SANDIĞIN EFENDİSİ; BU DÜZEN DEĞİŞECEK!….

Gerçek şudur ki… Sandığın "tek" efendisi var…

O da "millettir…" Bir başkası, değil..

Sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın; "efendi'nin" dediğidir…

Bu efendilik… Bugün değil, 1950'den beri vaki…

Her ne kadar, "efendiliğe" karşı, suikastler..

Darbeler.. Muhtıralar, ihdas edilip, kumpaslaştırdılarsa da…

Er-ya da geç; "efendilik" hep, millette olmuştur…

Bu bilinç keskindir…

Yeri geldiğinde "iktidar" tayin eder..

Yeri geldiğinde, "alaşağı" edip, siyaset çöplüğüne gömer…

Büyük bir dahi ve özgüveni sahip!…

 İhtiyaç hasıl olduğunda...

Fırsat eline geçtiğinde…

Siyasilere de.. Hükümetlere de… Hatta kendine bile "ayar çekme" kabiliyetiyle; "sorumluluk" icra eder..

İşte bu nedenle!..

Sandığın tek efendisi var; "o da" Milletin ta kendisidir..

…VE NETİCE'NİN HATİCESİ!…

Klişeleşmiş bir ifade olacak.. Ama; gerçek bu!..

Demiştim ki; üstün feraset sahibi halk, "doğru" tercihte bulunacak..

Güçlü, istikrarlı, özgüvene sahip yeni bir Türkiye "sayfası" açmak adına, irade ortaya koyacak..

Ve Referandum'da "EVET" diyecek..

Ki "Evet"i yüksek sesle söyledi..

Yazıyı kalame alırken; oran yüzde 53 evet..

Yüzde 47'de hayır noktasında idi...

Katılımın yüksek olması..

Özellikle Güneydoğu'da, "kararsızların" sandıktan imtina ettikleri…

Ki bu nokta "pek" anlaşılır olmasa da..

Genel itibariyle; "sonuca" sevindim çünkü kazanan, demokrasi!…

***

"Evet" demem..

Buradaki ana inanç, nokta-i nazarım…

94 yıllık "vesayet" üreten… Enva-i hileyi, desiseyi, "kendi milletine" kendi halkına reva gören..

Darbeleri de.. Muhtıraları da.. Çok başlılığı da, "dayatan" mahkum ettiren; "bir yönetim" anlayışı yıkılıyor..

Tabular devriliyor.. Birilerinin nam-ı hesabına örülen "duvarlar" alaşağı ediliyor..

Demokrasinin.. Hukukun… Milli irade üstünlüğü açısından…

Fırsat kapılarını aralayacak, değişim ve dönüşümü yakalayacak…

Yeni bir "sayfanın" açılması, adına hep "EVET'i" savundum!…

Kişiye.. Bir partiye.. Ya da zümreye odaklı, değil "yarınlarımızı" düşünerek, karar verdim…

Darbecilerin "fikriyatından" kurtulup…

Sivilleşen.. Cumhur'un "söz sahibi" olabileceği yeni bir Anayasal düzenin "ikmali" adına, evet dedik…

***

EVET TARİHSEL BİR MİLATTIR!…

Öyle inanıyorum ki!…

Günlerin, ayların, yazılan-çizilen.. Programların ana temasıyla; herkes aynı düşünce kabilinde "Evet" dedi…

Ki, "bürokratik vesayet" gerilesin… Yargı "çok başlıklıktan" kurtulsun..

Tarafsız ve bağımsız kimliğine kavuşsun… Kapalı sistem kalksın…

Yasama "asli" görevine dönsün.. Ülke yönetimi "iki başlı" otoriteden kurtulsun…

Çatışan değil, "tek çatıda" buluşan, bir birliktelik olsun… İşte bunun için; "evet" dedik…

***

Ya hayır diyenler… Hiç kuşkusuz ki, "karara ve tercihsel" duruşuna saygımız sonsuz…

Beşeri karardır… Ki bu tercihler de "demokrasinin", hikmetinin dışında değil..

İçindedir… Ne diyor; Erdoğan “Tüm tercihler de saygındır, makbuldür, kıymetlidir…”

***

Şahs-i nazarımda!… Kazanan, "sandığın" efendisi oldu..

Yani "demokrasinin" özgüven sahibi… Ama kaybeden derseniz..

Hiç kuşkusuz ki, "vesayetçi, tekçi" anlayış oldu..

Darbeciler.. Darbe seviciler.. Terörü… Şiddeti, kanı ve gözyaşını "kendine" şiar edinmişler siyasiler oldu…

Değişime "kapıları" kapatan oldu…

Milleti "kuzu" gören.. Kendinden olmayanı, "ata düşmanı" sanan!…

Devşirme.. Ve haşhaşi, dönmelerin "akılları ve akıl babaları" oldu…

***

SERÜVEN YENİ BAŞLIYOR?

Tabi, henüz iş bitmiş değil.. 18 Madde'yle  ortalık "güllük-gülistanlık" olacak değil..

Daha işin başı.. Yapılacak, edilecek, uygulanacak çok şey var…

Ne demiştik ilk gün; "yetmez ama evet.."

Çünkü.. Ülkenin ve milletin ana açmazları" var..

Hele ki, referandum evresinde bu "makası" açmaya çalışan çok oldu…

Toplumsal uzlaşı.. Yani "birlik ve bütünlük içerisinde, barış..!

Geçmişe takılmayacağız!.. İleriyi düşüneceğiz…

Devlet Başkanı Erdoğan ne diyor… Asıl şimdi; "mesuliyetlerimiz arttı…"

En önemlisi... Türkiye’nin ‘otoriter bir raya’ oturabileceğine ilişkin eleştiriler…

Haklı veya haksızlık konusunda.. Hiç kuşkusuz ki, "tek sorumlu" Erdoğan olacaktır..

Onun zaman içerisindeki "tutumuna" dair sınırların ihdisanı içerecek…

***

Tabi ki, Kürtler!…

12 Eylül Referandumu’nda sergiledikleri "boykot" yok..

O gün şunu demiştim… 12 Eylül'ün en ağır acı faturasını ödeyen..

Bedeller alınan… Hayatına, yarınlarına "dinamit" olup, gençlerini yok eden..

Zindanlarda.. Karakollarda… İşkencehanelerde "çürüten, katleden" zihniyete karşı "nasıl durmaz" diye…

Gelinen aşama itibariyle!…

Hendek.. Barikat… Şiddet..

Yerleşim alanlarının yarattığı, tahribatın…

Çatışmaların "evlerin" içerisine, ailelerin namahremine kadar indirilmenin yarattığı kırılmayı da; "dün" gördük!…

Herkes için bir "ders-i ibret..?"

2010'daki "referandum'u" boykotta, katılım yüzde 65'lerin üzerindeydi…

Sandığa gidenlerin oranı yüzde, 35 idi.. Ama tercih, "evet" noktasında, yüzde 94'tü…

***

Ve bugüne bakıyoruz!…

Kırılmalara.. Tabandan küsmelere.. Siyasilerin cezaevinde olmasına..

Belediyelere kayyum atamasına.. Sandıkta "Hayır" adına kampanya yürütülmesine rağmen..

Artı-eksi toplamında çıkan sonuç!… Kürtler "yarınların" istikrarını, toplumsal barışını ve değişimi "kendi hanesine göre" satın almıştır..

***

Ne kandilin.. Ne HDP ve BDP'nin.. Ne de, Avrupa'nın provokatif düşünce akımı yaratma çağrısı..

Kimsenin mayası; "tutmadı.."

Tehditler ise, kırılan korku imparatorluğuyla "takan" olmadı..

Bunu, Şırnak'ta, Siirt'te ve Van'da görüyoruz.

Ama, Erdoğan'a… Yeni yönetim sisteminin, ana akımına…

Kürtler bu duruşlarıyla "büyük bir sorumlulukta tevdi etmiş oldular...

Bugün yanındayız, ama "toplumsal barış" için…

Eğer ki bunu sağlamaz isen… Sandığın efendisi olma hasebiyle, "sillemiz" fena olur bilesin…

Neyse!… Referandum'un sonuç havası taze.. Daha çok, hasb-i hal edeceğiz..

 

KAYBEDEN KİM?

Sonuç vaki… Her; "Hayır" diyen değil…

Vatandaş "hiç" değil… "Hayır" oyunu mühürleyen, seçmen değil…

Kaybeden… "Hayır'a" odaklı felsefe üreten…

Savunan politikacı.. Medya… Pek tabi ki, "partilerin" arka bahçesindekileri..

İlgegal örgütler.. Eli silahlı.. Dili vampir misali, "şiddet ve terör" meyilli olanlar…

Bunlar kaybetti..

Hiç kuşkusuz ki!… Kaybedişleri; "görüşlerinin" daha az oy alması değil..

Bu değişimin.. Bu yeniliğin.. Türkiye'nin yeni bir rotaya "ihtiyacının" olduğunu…

Kaçınılmaz bir hakikat içerdiğini; "anlayamayışlarıdır.."

Ve bunun da, "tescillenmesidir.."

***

Çünkü… Kendi ülkesinin gerçeklerine..

Toplumunun hakikatlerine… Milli değerlere..

İrade temsiliyetine… Coğrafik ve demografik birlikteliğine yabancı..

Hele ki… Vesayeti benimseyen… Seküler.. Kemalist fikriyatın cenderesinden kendini kurtaramayan!…

***

Darbelere.. Darbecilere.. Sevicilerine… Haçlılara..

Emperyalist küresel güçlere.. Varlıkları "insan kanının" akmasıyla mümkün olanlara!…

İçteki ve dıştaki; "lavrenslerle.."

AB'ye.. ABD'nin "Ortadoğu" emellerine.. 15 Temmuz'un mimarı FETÖ'ye ruhunu satan siyasiler...

***

Evet.. Onlar kaybetti…  Ve bir daha; "ülke yönetiminde" değil söz sahipliği..

Söz sahibi olabilecek, beyanlarına kanan olmayacak..

Gördük…  Yaşadık ve hala da yaşıyoruz!…

Bütün meseleleri.. Yarınlara dair; "değişimleri.?"

Demokratik… Ve siyasi adımların, "her şeklini" kısırlaştırmadan öteye gitmeyen…

AK Parti üzerinden.. Erdoğan üzerinden… Anlamaya çalışmak.. Üzerinden siyaset üretme "sığlığı" içerisinde bulunmak!…

Evet, "onları" kendi yarattıkları "sığlığın" içine hapsetti..

***

Zırtonun teki ne diyordu… "Evet" diyenleri… Yedi sülaleleriyle, kovalayıp İzmir'de denize "dökeriz.."..

Bir başka, çirkini… Hayır çıkarsa, "Yunanlıları denize dökmüş gibi sevineceğiz.."

İşte, milletin attığı sille; bu "iğrenç" yüzleredir..

Halkı budala yerine koyan iyi okumuşlar…!

Küçük gördüğü, tercihlerini yaparken vesayet altına alınması gereken aşağı-ortadan düşük zekâlı zihinsel özürlüler olarak bakan…

Onlar biraz yanına yaklaşınca korkuyla karışık bir nefretle irkildiği bu kitlenin kendilerini gayet iyi anladığını idrak etmekten aciz bir zümre!…

***

AK Parti'yi proto-faşist olmakla suçlarken…

Kendilerinin ağır bir otoriter elit hükümranlığı özlemi içerisinde olduğunu görmüyor…

Kendini demokrat, solcu, ilerici, vs. zannediyor.

Ama zerre-i miskal yok..

... Aldıkları tavrın ve yürüttükleri kampanyanın içeriği ile ilgili en ufak bir eleştirel değerlendirme dile getirmeden bile acizler..

Kılıçdaroğlu'nun çok büyük "gaflarla" patent aldığı…

Ünvanını; "yalan makinasıyla" değiştiren bir çaba içerisinde oldu..

***

En sıradan bir ifadeyle…

"Bu anayasa değişikliği size iş sağlamayacak" demek…

Kahvehaneler kapatılacak.. Muhtarlıklar kalkacak…

Olağanüstü haller gelecek… Diktatör, krallık gelecek diyerek; "şuursuzluk!.?"

Hem kendisiyle.. Hem de insanlarla alay etmekten öte değildir.

Bu ifadelerle.. Anayasa değişikliğiyle "iş-aş" gelecek-gidecek diye anladığını, zanneden CHP'liler..

Ne yazık ki, "hala da" bu halkı tanımış değiller..

Eee..

Rakı sofralarından başka tanıdıkları var mı ki?

Halkla "fransız" kalmasınlar…

***

 

Buradan, "oy" rengimi ilk kez açıklarken şöyle demiştim!…

Mesele AK Parti değil..

Mesele Erdoğan değil..

Mesele Partili Cumhurbaşkanlığı da değil…

Mesele Türkiye'nin..

Mesele Ortadoğu'nun..

Mesele Dünya'nın hızla "evrim" geçirmesine dair "koşuda", güçlü ve istikrarlı yer alabilmemizdir..

***

Bugüne kadar; dünyayı "beşli" yönetti..

Ama bugün!… Diyoruz ki, "Dünya beşten büyüktür.."

İşte, "bu büyük" sözün, arkasındakiler de "aile" olmalı…

Ne diyoruz…. Bİz bir "aile" olabilirsek kazanırız.. Yoksa, "her daim" kaybetmeye mahkumuz…

İşte, referandum evresinde gördük!…

Günlerce… Haftalarca.. Aylarca…

Hapsedilen mevzuudaki kısırlık, hal-i neydi?

CHP…  Ve bileşenleri olan, avene!… Bu süreçte; "neyle" ilgilendi…

Türkiye "sancılı" bir evrede geçiyor..

Değişime dair; "bir doğumun" sancısı var.…

Doğum yapana.. Doğan'a…

Yani "doğumhanedeki" sedyenin üzerindekilerle ilgilenmesi, gerekirken..

"Hayırcılar" tüm eforlarını, danışmanlıktaki "hemşireye" odaklandırdılar..

***

Anne mi ölüyor?.. Bebek mi, yaşıyor?…

Doğumhanenin önünde bekleyen; "aile efradı" ne alemde?

Ağlayan, gözyaşı döken….

Korku, endişe ve heyecan içerisinde "bekleyişte" olanların, halet-i ruhiyeti nedir?

Hiç.. Zerre-i miskal, bir alakadarlık yok!…

Hiç kuşkusuz ki!.. "Evet" cephesi de, "Hayır'ın" sirayetiyle!…

Sıkça, "sığlıklarda" yüzmedi değil..

Yüzdü.. Takıntıda kaldı.. Yoksa… Bir çok kişi gibi; "rota değişikliğine" dair yol rehberi için..

Haritadaki çizim için.. Yetmez!… Ama evet denilmezdi..

İstişareli bir; "mutabakatla" herkes; "evet" derdi..

***

Velhasıl!… 7'incisi yapılan "halk oylamasında..!"

Bir kez daha; "Evet" üstün geldi…

Eee… Zaten bugüne kadar; 6 "evet" oldu..

Bir tek; "hayır" var..

Umarım.. Herkes çıkan sonuç nokta-i nazarında; "kendisini" sorguya alır..

Özeleştiride bulunur.. "Ben nerde yanlış yaptım" şarkısıyla, gerçeklerine vakıf olur..