ŞİDDETE KARŞI DURULSAYDI?
Okur mesaj atmış!
Önceki günkü yazıma dair..
Haklı olarak soruyor..
HDP..
Ve Yönetim kadrosuna yönelik…
Diyor ki..
"Neden siyaset" üretmediler, şiddete meyil verdiler?"
Öyle ya..
Üretseydi, hal-i vaziyet bu olur muydu?
Ne mümkün?
***
Salt Demirtaş değil..
HEP'ten başlayarak..
Yani, 90'lardan itibaren…
"Kürtlerin" siyasi zemine kavuştukları andan, bugüne!
PKK ila aralarına mesafe koysaydı…
Şiddette "hayır" denilseydi…
Ölüm istemiyoruz…
Öldürmelere karşıyız çıkışı yapılsaydı…
***
Çözümün merkezi; "siyasettir"
Ve biz, "siyaset" yapmak istiyoruz.
Yolumuza, "barikat" kurmayın…
Hendek, kazmayın…
Silahlarınızı susturun…
Bu topraklar…
Bu ülke…
Bu vatan "hepimizin" ortak malımızdır, tavrı konulsaydı…
***
Hele ki, 7 Haziran seçimleri…
Ve ardından, 1 Kasım seçim sonuçları…
59 Parlamenter'le Meclis'teki varlık…
Türkiye'nin 3 Partisi olmak..
Ki, "her mevzuya" dair kapının kilidi vasfını almışken..
6 milyon seçmen; "arkanızdayız" demişken…
Çözüm süreci diye, "bir yol" seyrine girilmişken..
Artık "silahlar susacak" umudu yeşermişken…
***
Kürtler de,
Türkler de; "sevgi" yumağı içerisinde!
Artık,
Huzur,
Güven,
İstikrar,
Özgürlük,
Eşitlik,
Hak, hukuk, adalet nizami; "herkes için" eşit derken..
***
Ötekileştiren..
Sen-ben, kavgasını yok eden!
Hakkari ne ise, Edirne de o iken..
3 Milyon Kürt'ün, Türk’le evliliği varken..
Tabiri caizse; "etle-tırnak" genişlerken..
Askerin..
Polisin..
Korucunun..
Elinde silah bulunan Kürt gencinin!
Ölümü, cenazesi, saldırısı "yaşanmazken"
***
Silahların kısmi olarak sustuğu..
Bombaların patlamadığı..
Mayınların döşenmediği..
Kısacası; "terörün", ikmale gelmediği..
Geçmişin ceberut devlet anlayışının, hakimiyet bulmadığı..
***
Öcalan.. Kandil.. Ankara…
Üçlü, bir diyalog yaşanırken..
Ve hiçbir karşıt siyasi akım; "buna karşı" sertlik tavrı içerisine girmezken..
Herkes, gelişmeleri "kanıksamışken.."
***
Cumhurbaşkanlığı seçiminde..
Demirtaş'a gösterilen ilgi..
İlk kez, bir Kürt Parti lideri, Türkiye Cumhurbaşkanlığına "aday" olurken..
Halktan, destek bulurken..
Birileri, "çatı aday" dahi, ortaya koyarken, destek Demirtaş’a yağarken..
***
Hâsılı kelam...
Kısacası; "her şey" iyi giderken!
Ne oldu da?
Masa devrildi..
Var olan yıkıldı..
Ortalık, tarumar edilerek; "silaha ve şiddet" sarıldı?
Elbette ki, farklı nedenler var..
***
Ortadoğu..
Suriye üzerinden, "harital" değişim adına..
Batı'nın "provokasyonu.."
"Kürt devleti, Kürt kantonu" gibi; "kumpas.."
İki eksende; çatıştır..
Kürtler de yara alsın..
Türkiye'de daha bir derin yaralar açılsın…
***
Tabi ki, içteki figüranlar..
Vaziyetten, "keramet" çıkardı..
Irak'taki..
Suriye'deki "Kürtleri" sahiplenmek yerine!
"Hasım" belledi..
Yani kırılma, kırılmaları, buralara kadar getirdi..
***
İşte tüm bu evreler yaşanırken..
Ne yazık ki..
HDP'nin içindeki; "Türk solu" akımı!
Partiye sızmadaki; "amaçlarını" uygulamaya başladı..
Ki ana aktör'de, Figen Yüksekdağ…
Geldiği akımın, tarihinde; "Kürtleri yok" sayanlardı..
***
Şiddeti, "savunmaya" başladı..
Sırtımızı dayıyoruz dedi..
Silaha..
Hendeğe..
Barikata..
Ölüme, öldürmeye "hevesli" fikriyatıyla, "gerdi.."
***
Parti içerisinde; farklı sesler çıktıysa da..
Kürtler Türk soluna teslim edildi denildiyse de..
"Bunlar mı, Kürtleri yönetiyor?"
Gibi, sorgulamalar yapıldıysa da..
Özü itibariyle..
HDP…
Siyasi kulvardaki, "güçlü" hakimiyetini..
Ne yazık ki, "şiddete" bel çıkmakla, eritti..
***
İşte gelinen, aşama…
Hal-i vaziyet ortada…
Demirtaş cezaevinde..
Yüksekdağ tutuklu..
8 Milletvekili daha hapiste..
Yenileri geliyor..
26 Belediye'ye kayyum atandı..
Büyükşehir Belediye başkanı, eş başkanı cezaevinde!
***
Peki, "halkta" tepki var mı?
6 Milyon seçmenin, bu konudaki "sesi" çıkıyor mu?
Özelde, Kürtler…
Tek ses olarak; "irademe dokunma" diyor mu?
Olup-bitene, "toplumsal" refleks gösteriyor mu?
Ne yazık ki…
Var olan ise, olup biten karşısında, "cılız"
***
Neden mi?
Nedeni, açık ve net orta yerde..
Ne, Erdoğan'ın siyasi tavrı.,.
Ne, AK Parti'nin "hasım" üretme hali..
Ne de, AK Parti ile MHP işbirliği..
Vaziyet topyekûn!
Kürtler artık; "şiddetten, ölümden, kandan, bedel ödemekten" yoruldu..
***
İşte, geçtiğimiz Cuma günkü yaşanan saldırı..
Ölenler kim?
11'inden, 10'u "Kürt"
Ve hepsi, bu bölgenin "vatandaşı"
Masum sivil halk..
Ya evi, barkı, işyeri "yakıp-yıkılanlar.."
Evsiz kalanlar..
"Yeter ulan" diyerek, çığlık atan, ahali…
***
Okur'un sorusuna gelirsek…
Eğer ki…
HDP "siyaset" üretmiş olabilseydi…
Parlamentoda, "temsil ettiği iradeyi", işletebilseydi…
İradesini, "Kandil'den" ayırabilseydi…
***
Demirtaş da.. Diğerleri de..
Hele ki, "Kürt" Milletvekilleri..
Yekvücut tavırla!
"Biz şiddeti istemiyoruz..
Silahlar susacak..
Kan ve gözyaşı akmayacak..
Ne asker, ne polis, ne gerilla ölmeyecek..
Öldürülmeyecek.."
Çığlığını atıp, alenice tavır koysaydılar…
***
Özellikle de..
Elinde silah bulunan PKK'ya denilseydi..
Türkiye içinde..
Eylem yaparsan..
Adam öldürürsen..
Bomba patlatırsan..
Şiddeti bizlere dayatırsan; "biz artık yokuz.."
Ve siyaseti bırakıyoruz…
Sine-i millete dönüyoruz..
İrademizin yanındayız"
***
Ve bunu!
Sur virane olurken,
Cizre alev alev yanarken,
Şırnak yerle bir olurken,
Yüksekova yaşanılmaz hale gelirken,
Nusaybin'de taş üstüne taş kalmazken yapmış olsaydı..
Yine siyasal iktidara, aynı minvalde restini çekseydi…
***
Bu çıkışa karşı..
Velev ki..
Silahlar susmasaydı..
Yine ceberut yapıda, anlayış hakimiyet almış olsaydı..
Ama!
Her şeye rağmen; toplumun tüm katmanları tarafından; "kucaklanırdı?"
Destek görürdü..
Halk, bel çıkar, sahiplenirdi?
Çünkü bir devrim olurdu..
Herkes haddini bilirdi..
***
Bu minvaldeki seyir için ne diyorum!
İki yanlış bir doğru etmez..
İki doğru da bir yanlış etmez!
94'te yaşandı..
Kimler bu noktada bedel ödemedi; hayatını zindanlarda çürütmedi..
Sonuç!
Heba olan yıllar..
Adres; yine siyasi kulvar…
***
Demirtaş'ın tutuklanması..
Fırat Anlı'nın cezaevine konulması..
Ya da Baluken..
Belediyelere kayyum atanması..
Sanmıyorum ki..
Hiçbir Kürt..
Ki hiçbir kesim..
Hele ki akıllı kesim; "bir siyasetçinin" tutuklanmasından memnuniyet duysun..
Veyahut haz duysun..
Elbette olan var;
Onlar da "Türk milliyetçisi ve Türk solu.."
İki tarafta; "bıyık altı" gülendir..
***
Gelirsek, HDP'nin olup-bitene karşı aldığı karara..
"Yasama boykotu.."
Doğrusu!
Gelişmelere dair, demokratik tepki elbette ki hak.
Ama!
Yasama gibi, meclisteki irade temsiliyeti gibi!
Bir mevzuda; "yokuz" demek!
Hiçte "iyi bir şey, tavır, eylem, tepki" değil..
***
Hâsılı kelam!
Ne deniliyor…
Yol yakınken, "yanlıştan" dönülsün..
Elbette ki, öyle olmalı..
HDP..
Ki özelde, Demirtaş için bunu ifade ediyorum..
Bugün cezaevinde..
Ama "siyasi tavır, söylem ve eylem açısından" hala tavır koyabilir..
***
Şunu diyebilirim!
Yeter artık..
Edi bese…
Ne şiddet içeren eylem..
Ne şiddet içeren, PKK saldırıları..
Ne de, ceberut devlet anlayışını "istemiyorum?"
Varsa; "ben yokum" diyebilir..
Sesini yükseltebilir..
Hani bir söz var; "her şerden bir hayır çıkar" diye..
Vaziyette; bir ders-i ibret mahiyetiyle; düşünülmeli..
***
Çünkü şu an ki, gidişat..
Sergilenen siyasi tavır..
Ne Kürtlerin derdine derman..
Ne de yarasına merhem..
Pek tabi ki, yarınlara dair bir güvencenin de ikmali yok..
Kürtler ne diyor..
Şiddete hayır..
Birlikte çözüm..
İşe o birlikteliği sağlayacak olan dil de; "siyasi dildir.."
***
…. VE KAPLAN!
Hani bir söz var..
Denir ki..
"Kötü söz sahibinedir.."
Aynen de öyle…
Biz de; Hasip Kaplan'a..
Kürtlere dair, sarf ettiği "kötü" sözleri hatırlatırken..
Ki okurlardan..
Tüm Kürt kardeşlerimden de özür dileyerek..
Aflarına sığınarak..
***
Eyyy Kaplan bey..
Kürtler devlete karşı "isyan etsin" diyerek, yaptığın çıkış adına..
Twit atarak demiştiniz ki..
"Yavşak..
Tırşıkçı..
İktidar uşağı..
Keklik soyu…"
Hatırlatayım; "kötü söz sahibinindir.."
Nokta!
***
Ne diyorduk; "Hasip abi.."
Artık der miyiz; sanmam..
Diyen olsa da; "hasoo" der..
Bilesin ki..
Kürtler "özüne" sahip çıkar, satışına değil..
Artık "çantada" keklik değil…
***
NİHAYET!
Diyarbakır…
Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri Dr. Murat Kargın..
Dün itibariyle; "görevden" alındı..
Geldiği yere; "doktor" olarak gönderildi..
Görevden alınma..
Hiç kuşkusuz ki Diyarbakır açısından; "nihayet" diye değerlendiriliyor..
Öyle ya çok yazdık-çizdik!
Galiba, 15 Temmuz'un rüzgarı dindi ki, "yazılanlara" vakıf olundu..
***
Ama, merakım var..
Hangi, neden ve gerekçe ile "bu tasarrufa" gidildi?
FETÖ/PDY'den mi?
6-8 Ekim'deki tutumundan mı?
PKK'dan mı?
Yoksa "yolsuzluk-usulsüzlük, keyfiyet" iddialarına dair mi?
Neden?
Cevap veren olursa, seviniriz!..
Sahi selefi kim?