SİZDEN GELENLER

Bugün de;

Birazda siz okurlar has-i hal edesiniz diyorum!

Ha buarada.

Yaz tatilinden mi,

Yoksa yıllık izinler mi?

Veyahut kentte her şey "güllük gülistanlık mı" bilemiyorum.

***

Sizlerle;

Mektup, e-mail ve diğer elektronik iletişimler noktasında!

Bir süredir "hasb-i halde" düşük bir profil yaşıyoruz.

Bilesiniz.

Sirkelenmemiz lazım.

Şehir'de "hiçte iyi" gitmeyen haller var.

İrdeleyelim.

Derken, sizlerden gelen "şikâyetlere" dayalı bir-iki mesajı paylaşalım.

Ki sohbetimiz, koyulaşsın!

***

SOKAKLAR KARANLIK.

Evet.

İlki, "Sokak lambaları".

Şehrin birçok semtinden tepki var.

Ama bir haftadır;

Peyyas mahallesi, 240 sokak'ta lambalar yanmıyor.

DEDAŞ'a.

Ve yetkili birimlere "defalarca" sorun iletilmiş.

"Sokak" zifiri karanlık diye!

Ama "duyan" yok.

***

Okur tepkili.

Sıraladığı sözcükler arasında, bize de "iğneleme" var.

Diyor ki.

Gece oldu mu, sokağa çıkmaktan korkuyoruz.

Tinercisi, balicısi, esrarcı var.

Kadın, kız çocuk "hapis" yaşıyor.

Gece çalışanlar;

Korku içerisinde mesai bittiklerinde aileleri sokağa iniyor ondan sonra evine girebiliyor.

Vahim bir hayat yaşıyoruz.

***

Yetkilileri arıyoruz.

Kimse konuşmuyor, ilgilenmiyor, telefona çıkan da, tavır koyuyor.

İki gün önce aradık.

"Bize dediler ki, "elimizde malzeme" yok.

Malzeme gelince; "geleceğiz".

Ama hala gelen-giden yok.

***

Eee.

Kısm-i bazda sevinmiştik, "DEDAŞ" özelleştirildi.

Devlet "kurumu" olma hantallığından, kurtulur.

Ticari kazanç fikriyle "işler" tıkırında gider.

Kesinti olmaz.

Her yer "aydınlık" olur diye.

Maalesef.

Meğer.

Vaziyet daha bir "hantal".

***

Ne diyelim.

Bizden bir kez daha zevatı bilgilendirmek.

Beyler.

"Sokak lambaları" güven ve huzur için önemli.

Sokağa aydınlık olmayan memleketin.

Huzurundan, güveninden "dem vurulur mu?"

Mümkün değil.

Haydi.

Kazancı düşünmenin yansıra biraz da hizmet üretmeye çalışın.

***

DÖRT AYAKLI MİNARE TEHLİKESİ!

Öyle ya.

Yapı şekliyle;

Diyarbakır'ın "tarihi" bir mabedi.

Yer küresinde görüntü ve inşa, motifiyle; "tek".

Tarihçesi;

Akkoyunlular dönemine kadar uzanıyor.

***

Denilene göre;

Kasım Han tarafından inşa edilmiş.

Şeyh Muathhar Camine ait, Dört Ayaklı Minare.

Yekpare.

Dört sütün üzerine inşa edilmiş.

İlginç bir anıt.

Tabi bir de rivayeti var;

Minarenin sütunları altından yedi defa geçenin "dileği" kabul edilirmiş.

***

Asırlardır, ayakta.

Doğa ve insanoğlunun tahribatıyla; "hayli yıpranmış!

Neyse!

Diyarbakır Valili, diğer tarihi yapılar gibi burayı da "restorasyon" kapsamına aldı.

Ekonomiksel destek;

"Kalkınma Bakanlığı Cazibe Merkezlerini Destekleme'den" geliyor.

Bir süre önce iskeleler kuruldu.

Kısmi noktada "restorasyona" gidildi.

***

Ama ne hikmetse!

İki aydan buyanadır; "çalışma" yok.

Ne gelen, ne de gideni var?

Kurumsal bilgi veren de yok.

Semt sakini tepkili.

Hem "iskelenin" güvensiz haline,

Hem de restorasyonun yarım bırakılmasına.

***

Bu noktada cuma günü bir okurumdan mail aldım.

Serzenişte bulunuyor.

Kimse bu "rezaleti" görmüyor mu diye?

Diyor ki;

Yaz mevsimindeyiz, yerli ve yabancı turist gelip gidiyor.

Bu güzergâhta, Kilise de var.

Tarihi diğer yapılarımız da bulunuyor.

Ancak.

Kurulan iskeleden dolayı, geçişler zor.

***

Bu haliyle turizm etkileniyor.

Gelen geri gidiyor.

Birde "tehdit" oluşturuyor.

Çocuklar gece-gündüz üzerine çıkıyorlar, tırmanıyorlar.

Bir çevre güvenliği de yok.

Bekçi dahi bulundurulmuyor.

***

Onarılacaksa bir an önce onarılsın.

Yoksa.

Eski haline de razıyız.

Gelip o zaman, "bu iskeleyi" söküp alsınlar…

Ki daha birinin üzerine düşmedi.

Ya da bir çocuğumuz iskeleden düşmedi.

Yetkilileri göreve çağırıyoruz.

***

Evet.

Tepki ve serzeniş böyle.

Bizden de;

Okurla muhatap "köprüsü" olma vasfıyla, hadiseleri buradan "seslendirdik"?

Bakalım.

DEDAŞ "sokaktaki zifiri" karanlığı aydınlatabilecek mi?

Valilik,

Ve Restorasyondan sorumlu makamlar.

"Dört Ayaklı" minareyi hal-i perişanlıktan kurtaracak mı?

Mahalleliye "rahat" nefes aldıracak mı?

Bekleyip göreceğiz.

Tabi ki, cevaplarını da.