Sivil Anayasa... Acaba.
Yeni bir anayasa!
Sivil ama vesayetçi değil.
Hele,
"Devlet'i kutsayan", bireyi, öteleyen değil.
Yani;
Ne 1924, ne 1961, ne 1971 ve ne de 1982'deki; "icra" edilen Anayasa değişiklikleri.
Hiçbiri.
Zaten;
Mevcudiyetiyle "yamalı" bohça, artık dikiş tutturmuyor.
Üstadın ifadesiyle;
"Kullanım miladını" doldurmuş.
Evet,
Yeni Anayasa bürokratın "fikri kaleminden" çıkan hiç olmamalı.
Siyasal,
Bir "akım ve görüşün" tekelinde ise hiç olmamalı.
Çünkü;
Tarihe not düşen ülke sicilinde; "benzerleri" çok.
***
O zaman hedef ne olmalı; "Sivil anayasa" ikmalinde.
Hiç kuşkusuz ki birinci koşul şu olmalıdır.
Bireyi,
Halkı,
Devleti,
Ve tabi ki, demokratik, çağdaş, özgürlükçü hukuk nizamına sahip bir devlet kimliğiyle hareket edilmeli.
Ne demek; "herkes" olmalı.
Anayasa;
"Sivilleşme" ve "Ter-ü taze" kimliğe kavuşturulmak istiyorsak.
Ki bu "istem ve beklenti" herkeste kesin bir ihtiyaç!
Onun içindir ki;
Aylar değil, yıllar hatta on yıllardır, "şikâyete" hâsıldır, "Anayasa".
İvedi bir istemdir;
Yeni ama sivil bir anayasa'nın "oluşturulması" ve hayata geçirilmesi!
***
Bugün, her platformdan yükselen bir ses var.
"Sivil bir anayasa".
Şimdi;
Sağcısı da,
Solcusu da,
Muhafazakârı da, Liberal,
Kürdü de,
Lazı da, Çerkezi de.
Demokratı,
Ateisti,
Kemalist’i,
Faşisti,
Velhasıl dil, din ve kimlik gözetilmeksizin herkes.
Türkiye coğrafyasında yaşayan.
Derler ya;
7'den 70'ine, yani 74 milyon nüfuslu ülkenin tümü.
Ama bir bütünlük içerisinde, istisnasız;
"Mevcut" Anayasa'dan şikâyetçi olduğu gibi; "değişiminden" yana.
Ve diyor ki;
Anayasa artık "beni" tanımlamalı" ve de tanımalı.
***
Malum,
Şuan "Sivil anayasa" oluşturma noktasında, esen bir rüzgâr var!
Hükümet.
Daha doğrusu; Meclis patentli yürüyen bir çalışma.
Meclis'te,
Temsil edilen tüm partilerden oluşan, "Anayasa Uzlaşma" Komisyonu.
Bir süredir, uğraş veriyor.
Toplumun,
Ve ülke dinamiklerinin birçok kesiminden, görüş ve öneriler alarak.
Sivil anayasa "nasıl" olmalı?
Anayasa'da "nelerin" yer alması gerekir?
Gaye;
Her kesimin "üzerinde" hem fikir olabileceği, bir "yapı" meydana getirmek.
***
Bakınız;
Dün Diyarbakır'da bu meyanda, bir toplantı yapıldı.
13 Meslek örgütü ve Sivil Toplum Kuruluşu destekli.
Anayasa Platformu adı altında.
"Anayasa Vatandaş Toplantısı".
Ben de, davetli ve katılımcıydım.
Ancak, son dakika oluşan bir fikirle katılmadım.
Nedeni de;
Uzay tv ve Söz Tv'nin "ortak" yayınıyla, yeni bir program başlattık "Pazar sohbeti" adı altında.
Yani,
Artık her pazar günü, öğleden sonra "Pazar sohbetiyle", görsel medyada olacağız.
Ülkenin,
Ve bölge ile tabi ki Diyarbakır'ın sıcak gündemini konuşacağız.
***
Araştırmacı-Yazar, İşadamı Mehmet Ali Altındağ.
Ve
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şenay Canoruç.
Üçlü,
Yürüteceğimiz programda, "beyin fırtınası" geliştireceğiz. Tabi ki, konuklar ve izleyiciler de, dâhil olacak.
Evet,
Sohbete parantez açarak, icra ettiğimiz tanıtımı noktalarken.
İlk programımızın konusu da; "Anayasa" oldu.
Anayasa nedir, ne değildir?
Halkın beklentisi.
Ve "kuşkular" inşa eden, süreç içerisindeki "acabaları" konuştuk.
***
Gerek,
Program içerisinde aldığım mesaj ve konukların, düşünceleri.
Ve gerekse de;
Anayasa Toplantısından gelen, bilgi ve düşüncelerin dökümünde.
Şunu gördüm;
Evet, Anayasa'nın değişimi noktasında konuşulması, tartışılması.
Önerilerin sunulması.
Sorunların "netleşmesi", çözümsel yol haritası, güzel ve önemli bir aşama.
Ama velâkin;
Şuan ki, atmosfer ve esen rüzgâr, "mutlu sonu" göstermiyor.
***
Birincisi;
Meclis'teki partilerin tümü, "şartlı" sözü başlıyor.
Hele bir de;
Anayasanın ilk üç maddesi'nin "dokunulamaz" 4'üncüsü maddeyle birlikte, anılması.
Bunlar;
"Değiştirilemez".
Değişimin,
Dönüşümün, yeniliğin bu kadar "baş döndürücü" halde, seyr-ü sefer aldığı bir dönemde.
Ki ülkeler;
Sınırları kaldırırken, duvarları, yıkarken, dünya "yaşam alanı" içerisinde, küçülürken.
"Değişmez"
Tabular ortaya koyuyoruz, birinci "tezat" ve çözümsüzlük bu.
***
İkincisi;
Dün de uzlaşı komisyonu üyelerinin açıklamalarında, gördüm.
Milletvekilleri;
Her ne kadar "uzlaşı" komisyonu içerisinde iseler de, fikriyat ve beklentiler "ayrıştırıcı".
Şu bu demiyorum.
Ama görüntüleri;
Ortaya konulacak Anayasa, "Meclis'e gelip, tartışılmaya başlandığında", güdük kalacak.
Bilindiği gibi;
AK Parti sayısal anlamda, "Anayasayı" referanduma götürecek, rakama sahip değil.
Hele;
Referandumsuz Meclis'ten geçirmesi, imkansız. Malum, dayatılan 367 ucubesi var.
Bir de;
Ufukta, "Cumhurbaşkanlığı" seçimi var.
Bir yıl sonra da, "mahalli seçimler".
Ki herkesin korkusu;
Tüm yukarıdaki "engeller aşılsa" bile, ortaya konulacak bahane, "siyasal kazanım" olacak.
Seçim malzemesi yapmak.
***
Bir de;
Şuan ki hal-i durumu göz önüne getirirsek.
Toplumsal ve siyasal yaşam; "çekemezlik" içinde.
Milliyetçi hezeyanlar.
Militarist çığlıklar.
En önemlisi;
Toplumsal gerilimin sürekli yükseltilmesi, nefret söyleminin "körüklenmesi".
Hızlı bir şekilde;
Barışı sağlayacak demokratik yapıdan uzaklaştırılıyoruz.
Bir duayenin ifadesiyle;
Toplumsal barışın özgürlükçü, eşitlikçi ve çoğulcu bir temelde tesisi ve anayasa tartışmalarının buna hizmet etmesi için, silahların susması gerekir.
Aksi takdirde, yeni ve demokratik bir anayasa "bir hayal" olarak kalır.
***
Sonuç itibariyle;
Yaşadığımız tüm sorunların "muhtevası" Anayasa kaynaklı.
Gerginlikler.
Gerilimler.
Sıkıntılar ve çözümsüzlük.
Dil..
Din.. İnan ve özgürlükler..
Kimlik.
30 yıl ve daha ötesindeki; "Kürt kimliği ve haklarıyla" süre gelen, çatışmalı ortam.
Vesayetçi yapı..
Hepsi,
Bu Anayasa'dan kaynaklı.
Dikkat edin, 30 yıl içerisinde sadece 1982 Anayasası, 17 kez "değiştirilmiş".
Cemil Çiçek'in ifadesiyle;
Çatısı değişmiş, bacası değişmemiş.
Penceresi değişmiş.
Kapıları değişmemiş. Yani, "Anayasa'nın ne hitabesi kalmış, ne de bütünlüğü.
Evet.
Bu hal-i durumla ülke, millet ve coğrafya olarak çetin, zor ve engebeli bir yolda, yürüyoruz.
Ne diyelim.
Elbette ki, "ümitliyiz, umudumuzu da yetirmiyoruz".
Ama kuşkulu ve kaygılıyız.
Şuan ki, esen rüzgar karşısında, "acaba" demekten başka.
Ne hayır diyebiliyoruz.
Ne de evet diyebiliyoruz.
Bekleyip, göreceğiz ama düşüncelerimizi de ifade etmeye devam edeceğiz.