SAYAR YOK, YEŞİL VAR?

 

Seçim heyecanı yüksek…

Öyle ya…

İki odanın, seçim takvim yaprağı işliyor…

Bir taraftan…

Ticaret ve Sanayi Odası…

Diğer yandan,

Ticaret Borsası Başkanlığı…

Kulisler yoğun…

Öncelikle…

Ticaret Borsası Başkanı Engin Yeşil…

Dün itibariyle…

Ekim ayında yapılacak olan; kongrede!

Bir kez daha; “göreve talibim” dedi…

Yani aday…

Rakip var mı?

Var…

Fahrettin Akyıl…

Ki uzun yıllar, oda başkanlığı yaptı…

Haydi hayırlısı…

***

Ticaret ve Sanayi Odası!

Ahmet Sayar…

Artık yokum diyor…

Aday değil…

Görülen lüzum üzerine…

Ki "İşlerime odaklanmak istiyorum" diyor…

Peki, "aday yoğunluğu"…

Doğrusu…

Ticaret Borsası'nın aksine; "aday bolluğu" var…

Hal-i hazırda…

On binlerce üyesi olan, oda için 5-6 isimden söz ediliyor…

Öyle görünüyor ki…

Önümüzdeki günlerde, bu minvalde "kulis" performansı hayli yükselecek…

***

Tabi…

Bir önceki yazımda uyarı yapmıştım…

Lütfen…

Seçim aktiviteleriniz…

Kişiye…

Karalamaya…

Algı üretmeye yönelik olmasın…

Hizmete…

Yapabileceklerinize odaklanıp, Diyarbakır'ı düşünün…

Doğrusu…

Şu ana kadar, seyir pek arıza içermiyor…

İnşallah, sandık günü de arızasız geçer…

***

SEZGİN'İN KAYINBİRADERİ!

CHP'li Sezgin Tanrıkulu…

İstanbul Vekili…

Kayınbiraderi…

Prof. Dr. Kadri Gül…

Dicle Üniversitesinde yönetici olmuş..

Yani, Merkez Laboratuarının Başkanlığına getirilmiş…

Diyeceksiniz ki…

Ne olmuş yani, "olamaz mı?"

Elbette olur…

İtirazım yok…

Sadece siz bilesiniz diye buradan aktardım…

***

Tabi ki, merakım…

Tanrıkulu…

Dicle Üniversitesi yönetimiyle ilgili…

AK Partili…

Ya da şu cemaatten, bu görüşten…

Şu ihale…

Bu işlem, diyerek karşı bir refleks geliştirir mi?

Malum…

Daha önce, "çok konuşuyordu!"

Peşin ifade edeyim…

İşin içinde; "torpil olup olmadığını da" bilmiyorum…

Sezginin hatırına binaen mi?

Yoksa "sus payı" adına mı?

Vaziyete ırağım!?

***

Bakalım…

Okurları bilgilendirmeye dair bu yazıma!

Rektör…

Nasıl bir refleks geliştirecek…

Ketum kalmaya devam mı edecek?

Yoksa…

Yine bir sosyal paylaşımın altına; "klavye" işletecek?

Göreceğiz…

***

 

SİHA'YA KARŞI…

Bu arada, bay Sezgin Tanrıkulu..

Önceki gün, basın açıklaması yapmış..

Demiş ki…

"Silahsız Hava Araçları…

SİHA…

İnsanların "yaşam hakkını" gözetmeliymiş…

Operasyonlarda, gözetilmemiş…

Kullanılmasın…"

Bu beyana karşı kendisine sorulmuş…

Siz…

Hangi taraftan yanasınız?

Gelen cevap yok…

Ama bir hatırlatma var, kendisine…

Özellikle "sosyal medyada!"

CIA’nin…

"TR 705" kodu hatırlatıyor…

Yani kimin nam-ı hesabına çalışıldığına dair…

Neyse…

Kendi cevap versin…

***

AZICIK DÜRÜST OLUN!

Yeter ya!

Ülkenin de…

Milletin de…

Devlet-i Âliye’nin de, "enerjisini!"

Hayat ikmalini…

Yarına dair, fikri mülahazasını "boşa" harcamayın…

Havanda su dövmek…

Boş mevzulara kafa yormak…

Yeter artık…

Gına getirdiniz…

30 Ağustos Zafer Bayramı bitti…

Günler geçti…

Ki bir haftayı dahi geride bıraktık…

Üzerinden, Kurban Bayramı dahi geçti…

Ama hala…

Zihin fukaraları, "iki kare" üzerine odaklı, salya akıtıyor…

***

Neymiş…

Tören'de nasıl oluyor da; Kur'an-ı Kerim okunur…

Nasıl oluyor da, Genelkurmay Başkanın eşi, "başını örtermiş?"

Yeter beyler…

Azıcık dürüst olun…

Bu ülke bir "İslam" ülkesi…

Yüzde 99'ü Müslüman…

Yıllar yılı "laiklik" adı altında, "dinsizliği" dayattınız!

Salya akıtıcılar…

30 Ağustos'u "zaferle" sonuçlandıran, Ecdat!

Cepheye…

Kurşunlara…

Yedi düvele meydan okurken, ne diyordu?

"Ya Allah, Bismillah, Allahû Ekber…"

***

Dün…

Seküler, jakoben anlayışınızla!

Ecdadın kemikleri sızlıyordu…

Ama bugün, Ecdat "yâd ediliyor" ruhu şad olsun, duası yapılıyor…

İşte o Kur'an-ı Kerim de…

O ecdadın ruhunun şad olması için okunuyor…

Azıcık dürüst olun be!

Adama bakın ya.

Yine Hürriyet'in mahallesinden çıkan ses…

Mehmet Yakup Yılmaz…

"Kur'an okumak laikliğe aykırıymış" diyor?

***

Kendince…

Laik…

Kemalist…

Ve bilmem hangi sınıfsal noktada gösteren Yılmaz!

Azıcık tarih okusan…

Alsana tarihten bir not…

Ki, Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu'da sana cevap veriyor…

Laiklik…

Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır…

O zamanlar…

Yani 1918 yılında…

TBMM Perşembe günü açılacaktı..

Ama Atatürk…

Cuma günü açılsın diye talimat verdi…

Heyeti-Temsiliye'ye…

Yani Bakanlar Kurulu'na…

Ki Cuma günü meclis toplandı…

Meclis…

Tekbirlerle, hatim dualarıyla açıldı…

Kurbanlar kesildi…"

***

Velhasıl!

Gaye.

İslam'ı yok etmek…

Türkiye'yi "İslami" kimlikten uzaklaştırmak…

Düşünebiliyor musunuz?

Bu ülke için, "kanını döken" şehit olan ecdada…

Dua etmek…

Kur'an-ı Kerim okumak bile, "çok görülür" hale gelindi…

Yazıklar olsun…

Elbette ki Kur'an-ı Kerim okunurken, "başı açık bayanların" başlarını örtmesi de gerekir…

Açması değil…

Ki o da, "imanın ve inancın" gereğidir…

Ama bunlarda ne gezer?

Bunların "laiklikten" anladığı, dinsizleştirmektir…

***

Gel… Gelelim!

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın, karesine…

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "başı ile selamlama" yapmış…

Vay sen misin; "başını" eğen…

Yargı bağımsızlığını yitirdi…

Yargı iflas etti…

Yargının itibarı yerle-bir oldu…

Ve bu "iğrenç" tanımlamalara…

Yargıdaki "yürütülen davalara" kadar, indirilerek "yargısız infaz" operasyonu çekiliyor…

Yazıklar olsun…

Arslan…

O baş selamını yaparken, "kim için, hangi amaçla" yaptı?

Erdoğan için mi?

Erdoğan'ın şahsına münhasır mı?

Hayır…

Ya ne için yaptı?

Azıcık dürüst olun beyler…

***

Arslan…

O baş selamını…

30 Ağustos zaferi için yaptı…

Türkiye Milleti için yaptı…

Hepsinden öte, "insan bir selamlamadır!"

Onun için…

Kimse "demagoji" yapmasın...

Kafa ve mide bulandırmasın…

Baş selamı devlete gösterilen saygıdır…

Ki o devleti koruyan-kollayan da, Yargı olduğuna göre…

Aslında, "o saygı, yargıya gösterilen saygıdır!"

Neyse!

Ne diyor Arslan?

"Çok saçma ve anlamsız bir konu.

O fotoğraf gerçeği yansıtmıyor.

Kadraj oyunu ile manipülasyon yapılmış.

Gerçek görüntüleri 31 Ağustos'ta Anayasa Mahkemesi sitesine koyduk.

Bu fotoğraf şahsıma hakaret Sayın Cumhurbaşkanına da haksızlık.

Ben Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmedim.

Cumhurbaşkanına saygı ile yargı bağımsızlığı arasında bir bağ yoktur."

Yekûnuyla cevabınızı aldınız!

Onun için diyorum ki…

Size burada ekmek yok…

Başka kapıların saygısızlığına bakın!

 ***

ADİL OLUN…

Düşünür ne diyor?

Diyor ki…

Adaletsizliklerin en büyüğü…

Adil olmayıp, adil gibi görünmektir…

İşte bu hakikate "azıcık" dürüst olunmalı…

Çünkü Adalet…

Hiçbir süreçte…

Hiçbir iktidarda…

Hiçbir siyasi değişimde; "değişemez, değişmemeli"…