Sinan geldi, ya diğerleri?
Sinan Böçkün!
Serbest.
Baba ocağına döndü.
Evet, bu defa sevinç gözyaşı aktı.
Acının gözyaşı değil.
Evlada.
Evladına "kavuşmanın" sevinç çığlığıyla!
Bir kere daha, ana yüreği, baba sevgisi üstün geldi.
Tabi ki, Aile kutsiyeti,
Toplumsal tepki.
***
Her şeye.
Ama her şeye rağmen!
Hasret bitti. Kaygılar sona erdi.
Kâbus dolu geceler, artık son buldu.
Her an ölüm haberi gelebilecek.
Ya da bir çatışmanın haberi.
O korkulu bekleyiş bitti.
Anne Ayser. Baba Erol Böçkün.
9 gün süren, oturma eylemi ve ilgililere yönelik "evladımı istiyorum" çağrısı "Sinan'ı" geri getirdi.
***
Sinan!
Daha, 15 yaşında idi. Lise 2. sınıf öğrencisi.
Türk Telekom Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi.
23 Nisan Günü. Denilene göre. Ki hala kesin değil.
PKK'nın gençlik yapılanması "Piknik etkinliği" adıyla, kırsala götürmüş.
Önceki gece!
Geç saatlerde, Fiskaya semtindeki evlerinin yanında bırakılmış.
Gözleri bağlı bir şekilde. Otomobille getirilmiş.
Anne ve babanın, ifadesi böyle.
Dün sabah, polise 5 saat ifade verdi, Sinan.
Pedagog eşliğinde.
***
Ne söylemiş.
Nelerden bahsedilmiş.
Sorulan nedir bilinmiyor?
Zaten aile'de bunu konuşmak istemiyor.
Ki Sinan'ı da "basından" gizlediler.
Poliste, beyanat vermiş değil.
Her ne ise!
Deriz ya, önemli olan Sinan'ın ailesine kavuşması!
***
Anne Böçkün'ün şu sözleri önemli.
Ana yüreğinden gelen sözler.
Diyor ki.
Benim oğlum geldi, Sinan'ım geldi.
Ama ben, bütün Sinanlar gelsin diyorum.
Ben çok ağladım.
Allah yüzüme baktı, ben artık ağlamıyorum.
Barış gelsin artık, analar ağlamasın."
***
Evlat sevgisi!
Hiç kuşkusuz ki hiç bir sevgiyle "ölçülemez".
Ölçültülemez de.
Acısı da, sevinci de.
Böçkün ailesi sevinçlerini "güvercin" uçurtarak gösterdiler.
Kameralar karşısında, Güvercin uçurttular.
"Beyaz" güvercin.
Barışın ve özgürlüğün sembolü güvercinler.
***
Bu arada!
Aileyi kutlama gelen Yüksel Karaşin.
O da bir anne.
Ama yüreği yanık bir anne.
Çünkü onun da, 27 gündür oğlu, Ali Karaşin kayıp.
18 yaşında bir genç.
O da diyor ki,
Oğlumu dağa götürmüşler.
Oğlumu sağ salim bana getirsinler."
***
Anne Karaşin.
Çalmadığım kapı, gitmediğim makam kalmadı.
Hepsi yüzüme kapandı.
Ben de. Oğlum yarın gelmezse, "oturma" eylemi yapacağım."
***
Aslında şu bir gerçektir ki, Diyarbakır'da kayıp sayısı çok.
Çünkü biz bu haberin hazırlığı içerisinde iken, kapım çalındı.
Yaşlı bir amca.
Mehmet Evren. 60 yaşını aşmış biri.
Daha hatır sormadan. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
"Evladım, kaçırıldı?"
***
Dediğine göre.
20 Mart, Newroz'dan bir gün önce!
Evden çıkmış.
Ve bir daha haber alınamamış.
İstanbul. Ankara. Diyarbakır her yer aranmış.
Ama izine rastlanılmamış.
Son çare, bana gelmiş.
Baba Evren diyor ki, "Allah rızası için yardım edin."
Bir iddiası da var.
O da diyor ki; "Oğlumu PKK kaçırdı."
***
Aslında!
23 Nisan.
Öncesi ve sonrasında.
Hatta 21 Mart Newroz öncesinde de.
Söylenen o dur ki;
Diyarbakır'dan, 60'a yakın genç dağa çıkmış.
PKK saflarına katılmış.
Yani lise öğrencisi bir şekliyle "dağa çıkmış-çıkarılmış"!
***
Yine bir iddiadır ki.
Bunların bir kısmı geriz dönmüş.
Özellikle, geçtiğimiz haftadan itibaren "evlerine dönmeye" başlamışlar.
Denilen, Örgüt onları kabul etmemiş.
Bir önemli notta.
Kayıpların bazılarının da, Suriye'ye gittikleri söyleniyor.
***
Her ne ise!
Diyeceğim şudur ki;
Barış konuşulurken,
Çözüme uğraş verilirken,
Müzakereler önem kazanırken, "dağa gidiş-çıkış, götürülüş" niye?
Tabi bir de dağdan inişlerin "çarelerinden" söz edilirken.
Diğer yandan, "dağa çıkışı" körükleyen hadiseler niye.
***
Mesela, Kalekol inşaatlarına hız verilmesi!
Var olan karakollar yetmez mi?
Süreç açısından, ilk gün ifade ettiğim gibi.
Dağa çıkışta. Kalekol inşaatlarının artması da.
İki yönlü olarak;
"Ciddi bir samimiyet" sorgusunu ikmale getirmektedir.
Niye ve neden?
***
İş adamı vasfıyla!
İş Adamı Edip Eren, dünkü yazıma binaen aradı.
Sormuştum!
33 bin kişilik, stadyumla alakalı, "çabanızdaki" vasfınız nedir diye?
Çünkü gazete haberlerine göre.
Ki Belediye'nin internet sitesindeki haberde de, Federasyon adına bir faaliyet icra ettiği izlenimi yaratılmıştı.
Buna itirazım vardı. Siz okuyucuların da bilmesi açısından demiştim
Eren. Stadyumun yapılacağı arazi ile ilgili krizin aşılmasına ilişkin görüşmelerde; "müteahhit" olarak bulunuyor.
***
Dün, O da kabul etti.
Ve beni teyit ederek.
Evet. Stadyumun inşaatını yüklenen firma sahibi olarak orada bulunuyordum.
TFF Yönetim Kurulu üyesi sıfatıyla değil.
Neyse!
Böylece birinci ağızdan öğrenmiş olduk.
Eren'in gayretkeşliği; "kendi şahsi menfaatine" yönelik!
Onun için, kimse farklı bir gayretin hesabı olarak görüp, değerlendirme yapmasın!
Hele ki, spor camiası!
***
Büyüktimur'la Gündem.
Pür dikkat. Bu akşam,
Saat 23.00'te Uzay ve Söz Tv’de programım var.
Büyüktimur'la Gündem.
Konuğum, Diyarbakır Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri Prof. Dr. İbrahim Uygun.
Son günlerin en sıcak konu başlığı olan; "Paralel yapı" tartışmaları, Diyarbakır'da "sağlığın" içerisinde bulunduğu, vaziyeti konuşacağız.
Sizleri ekrana.
Tabi ki, soru ve önerilerinizle birlikte bekliyorum.