RAMAZANI RANTA ÇEVİRENLER!

Eeyy…

Ramazan fırsatçıları…

Ucuz yoldan "kazanç" peşinde koşan, art niyetliler…

Fırsat bu fırsat diyenler…

Çıkarcılar…

Hayatı bir gün…

Kazancı bir anlık düşünüp; "sömürü" ortamı oluşturanlar…

Size; "ne demek yazım?"

Doğrusu…

Maddi ve manevi atmosferi yüksek olan Ramazan'da…

Hele ki, daha üçüncü günde…

Gözümü kapattım, ağzımı açmak; "ağır" konuşmak istemiyordum…

***

Ki bu kadar azgınlaşacağınızı da beklemiyordum…

Ama gelen mesajlar…

Tepkiler…

Serzenişler…

En dehşetli şekilde "fırsatçılığın bu kadarı" diyebilecek, iğrençliklerin yaşanması…

Beni sizlerin karşısında; "hırçın bir ruh haline" soktu…

Ağır konuşacağım…

***

Et satıcıları…

Kasap… Market…

Bilumum..

Ki, Et Balık kurumunun şubeleri dâhil…

Eyyy;

Et ve Süt Kurumu…

Besiciden, 23 liradan "eti" satın alıyorsunuz…

Ama piyasada…

Reyonlarda, 40 liranın üzerinde, "perakende" satılıyor…

Hayırdır…

***

Kuşbaşı: 50 lira…

Pirzola: 47 lira…

Kemikli et: 40 lira…

Dolmalık et: 45 lira…

Kıyma et; 45 lira…

El insaf…

Ki bu fiyat, dana eti için…

Diyarbakır böyle ise…

Hayvancılığın merkezinde bir kilo dana eti, 40 liranın üzerinde satılıyorsa…

Batı illerinin vay haline…

Kuzu eti…

Nerdeyse, "altın" gramını geçecek türde…

Bakanlık açıklama yapıyor…

Et'e Ramazan'da zam yok…

Ama gel gör ki; "zammı" yapan çok…

Tabi ki, 23 liradan alınan etin, piyasada 40 liranın üzerinde satılıyor olmasına; cevap veren yok?

***

Sömüren sömürüne…

Hem çiftçi..

Hayvancılıkla uğraşan besici..

Hem de, satın alan tüketici..

Tabiri caizse "kazıklanıyor."

Kazığı atan, rantı cebine indiran "aracı ve satıcı!.."

Gelde isyan etme...

***

Denetleyen…

Sorgulayan…

Fiyat belirleyen bir kurum yok mu?

Dile kolay…

Üreticiyle tüketici arasındaki "fiyat farkı", iki kat?

Vatandaş soyuluyor…

Ama birileri "büyük vurgunlar" yapıyor…

***

Gelirsek…

Ekmeğe…

Pideye…

Baklagillere…

ve daha diğer tüketilen gıdalar?

Gizli zam mı, açık zam mı?

Enva-i hile söz konusu…

Kuru fasulye…

Bulgur…

Pirinç fiyatı, ne oldu da "bu kadar" zamlandı?

***

Ya, son dönemlerin tartışılanı…

Sebze ve Meyve…

Bırakın, yemek, tatmak için…

Bakılmaz…

Yanaşılmaz…

Dokunulamaz…

Bir fahiş fiyat organizasyonuyla; "seyirlik" mübarek…

Şerbeti…

Limonu ha keza…

Bir tane limon, bir ekmek fiyatından daha pahalı…

***

Zihniyet bu…

Ramazan ayı…

Vatandaş nasıl olsa alacak…

Mecbur!

Kaça satarsam, kardır…

Sorgulayan yok?

***

Tabi her esnafı…

Her satıcıyı…

Aynı kulvara koymak…

Ramazan fırsatçısı olarak; "hasım" görmek doğru değil…

Namuslu olan çok..

Ki onları tenzi ediyoruz...

Amma velâkin…

İş ciddi ve vahim derecede; "zıvanadan" çıktığını söyleyebiliriz…

Ramazan'ı da..

Vatandaşı da..

Yasa, kanun nizamı da tanıyor yok…

***

Onun için diyorum ki…

Her kim, "Ramazanı" rant fırsatçılığına çeviriyorsa…

Vatandaşı; "sömürü" altına alıyorsa…

"Gözüne-dizine" dursun!

Bilesiniz ki…

Bu yaptıklarınız size öylesine "çetin" bir azap olarak dönecek ki!

Ramazan-ı Şerif'in;

Ne affı,

Ne mağfireti,

Ne de herhangi "manevi" bir hasbi sizin için söz konusu olamaz!

Belki…

Cehennemin; "en derin çukuru…" bile…

Sizi, sizin gibileri; "kabul" etmemeye çalışacak!

Çünkü en aşağılık yere layıksızınız…

***

 

ARENA VE STADYUM!

ARENA…

Sözcük anlamı ne demek?

Türk Dil Kurumuna göre…

Boğa, güre, yarış, oyun vb. gösteriler yapılan alan…

Ve "Siyasi çekişmelerin geçtiği yer…"

Tanım bu…

Amma velâkin…

ARENA, Avrupa açısından…

Ki Avrupa'nın karanlık çağlarını hatırlatan…

Gladyatörlerin…

Birbirini boğazlayıp, "ölümüne" dövüştükleri…

Ahalinin de…

Tribünlerde; "izledikleri" yer olarak bilinir…

***

Son dönemlerde...

Yine İngilizce bir kelime olan; Stadyumlara…

Yeni inşa edilenlere…

Ki, Galatasaray..

Fenerbahçe…

Tabi ki, Beşiktaş… Ve daha birçok; stadyum!

Batılılaşma "hayranlığı mı?"

Yoksa "batıllaşma" fikriyatına özgü mü?

Anlamak zor…

Ama ne hikmetse hepsine; iri puntolarla "Arena" adı verilerek, yazılıyor…

***

İşte, önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan yeter dedi…

Artık arena yok…

Stadyum yazılacak…

İtirazı da olan varsa; "sözlüğe" bakıp, Arena'nın ne olduğunu görsün…

Eee…

Haksız sayılmaz…

Arena…

Sözlük anlamı itibariyle…

Kanın…

Şiddetin…

Tabi ki "siyasi iğrençliklerin" sergilendiği, yer…

***

Futbol… Spor…

Anlam itibariyle… Ki bizdeki tanımla…

Barıştır, kardeşliktir, dayanışmadır…

Muhabbettir…

Sağlıktır…

Eğlence seyirgahı olduğuna göre!

Neden böylesi bir "tanımın" kulvarına sokuluyor…

Olmaması gerekir…

***

Ama diyeceksiniz ki!

Ah ki ah; "şu batı sevdalığı, batıllaşma erozyonluğu yok mu?"

İşyerimizden…

İsimlerimizden…

Günlük hayatın her evresinde; "özümüzü" terk ettiriyor…

Cumhurbaşkanı tepkiyi verdi…

Bakalım…

Kimler tepkiyi, geliştirecek?

Hangi spor kulübü, " o ismin" tabelasını indirecek…

Göreceğiz…

***

Lakin şu gerçeği de ifade edip, hatırlatmadan geçmek istemiyorum…

Şöyle ki…

Arena ismi kadar; Stadyum ismi de; yerli değil…

Çünkü Stadyum…

Kelime itibariyle; "Türkçe" değil…

Yabancı…

İngilizce kökenli...

Diyorum ki, yarın buna da birileri itiraz ederse ne diyeceğiz?

Haksız da değil…

***

Baksanıza…

Futbol adına kullanılan terimlere…

Şu bu demiyorum…

Bilaistisna; "kullanılan" terimlerin hiç birisi…

Ki yüzde 90'nı diyebilirim…

Türkçe "kökenli" kelimeleri-tanımlamayı ihtiva etmiyor…

Bence; "azıcık" düşünme, müsaadesi alalım…

Ve futbol ve seyir alanlarını "köklü" olarak lügat süzgecinden geçirelim…

Yani; kitabını yeniden yazmamız lazım…

***

Bu ikmale gelene kadar…

Yeni bir tartışma…

Sahi, size göre...

Stad mı, stat mı?

Hangisi doğru ve Türkçe kökenli…