Seçimin, Klasik analizi?
Evet,
Esma Ocak'ı kaybettik!..
Yazarlığı,
Ve kültür şahsiyeti yüksek bir isim..
Değer,
Ve ardında bıraktığı eserle, "ebediyete" intikal etti..
Diyarbakır'ı,
Tanıtmada, anlatmada ve yazmada usta bir kalemdi..
Toprağı bol olsun,
Derken sevenlerine ve yakınlarına da baş sağlığı diliyorum..
Bu görevi ifa ettikten sonra; sohbetimize dahil olalım..
* * *
Masamın üzerinde,
Şahsıma elektronik postayla gönderilmiş bazı "seçim" araştırmalarına ilişkin sonuçlar var.
Hepsi,
Farklı şirketlerden, postalanmış.
Bir de, günlük basından ayıklayıp, not düştüklerim var.
Dün, yan yana dizdim araştırmaların "sonuçlarının" neye hizmet ettiğini.
Kimi medya,
Kimi siyasi parti,
Kimi de kendilerini "ispatlama" babında, yürütülen araştırmalar olması hesabıyla "her biri farklı" düşünce içeriyor.
Her ne kadar;
Bazıları aleni bir şekilde "ısmarlama" gayesiyle, kamuoyunu manipüle etmeye yönelik ise de.
Gerçeğe,
Yakın noktasında "az da olsa" objektifliğine inandığım, bir kaç araştırma da yok değildi.
* * *
Onları ayrı tutarak,
Seçim arifesinde "yaşanılanlar" ve 12 Haziran sonrasını da tahmin ederek, irdeledim.
Seçim sonrası,
Türkiye nasıl bir siyasi atmosfere bürünecek diye?
Meclise,
Dâhil olacak parti sayısı kaç olacak.
AK Parti,
Tek başına yeniden başa gelebilecek mi?
Özelliklen de, Anayasa Değişikliği için "367 sandalyeye" sahip olabilecek mi?
Başbakan Erdoğan'ın hayalindeki "yönetim şekli" olan Başbakanlık için "güçlü" bir siyasi, sayıya ulaşabilecek mi?
Bu düşünce,
Seçimin "sonuçlarına" etkisi ne olacak?
MHP'nin
Baraj altı kalma polemiği, nasıl sonlanacak.
CHP,
12 Haziran'a iki hafta kala "Kürt" meselesine sarılması, oy potansiyeline su taşıyacak mı?
BDP'nin,
Bağımsızları 2007'deki "oy oranlarını" artıracak mı?
Şuan ki,
19 Milletvekili sayısını, 35'e çıkarabilecekler mi?
Bu soruları,
Bu minvalde bir hayli çoğaltabiliriz.
* * *
İşte bu soruları;
Seçim araştırmalarının ışığında irdeleyip cevap bulmaya çalıştım ve akıbetimiz ne olacak diye?
Tabi,
Daha iki hafta var, 12 Haziran gününe.
Araştırma sonuçları.
Ve siyasi mülahazaların icra ettiği gündem maddeleri.
Parti liderlerinin,
"Kıvrak zekaya" dayalı, siyasi aksiyonları, hepimizin malumu.
Yani,
Tabiri caizse "daha köprülerin altından çok sular akacak" bir zaman var.
O nedenle,
Pek "kesin" hükmün, akıntısına kapılmamak, "olasılıkları da" pay ederek, bakmak lazım.
Ancak,
"Görünen köy kılavuz istemez" sözünü de, unutmamalıyız.
Evet,
Hatıra mı, katıra mı binaen yapılan seçim araştırmalarına göre; "seçimin" lider partisi hiç kuşkusuz ki AK Parti görünüyor.
Bu kesin gibi.
Ama,
Şuan ki "milletvekili sandalyesini" yakalaması, ne mümkün?
Lakin bir beklenti var.
Bu sayının,
367'ye yükselmesine ilişkin.
O da,
"Uçkur kasetleriyle" gol üstüne gol yiyen, MHP'nin baraj altı kalabilme olasılığı.
* * *
Bildiğiniz gibi;
"Yaprak dökümü" misali, istifa furyası yaşadı.
Genel Başkan Yardımcılarının istifası.
Yönetim kadrosunun dağılması.
Ülkücülerin eski-yeni polemiğiyle, karşı cephelere yönelmeleri.
Yani,
Merhum Ahmet Kaya'nın "başım belada, tabancamı unuttum helâda" bir hali ruhiyet var, MHP'de.
Bu da,
Kendisine "kan kaybı", AK Parti'ye de "taze kan" olarak dönmektedir.
Buarada,
Söz kasetlerden açılmışken.
Kasetleri,
Çeken, yayınlayan ve görüntülere konu olanlar?
Kimin,
Değirmenine su taşıdığı gibi, organizatörler kim?
Bu iş,
Hükümetin işi olmadığı "artık" hem MHP, hem de kamuoyu tarafından kesin bir şekilde kanıksandı.
Ancak,
Israrcı olunan ki haklı bir tepki, "Bu kişileri" hükümet bulmalı.
Sahi,
ABD mi, AB'mi bu işin "müsebbipleri".
Yoksa,
İlk günden beridir şahs-i olarak ısrarcı olduğum, "derin devlet mi".
Yani,
Silivri'deki "apoletler" işin, müsebbipleri.
* * *
Neyse!
Bu konuyla ilgili, çok konuştuk ve tartıştık.
Bu mevzu da,
Müslüm Gündüz, Fadime Şahin, Nuh Mete Yüksel'in "ses kaseti" ve görüntüleri gibi.
Bir zaman sonra;
"Hangi derin organizasyonun" işi olduğuna ilişkin, "maske" düşecek.
Zaten düşmüş vaziyette, "seçim sonrasını sabote etme" gayesiyle.
Ülkücüler sokağa dökülsün.
Kürt-Türk çatışması körüklensin, "birilerine" yeniden gün doğsun.
Göreceğiz bu hali.
Dönersek,
Seçimin "araştırma" sonuçlarına.
CHP’nin,
Sandık günü yaklaştıkça siyasi söylem ve vaatleri de, bir o kadar "kıvraklaştı".
Her ne kadar;
AK Parti CHP'nin "Kürt açılımına" oy korkusuyla, yaklaşıyor diye söyleniyorsa da.
Bu işin,
Güneydoğu cephesinde Hakkâri, Van ve Elazığ ile Tunceli'deki görüntü "aldatmasın".
Sanmıyorum,
Yüzde 5 ila 10 arasında "o kalabalık" oy olarak, CHP'ye gitsin.
Kılıçdaroğlu "ilk seçimi" olması hesabıyla, bu koşuda "kasetli devrik başkanı" Deniz Baykal'ı aşacak.
Ancak bu,
Hiç bir zaman "iktidarı" getirmeyecek.
* * *
Araştırmalar,
BDP'nin desteklediği Bağımsızları "oy noktasında" yüksek gösteriyor.
Doğru!
Şuanki görüntü de öyle gösteriyor.
Çünkü 2007'ye göre alınan oylara baktığımızda bir hayli "oyların" heba olduğu görülüyor.
Hele bir de,
Bölgede "seçmen sayısının" artması ve milletvekili belirlemede daha akılcı yol seçilmesi.
2011 seçimleri,
Özelde BDP'nin Bağımsızları açısından "zafer" bir sonuç alacak.
Tabi; bu da BDP'nin "ellinin" güçlenmesi demek.
Meclis'te,
Kürt sorunun da "daha gür ve yüksek" derecede tartışabilme imkânına sahip olması demektir.
SP mi, HAS Parti mi, DSP mi, BBP mi?
Tabi,
Bu partilerin de "seçim aktivitelerine" baktığımızda, Liderleri için bu seçim bir ilk.
İlk sınavları.
Ama,
HAS Parti için bu seçimdeki "veriler" önümüzdeki zaman açısından önemli.
AK Parti'nin,
Başkanlık sistemiyle "iç dünyasında" yaşanacak, bölünmeler.
Abdullah Gül'ün konumu.
Puan hanesinde, "önemli" kazanım ve yükselişe de, vesile olmaya aday diyebilirim.
Hatta belki abartılı olacak, AK Parti'nin "alternatifi" olabilir?
* * *
Neyse.
Seçim zamanına kadar daha köprülerin altından çok sular akabilir.
Sağlıklı,
Kesin ve net sonuç elbette ki, 12 Haziran akşamı olur.
Ne var ki, seçim araştırmalarındaki "kararsızlar" rakamı, benim hayli zihnimi kurcalamaktadır.
Bu kesim;
"Kimin" değirmenine doğru gidecek. Şuan ki, sayı küçümsenecek oranda değil.
Yüzde 15'lere kadar varıyor; kararsızlar.
İnşallah bu kez;
Sandıkta "demokratik refleksimizi" gösteririz de.
Sorunlarımıza,
Yeni sorunlar ve duvarlar örenlere, örmeye çalışanlara.
Hele hele;
Diyarbakır'ın yıllarını heba edenlere "ders-i ibret" babında, cevabımız olur".
Kim üzerine;
Nasıl alıyorsa bu sözü öyle alsın.