Siyaset dün ne idiyse!

Malum;

Ülkenin sıcak gündem maddeleri farklı ise de.

Şuan için; siyasetin “en sıcak” mevzusu BDP’liler.

Milletvekillerinin

Adına “merhaba” dedikleri Şemdinli’deki PKK “kucaklaşma”.

Ve bu eksende;

Milletvekillerinin “dokunulmazlıklarının” kaldırılmasına yönelik başlatılan tartışmalar.

Beri yandan;

BDP’nin de kapatılması yönünde Yargıtay’ın hazırlık içerisine girmesi.

***

Aslında;

Bu tartışmaların pik hali, 1 Ekim’den sonra trent alacak!

Çünkü;

Meclis’in açılmasıyla “dokunulmazlık” tansiyonu yükselecek.

Yerel seçimlerin,

Erkene alınması noktasındaki “ittifakla” bu mesele daha bir prim yapacak.

“Seçim” malzemesi noktasında.

Hükümet özellikle AK Parti görüntüde “hırslı” bu işte!

***

Peki,

Meclisteki grubu bulunan partiler.

Salt BDP’lilerin değil,

Temel noktada “dokunulmazlıklar” için ne diyor diye sorarsanız?

Fikri beyanların ışığına baktığımızda!

AK Parti, şu görüştü.

Özellikle;

Terör konusunda, “ifade özgürlüğü” dışında kalan.

Yani “Yardım ve Yataklık” ikmali, dokunulmazlık kapsamına alınsın diyor.

Ve bu meyanda;

Fezleke ve iddianamesi olan için; “Yargılama” mekanizması işlesin diyor.

***

Zaten,

Başbakanın bugünlerdeki söylemi de buna işaret.

Yargı “gereğini” yapıyor diyor,

Meclis’e bir görev düşüyor ise biz de gereğini yaparız.

MHP’ye gelince.

Onlar,

“Terörle” sınırlı olmasını istiyor.

Yani Dokunulmazlığı 'suçüstü' halleri dışında' terör eylemlerine katılma ve terörü destekleme halleri'yle sınırlı olsun..

Kesin ifadeleriyle;

BDP’lilerin hepsi “demir parmaklıklar” arkasına..

***

CHP.

Dokunulmazlıkların 'kürsü'yle sınırlandırılması gerektiğini savunuyor.

Gelelim; BDP’ye.

Meclise, siyasi akımları dâhil olduğu günden buyana zaten dokunulmazlıkları, sürekli tartışma konusu.

Onların fikri beyanına gelince.

Diyorlar ki;

 'Tüm dokunulmazlıklar kalksın...'

***

Evet,

1 Ekim’den sonra hayli konuşulacak bu “dokunulmazlık” hali.

Zaten uzun yıllardır Milletvekillerine verilen bu “ayrıcalık” tartışılmıyor değil.

Ama nedense;

İkmale gelince konuşuluyor, “sonuca” kapı aralamaya gelince herkes toz duman kaçıyor.

Kimseyi ortada görmezsiniz.

Şöyle ki;

Bugüne kadar gördük mü, duyduk mu; Enva-i hile bazlığıyla “suç üstü” olana dokunuldu?

Yok.

O zaman, fikri beyan ve siyasal duruşa; “neden” bu gıcıklık.

Baksanıza;

Mecliste 735 dokunulmazlık dosyası var.

Haydi gelin; “hepsini” kaldırın.

Yemezler.

***

Olup-bitenin, varacağı sonucu sorar iseniz?

Diyeceğim şu ki;

Tartışmanın hamuru bir süre daha su alacak.

Ama sonra;

Bir başka “görüntünün” tekerrürüne kadar, unutulacak.

Ta ki hafızalar tazelenene kadar.

Çünkü bugüne kadar;  “hep” böyle olmadı mı?

***

Onun için,

BDP’liler “dokunulmazlık” sürecinden çok.

Yargıtay’ın,

Kapatmaya ilişkin “doküman” hazırlığına bakılmalı.

Bilindiği gibi;

Yargıtay, BDP’lilerin Diyarbakır başta olmak üzere.

Ülke genelindeki;

Ağır Ceza Mahkemelerinden “devam” eden, yargılama dosyalarını istedi.

Dosyaların ekseriyeti de ulaştı.

Önümüzdeki günlerde;

“Kapatma” davası açıldı haberleri, “sürpriz” olmasın size.

***

Ama diyeceksiniz ki,

BDP’nin,

Geleneğinden gelen siyasi akıma yönelik “parti kapatma” ilk değil.

Doğru ilk değil.

Ama şu bir ilk olacak,

Partilerin kapatılmasını “yasaklayan” Anayasa değişikliğine ilişkin, “maddeye” kendi rıza göstermemişti.

Yani 2010 yılındaki Referandumda; “bu değişiyordu” kendi karşı çıktı, değişmedi.

Bu ilk, “kendi düşen” ağlamaz!

Neyse,

Parti kapatma için; “BDP” yine hazırlıklı diyebiliriz.

Çünkü;

Uzun bir süredir “arka bahçesi” olan Halkların Demokratik Kongresi “partileşme” gayretinde.

Yani; “yedek” hemen devreye girebilir noktasında.

***

Velhasıl,

Ülkemizde dün olduğu gibi bugünde “siyaset” siyasi mecrada ilerlemiş değil.

“Günübirlik”,

Üzerine kurgulu siyaset hep benimsetilmiştir.

Oysaki

“Siyasetin” DNA’sında var olan; “uzlaşı ve diyalogdur, kabullenmedir, fikri beyandır”.

Ne yazık ki;

Bizde bu hal-i durumun, “kısırlığı” ve üretimsizliği hâkim.

Bu yüzden değil midir;

Ülkenin en kanayan hadiselere karşı, “uzlaşı ve çözüm” üretilip-sağlanılmıyor.

Anlayacağınız;

Tüm bu olup biten aksiyonlara rağmen siyaset dün ne idiyse.

Bugün de aynı mecrada;

Sadece değişen “isimler” fikirler değil.

***

Eğitim yılına merhaba!

.Ve bugün; “Minikler” için ders zili çalacak.

60 ila 83 ay arası gruptaki öğrenciler için “bu zil” çaldı.

Ağabey ve ablaları için,

Zil önümüzdeki hafta Pazartesi günü çalacak.

Bugün; “Okula” ilk adım atan miniklerdir...

Yeni eğitim müfredatıyla,

İlk dört’ün “birinci” basamağına, başlayanlar.

Onlar için;

İlk hafta “okula” uyum, yani adaptasyon süresi olacak!

Elbette ki,

Yeni eğitim sistemi, “sancılı” bir dönem geçirecek.

Gerek derslik,

Gerek öğretmen eksikliği,

Ve gerekse veli öğrenci, “ilişkileri” ile diğer, enstrümanlarda olabilecek tıkanıklıklar.

Bir önceki yıldan aşırı olacak.

Ama demişler ya;

Her yeni doğumun sancılı bir dönemi vardır.

4+4+4’te öyle!

***

Buarada,

Bir not düşmek istiyorum.

Özellikle,

Yeni eğitim sistemindeki “seçmeli ders” konusunda.

Dün bu konuda,

Eğitim-Bir Sen Başkanı Yunus Memiş’le sohbetim oldu.

Bu meyanda dedi ki;

“Ders” seçimi için, tanınan süre 12 Eylül’de doluyor.

Tanınan süreye kadar öğrencilerin

Okudukları okulun idaresine hangi “seçmeli dersleri” seçtiğine ilişkin beyanda bulunması gerekiyor.

Aksi taktirde;

Seçmeli derste “idarenin” hükmüne ve istemine kalacak.

Bu da demektir ki “seçmeli ders” özgürlüğünün elden gitmesidir.

***

Evet,

Her şeye rağmen Yeni öğretim yılı, Eğitim camiasına hayırlara vesile olur.

Öğretmenlerimize,

Başarılar,

Velilerimize sabır dilerken,

Miniklerimizin de,

Gözlerinden öper, huzurlu bir eğitim yılı dileğiyle.

Haydiii; “zil” çaldı sınıflara.