SİLVAN'DA NELER OLUYOR?

Silvan'ı bilenler…

Yaşayanlar…

Atmosferi soluyanlar…

Biliyorum diyecekler; "neler olmuyor ki?"

Ne derseniz…

Sağlık mı?

Eğitim mi?

Kaymakamlık mı?

Belediye mi?

Ya da, siyasi kulvardaki zevatlar için mi?

Enva-i hadise…

İşte son günlerdeki "darp, ev baskını" iddiası…

Herkes…

Özellikle davanın aktörleri…

İsimleri geçenler…

Kurumlar…

Farklı bir "taşlama" misali, olayı biçimlendiriyor…

***

Şimdi…

İbrahim İçgil…

Belediye Özel Kalem Müdür Vekili…

İhsan Eken…

Abdurrahim Medeni…AK Parti Gençlik Kolları Başkanı…

Üç isimden söz ediliyor…

Ki "birbirleriyle" akraba dereceleri de var…

Ama velâkin yansıyan haliyle; "hasım" gibiler…

***

Sosyal medyaya yansıyana göre…

İçgil..

İddialar külliyen yalan…

Kimseyi darp etmedik…

Ev basmadık…

Konumum gereği; "yıpratılmak isteniliyorum…"

Eken…

Darp raporu almış…

Karakolluk olmuş…

Medeni ise…

Evinin basıldığını, darp girişiminde bulunulduğunu söylüyor…

***

Peki…

Aralarındaki anlaşmazlık ne?

İşte orada; "pis kokulardan" söz ediliyor…

Yani "akçeli" iş…

Diyeceksiniz ki…

Günler sonrası bunu niye mevzuu ettiniz…

Nedeni şu…

Vakayla alakalı; "ilgili ve yetkililerin" ketumluğu…

Ve akla ziyan iddiaların, herkes tarafından dillendirilmesi…

***

AK Parti İlçe Teşkilatı…

Silvan belediyesi…

Ve İlçe Kaymakamlığı…

"Pis kokular" yayan darp olayına "bir göz kapatmanın" olduğu yönünde, yoğun şikâyetler almamdan kaynaklı…

Yoksa…

Üç kişinin birbirine, laf söylemesi…

Tokat atması…

Pek önem arz edici olmaz benim için…

Buradan konu da etmem..

Ama!

İşin içinde; "iğrençlikler" silsilesi vaki olunca, mevzuu ettim…

Okurların da ısrarı…

***

Şimdi buradan sesleniyorum…

Kayyum Başkan'a…

Kaymakam'a…

AK Parti İlçe Başkanına…

Tabi ki İl Başkanı için de aynı çağrım var…

Birileri duruma cevap versin deyin bakalım; neler oluyor Silvan'da?

***

BEKÇİLİKTEN MÜDÜRLÜĞE!

İçgil için de…

Konumu itibariyle, şöyle bir sorum olacak…

Elbette ki, "herkes, her makama" layık görülebilir…

Görülür…

Tabi ki, hakkıyla, hukukuyla, nizamıyla…

Ama "etik açısından" bakar isek…

10 yıl AK Parti Gençlik Kolları Başkanlığı yapacaksın…

Sonra hasbelkader "Bekçilik" sınavına gireceksin…

Ki bir yıl önce…

Kazanacaksın…

İlçe Emniyet Müdürlüğünde göreve başlayacaksın…

Sonra…

Belediye'ye kayyum atanacak…

Ve Kaymakam, "Özel kalem" için davetiye çıkaracak…

"İçgil bu göreve" gelir misin diye…

Valilikte olur verecek…

İçgil böylece "Özel Kalem Müdürü" olarak Belediye'de göreve başlayacak…

Ne diyelim…

Takdir; kamuoyunun!

Ne demişler; vatandaşım işini bilir…(!)

İşte bütün mesele bu!….

***

 

MENDİL Mİ OLDU?

Eee olmaz mı?

Er ya da geç olmalıydı…

Çünkü…

Birilerinin "adamının" sonu böyledir…

Alınır…

Paklanır…

Piyasalaştırılır…

Sonra, "kullanım miadı" doldu mu, atılır…

Tıpkı; "mendil" gibi…

Hele ki, "sıkça" yıkanmışsa…

Artık deforme olmuşsa…

Tutulacak…

Silinecek…

Kullanılacak "yanı" kalmamışsa, "at çöpe!"

Sanırım, CHP'de durum bu vaziyeti ikmal ediyor…

Tabi birilerinin; nam-ı hesabıyla…

***

İşte CHP açısından da; o mekanizma Doğan grubu…

Kemal Kılıçdaroğlu için…

Artık alenice…

Hiç "satır arası" iması yapılmadan…

"Dümdüz", yüzüne söyleniyor…

Geçmişteki gibi; "manşetler" atılmıyor…

Öne çıkaracak, puntolar yok…

Lobi masasında, poz da verilmiyor…

Yani, işin bitti noktasına gelindi…

Artık "çekil", yeter deniliyor…

Baykal'ın çıkışı…

Sağlar'ın gerilimi…

Bökle'nin istifası...

Ki 7 seçimde, 7 "kez kaybetmeye" dair manşetler malumunuz…

***

Anlayacağınız!

Atamayla gelen…

Görevlendirmeyle, koltuğa oturan…

Kasetle, "vücut" bulan…

Gazete manşetleriyle; "itibar" gören…

Kendilerince…

Makul ve makbul görünen "artık" iş görmez!

İşte, CHP'deki "dikiş tutmazlık" nedeni bu…

Kendi içinden…

Kendi değerlerinden…

Kendi ilkelerinden…

Tabandan…

Özetle, net, karışımsız, "omurgalı" lidere…

Kadrolara…

Yönetim anlayışına kavuşmadığı "sürece…"

Ne iktidar olabilir…

Ne de asil bir ana muhalefet görevini yerine getirebilir…

Ki hep ifade etmekteyim…

CHP'nin yıllar yılı sergilediği "siyasi tutum!"

Özelde, AK Parti için "bir nimet-şans…"

Genelde…

Türkiye açısından, millet yönünde "bin bir bela!"

Hele ki…

Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde; "artık varlığı" bile, meçhule düşer diyorum…

***

Sonuç itibariyle…

CHP liderliği; "kullanılmış" mendile dönmüştür.

Bakalım…

Tüm olup bitenlerden ders-i ibret alınacak mı?

7 kez ders almayan lider, 8'de ısrar edecek mi?

23 Nisan çocukları gibi; "illa ki koltuk" diyecek mi?

Cambazlığı…

İpteki aktivitesini "icrada", mızıkçı olacak mı?

Parti Yönetimi…

Taban "vaziyete" bir kez daha; "yenilgiyi" göze alacak mı?

Göreceğiz…

Çünkü "kazan bir hayli kaynıyor"…

Son söz derseniz…

Kemal beyler…

Nasıl dayatmayla "geldiyse!"

Gidişi de…

Koltuktan edilişi de; "dayatmayla" olacak…

Ok yaydan çıkmıştır…

***

OMURGASIZLIK…

Gına geldi…

Biliyorum sizler için de durum aynı..

Ama ne yaparsın…

Türkiye'deki "siyasi omurgasızlık" bu işte…

Her şey; "yüze göze" bulaştırır…

Sabah dediğini, akşam…

Akşam dediğini, sabah unutur…

Referandum seçimi bitti…

Sandıklar açıldı…

Oylar sayıldı…

YSK kararını verdi…

Danıştay, Anayasa mahkemesi dahil…

Ki Meclis toplandı…

Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine fiili olarak girildi…

Ama hala…

Omurgasız siyaset; "işi bulandırmaya" çalışıyor…

***

Düşünün…

Bu omurgasız siyaset…

Referandum evresinde şu narayı atıyordu…

Korkmayın sandığa gidin…

Ama mutlaka gidin…

Sizin de,

Sandığın da,

Oylarınızın da güvenliği, kefili bizleriz diyordu…

Şimdi tam aksine; "tüm kefilliği" unuttular…

U dönüşüne geçtiler…

Suyu bulandırıp; "seçimi" itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar…

Lakin…

Ahali artık "düşen maskenin" arkasındaki yüzü görüyor…

Duruma vakıf…

Onun için de; "omurgasız" siyasete prim vermiyor…

Yani; "çabalar" beyhude!

***

DERS ÇIKABİLMEK!

Nedim Çizmeci dostum bir mesaj göndermiş…

Daha doğrusu…

Okuduğu bir makaleden alıntı göndermiş…

Okumamı istemiş…

Yazı muhteva itibariyle; mükemmel…

Birçok yönüyle; ders-i ibret içeriyor…

Düşündüm…

Haftanın da ilk günü olması münasebetiyle; sizler de vakıf olunuz…

"Kıymet bilmemek tüm insanların içinde bulunduğu gaflet durumudur!

Hastalık gelmeden sağlığın…

Yaşlılık gelmeden gençliğin…

İşsizlik gelmeden çalışmanın…

Darlık gelmeden bolluğun…

Mutsuzluk gelmeden mutluluğun, kıymeti bilinmez…

İnsanoğlu haline şükretmez…

Hep bir sızlanma, yakınma içerisindedir…

Her yaptığını abartma ve her kazancını az bulup karşılığını alamadığını…

Çok çok daha fazla değerinin olduğunu, kendisi olmadığın da Dünya'nın batacağını zannedip, onun yerinde olmak isteyen binlerce insanın fırsat beklediğini idrak edememektedir...

Sözün özü!!!

ELİNDEKİNDEN HEP DAHA FAZLASINI İSTERSEN, ELİNDEKİNDEN DE OLURSUN!