Sinyalizasyon hassasiyeti!

Malumunuzdur;

Şehrin trafikle alakalı “başı belalı” oluşu.

Keşmekeşlik.

Kuralsız.

Ve nizamsız hal-i vaziyeti, “bir bütün” çile!

Özellikle;

Kentin en işlek caddeleri “geçit” vermez, yol almaz halde.

Ki bu semtlerin başında;

Kentin vitrinini arz eden Ofis Ekinciler Caddesi.

***

Lakin

Günün belirli saatlerinde öylesi bir arz-ı endam icra ediyor ki.

“Çile yolu”.

Yol kenarlarında sıralanmış araçlar.

Caddenin ortasında park edilmiş otomobiller.

Toplu taşıma araçlarının “kural” tanımazlığı.

Ve işkenceye dönen; “korna sesleri” ve bir yığın küfürlü uyarılar.

Dersiniz ki; trafik mezarlığı.

Hele bir de; vilayete doğru giden yoldaki kavşak!

Ölüm kavşağı.

***

Evet,

Şehri Amed’in trafikteki “derdi” kangren!

Her geçen zaman;

Nüfus artışı, araç sayısının çoğalması,

Yollardaki alt yapı zafiyeti,

Alternatifsiz güzergâh ve hayata geçirilmeyen “ulaşım planı”.

Bir bütünlük içerisinde;

Şehir’deki trafik hayat “çekilmez”.

Tabi bunlara bir de;

Yönetimsel arıza-i ikmaller var ki, o da “tuzu-biberi”.

***

Köşenin,

Müdavimleri hatırlarlar.

Kurban Bayramı öncesi;

Yenişehir Emniyet Amirliği “kavşağındaki” ölümlü kazayı.

Ve bu kazaya,

Sebebiyet veren “kavşaktaki Sinyalizasyonun” neden çalışmadığını yazmış.

Pek tabi ki; sormuştum “her kim sorumluysa” cevap versin diye.

Çünkü;

O yazıma “iki gencin” o kavşakta trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesi neden olmuştu.

O kaza göz göre gelen ve yaşanan bir kazaydı.

***

İşte bu hadise ve “hesap verin” çağrıma, İl Valisi Mustafa Toprak “hassas” bir tutum sergiledi.

Sorunun çözümü.

Ve muhataplarına yönelik talimatlarını dün valilikten gönderilen bilgi notuyla öğrendik.

İşte o bilgi notunda yer alan ifadeler.

Özetle buraya aktarırsak.

Bakalım gerekçe ve talimat nedir?

”Son günlerde trafik kazalarının artması üzerine Vali Mustafa Toprak, konuya el atarak inceleme yaptırdı.

Özellikle elim bir kazanın meydana geldiği Ekinciler Caddesi ile Kışla Caddesi Kavşağıyla ilgili de yapılan görüşmeler ve incelemeler neticesinde kaza yerindeki sinyalizasyon araçlarının herhangi bir UKOME kararı olmadan kaldırıldığı anlaşılmıştır.

Bunun üzerine olaya müdahale eden Vali Mustafa Toprak, konunun karara bağlanması ve 3 yıldır çalışmayan ve kazalara neden olan sinyalizasyonun tekrar aktif hale getirilmesi talimatı verilmiştir.”

***

Evet,

Vali Toprak’ın bu önemli sorun karşısında takındığı hassas ve sorun çözmeye dayalı tutum sevindirici.

Bundan dolayı; “mesajın” yerini bulması ve sorunun çözümüne gidilmesi noktasında hiç kuşkusuz ki bizde mutlu olduk.

Zaten mesleğimizin en güzel “sonucundan” biri de haber ve yorumlarımızın konu ettiği sorunun çözümü için adım atılmasıdır.

Kazasız,

Ölümsüz,

Çilesiz ve stressiz şehri Amedin trafik icrası ve anlayışının umuduyla!

***

E TİPİ HİLTON!

Diyarbakır E Tipi Cezaevi…

Adı bile;

Korku ve ürperti verici.

İnsanın tüylerini diken diken ediyor.

Çünkü burası;

İnsanlık onurunu ayaklar altına alan vahşetin yaşandığı 12 Eylül darbesinin mabedi. Türkiye’nin kronikleşen sorunlarına neden olan bir mekân!

Çoğunlukçu görüşe göre de;

PKK’yı yaratan ve binlerce Kürt gencinin demokratik mücadeleden ümidi keserek dağa çıkmasından başka yol bırakmayan karanlık bir dönemin merkezi.

***

Bu cezaevi ile ilgili yaşananlar.

Ve tabi ki anlatılanları dinledikçe insanın o zalimlere, bu toplumun düşmanlarına edebildiği kadar lanet edesi geliyor.

Kimler,

Kaç binler bu lanetli “mekânda” hayat çürüttü, kurban gitti.

İşte bedel ödeyen insanlardan biri de İsa Tekin.

Dün gazeteye ziyaretime geldi.

Peri Yayınları tarafından yayımlanan; “E Tipi Hilton” isimli kitabını hediye etti.

***

Sohbet edip,

Kendisini tanımaya çalışıyorum.

Daha önce;

78’ler Girişim hareketiyle alakalı bir kaz kez görüşmüşlüğüm olmuştu.

Ama “hayat ikmali” üzerine pek hasb-i hal etmiş değildik.

Dün; uzun uzadıya konuştu.

Anlattı.

Kendisi 1980 dönemi öncesi Kürt hareketleri içinde yer almış.

Yine kendi ifadesiyle silahlı mücadeleyi savunmamış ama demokratik yollarla Kürtlerin hak talebi için mücadele etmiş biri.

Bunu yaparken de düştüğü o cezaevinde “akla hayale gelmeyen işkencelere” maruz kalmış.

***

Bizzat;

Orada olup biten vahşeti görmüş-yaşamış biri!

‘Bugün artık yaşım 64.

Bu saatten sonra milletvekili olacak,

Makam ve mevkide gözü olan biri değilim.’ diyor.

Anlattıklarıyla,

Yazdıklarıyla bu vahşetin iç yüzünün toplum tarafından anlaşılmasını ve karanlıklara dolu bu dönemden ders çıkarılmasını sağlamak için kitap yazdığını söylüyor.

***

TEKİN’DEN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ!

Tabi bir de kronik hale gelen Kürt sorununun çözümü için de önerileri var.

Kürt sorunu için 3 kırılma noktası olduğunu ifade ediyor.

Ve bunları da;

1971,

1980 ve KCK operasyonları olarak anlatıyor.

KCK operasyonlarında kurunun yanında yaşın da yanmasıyla çözüme giden yolun tıkandığını dile getirdi.

En önemlisi silahların artık devreden çıkarılmasını istiyor.

PKK’nın silahsızlandırılması için topluma bütünleşmiş edilmesinin yollarının açılması.

Kandil’deki gençlerin evlerine ve normal yaşama dönmesi için genel af.

Hükümetin demokratikleşme ile ilgili attığı adımları yasal güvenceye alması.

Bunları aktarırken şu önemli noktaya dikkat çekiyor:

”Eğer şiddet ve çözümsüzlük üzerindeki siyaset devam ederse Türk ve Kürt toplumları arasındaki uçurum açılır.

Bu da Türkiye’nin geleceğini riske sokar, birlikte yaşama şansı kalmaz.”

***

Ve Tekin’in son sözü;

E Tipi Cezaevi “müze” olmalı!

Doğrusu da bu.

İnsanlık dışı vahşetin...

12 Eylül’ün kirli yüzü’nün “mabedi” olan cezaevinin tarihin “lanetli” mekânı olarak, hep anılması gerekir.

Bu arada;

“E Tipi Hilton” isimli kitabı tarihi süreci daha net anlayabilmek için; “okumak” gerekir..