya başladığı” için, dur durak tanımıyor.. Karşısındakini şıp diye ikna edebiliyor… Yani nabza göre şerbette ustaların da ustaları… Her sözünün başında kurduğu ilk cümle “namus sözü?”.. Kazayı kendisi bile yapsa, karşısındakini, çevresindekini “suçlu” çıkarmada, hayli profesyonelleşti… Kimse “eline su dökemez!..”
***
Öyle ki!.. Yol güzergahındaki duraklarda.. Konakladığı yerlerde.. “Çığırtkanları” sayesinde, milleti başına toplayabiliyor… “Kamyonuna” yük alabilmek için ahaliyi gece yarısı olsa bile topluyor…
Eşantiyonlar dağıtıyor.. Bir de, “yük verene” bol akçeli vaatlerde bulunuyor.. “Bir verene iki veririm” ısrarı da var.. Yani hesapsız, kitapsız, döviz kuru, faizi, şunu bunu hiç takmadan, İlyas Salman’ın “Banker bilo” filmindeki gibi, önüne gelene “mavi boncuk” takıp, malın üzerine konmaya çalışıyor?!..
***
Vallahi de, billahi de öyle.. İnanmıyorsan, Şanlıurfa’lı dostlarını ara, Harranlılara sor… Geçen hafta Şanlıurfa güzergahlarında seyrediyordu.. Direksiyonu, Balıklıgöl’e çevirmişti.. Sonra, toplamıştı çiftçileri bir araya.. Boynuna atmıştı filistin şalını.. Tam bir Harranlı toprak ağası diyeceğim ama değil… Kendisini dinlemeye gelenlere hitap ediyor… İş vaatlere gelince demiş ki, eğer “mahsullerinizin” taşıma işini bana tevdi ederseniz!.. Tek yetkili ben olursam, “bütün çiftçilere elektriği bedava vereceğim…”
***
Yok, daha neler? Bu kadar da, “işkembeden atılmaz ki?”… Vallahi atmış… Hatta daha da ileriye gitmiş.. Elektrik bedava, suyu da bedava vereceğiz… Mazotun, gübrenin fiyatını da, Cem Uzan’dan esintiyle “bir liraya” indireceğine dair, söz vermiş.. Yapma ya! Eee, çiftçiler de inanmış mı bu vaatlere, kanmışlar mı? Dememişler mi, “bu adam uzaydan mı geldi?” diye…
***
Vallahi ne diyeyim, çiftçilerin bazıları inanıp, alkışlamışlar… “Büyük reis, büyük reis” diye… Öyle ki en gerilerde olan bir esnaf da seslenmiş!.. Tıpkı, Yılmaz Erdoğan’ın “Vizontele” filmindeki, Cem Yılmaz’ın dediği gibi.. . Beklenen zat’a seslenip “bizi de görecek misiniz?” demiş!..
Peki o vatandaşın isteği neymiş?.. O da, “Evimize de, dükkanımıza da cereyan bedava olacak mı?…” Yok daha neler?..
***
Sizinkisi ne cevap verdi?… O mu, “ne dedi, ne dedi, ne dedi” nakaratına takıldığı için, yanındaki ondan cevaz alarak “beklentiye, isteği” cevap vermiş.. “Evet evet” demiş, evlere de, dükkanlara da, “cereyanı bedava vereceğiz!!..”.. İşi doğalgaza, telefon faturalarına getirmek üzereyken, Balıklıgöl’den “ezan sesi” yükselmiş!… Beklenen adam, “cemaat hadi namaza..!” Lakin benim abdestim bozuk, siz gidin!…
***
Çiftçiler, ahali, esnaf herkes şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlar.. Verilen vaatlere karşı merhum Kemal Sunal’ın “Kibar Fiyzo” filmindeki replikle, “ağam bizimle eğleni?” diyerek, sırtlarını dönmüşler… Yolda, öğrenci, işçi ve memurlarla karşılaşmışlar.. Siz nerden?.. Biz mi?.. Az önce “beklenen bir zat-ı muhterem vardı” onu dinliyorduk, “asgari ücreti 10 bin liraya çıkaracağını” söyleyince, anladık ki gayesi “okları” bize saplayacak hemen kaçtık…Desene, bizi tongaya getirmek istiyor…Dediğine göre, o başa gelirse “cezaevindekiler salıverilecek, dışarıdakiler cezaevine konulacak?”… Yapma ya!… Vallahi de.. Beklenen zat bu minvalde söz ve fetva vermiş!…
***
SUR’A YILDIZ GELDİ…
Başlıktan farklı bir anlam çıkarmayın!… “Yıldız” derken, “sanatçı, ya da popüler” birini kast etmedim… Sur AK Parti İlçe Teşkilat Başkanına atama yapıldı.. Gelen Davut Yıldız.. Yani yeni Başkanın soyadı Yıldız olduğu için, “Sur’a Yıldız geldi” başlığını kullandık..
***
Neyse!.. Haftasonu itibariyle, “yetki” belgesini İl Başkanı Şerif Aydın’dan aldı.. Hayırlısı diyelim.. Ama Yıldız’ın işi zor.. Malum gidenin hal-i durumu “pek olumlu” bir gidişat içermedi.. Yığınla sorun var.. Üstesinden gelir mi, gelmez mi bilmem.. Ama işin ana kuralı, “teşkilatın” sağlam bir yapıya ve kimliğe sahip olmasıdır..
***
Ki Sur, mevcut ilçeler arasında önem arz ediciliği daha yüksek.. Tek ana “risk ve hassasiyet” isteyen, feodal, yasadışı yapı, kirli çark, rant ve ideolojik marjinal anlayışın “tuzağına” düşülmeden, yem olunmadan, davanın misyonunu sürdürebilmek!?.
***
TAŞ YERİNDE AĞIR..
Aynen de öyle!…Yoksa, siyasetin treninden inenlerin hal-i durumu böyle mi olurdu?… Trende iken, ne de mahirdiler.. Başarıları vardı.. El üstündeydiler.. Sonra mı?.. Saptılar.. İndiler.. Rota değiştirdiler.. Yani, yerli yerlerinde durmadılar.. Bugün kıymeti harbiyeleri yok.. Çünkü, “taş yerinde ağırdır” ve kıymete sahiptir!..
***
GÜNAHKÂRLAR MI?
Galiba öyle!.. Bakar mısınız, “emekli maaşlarına” ve aralarındaki “uçuk” farklara..
Neymiş; 2000 öncesi ve 2000 sonrası..
Öncesi “emekli olanlar” günahkâr değil…
Ama, sonrasında emekli olanlar “günahkâr” olacaklar ki, maaşlarında “uçuk” oranda bir düşüş var..
En düşük emekli maaşı arasında; “bin liraya” yakın fark söz konusu..
Söyleyin, “işledikleri günah” her ne ise, çıkıp “tövbe etsinler” işledikleri günahtan kendilerini arındırsınlar, “hak ve hukuklarına” kavuşsunlar!..
Her günahın bir cezası var, galiba 2000 sonrası emekli olanların işlediği günahın cezası “kabristana” kadardır..
Ne diyelim, Allah ıslah etsin!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Allah’ın mağfiretini, affını geçecek bir günah olamaz. Yeter ki kul, inatlaşmasın.