Solmaz ve Böğürcü!
Bir gün, rötarlı yazıyorum!
Bu yazı, dün kaleme alınacaktı.
Ancak; "Büyüktimur'la Gündem" programı nedeniyle, ötelendi.
Kısmet bugüneymiş!
Hayırlısı diyelim.
***
Önceki gün, "iki ziyaretim" oldu.
Sayın Mehmet Ali Altındağ'la birlikte gerçekleşen ziyaretler.
İLKİ;
İl Emniyet Müdürü Sayın Halis Böğürcü'ye.
İKİNCİSİ;
Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz'a oldu!
***
Gerek mesleki yönde.
Gerekse, yerel dinamik noktasında; Adettendir ziyaretler.
Yeni atanmış.
Ya da görevlendirilmiş "bürokratlar" ziyaret edilir.
Beşeri ilişkiler gelişmesi açısından; "hoş geldiniz" tanışma faslı gerek!
Aslında!
Böylesi ziyaretler, birçok "sosyal" doku için de, önem arz edici.
Sosyalleşme!
Atanmış için. Yerel bileşenler için "katma" değerdir.
***
Hiç kuşkusuz ki;
Memuriyetin de cilvesidir, "tayin, atama ve görevden alınma" olayı.
Bir bakarsınız ki, zirvedesiniz.
Bir bakarsınız ki, tersi olmuş.
Eee.
Siyasal iktidarların tercihidir "yürütme" mekanizmasının kadro temini!
***
17 Aralık operasyonu malumunuzdur.
Yargı'da ve Emniyette yarattığı "dalgalanma!"
Ki hala da, "devam" ediyor.
İşte.
Diyarbakır'daki iki kurumda vuku bulan "değişimde" bu sebepten.
Lakin. Hayır, mı oldu, şer mi oldu derseniz?
Belki cevabı. "Dereyi görmeden" bacayı sıvama olur?
Ama Sayın Solmaz ve Böğürcü'nün bende bıraktığı ilk intiba!
Ki ilk intibanın da, sonraki halisliği göstereceği gerçeğiyle diyorum!
"Hayırlı oldu?"
İnşallah.
Diyarbakır için "güzel şeylere" vesile olur.
***
Bilindiği gibi.
Recep Güven "beklemediği" anda merkeze alındı.
Ki Sayın Böğürcü'de "sürpriz" bir tayinle, Diyarbakır'a geldi.
Aynı meyanda; Cumhuriyet Başsavcısı İlker Çetin için de öyle oldu.
Düzce'den Diyarbakır'a atanan Sayın Ramazan Solmaz da!
***
Gelelim.
İlk intibalarına. Ve Tabi ki, Diyarbakır için, neler düşündüklerine?
Böğürcü.
Babacan. Hoşgörülü ve mütevazı.
Ama görevin "kutsallığı" ile hassasiyetinin akademisyeni!
Tecrübeli.
Böğürcü'nün ana hedefi; "insani" ilişkiler.
Polis. Suç ve suçluyla mücadele edecek.
Asayişin "berkemalı" için.
Bu asli görevi. Ama aslı bir görevi daha var, " o da" polisinde bir vatandaş olduğu gerçeği.
***
Ayrı-gayrı olmaz!
Vatandaşla. Komşusuyla, esnafıyla "bir" olacak.
Çayını içecek. Çay ikram edecek.
Komşuluk ilişkilerini yükseltecek.
"Evini ziyaret edecek" evine davet edecek.
Toplumu "yekvücut" yapan, "beşeri ilişkileri" artık bir mekanizma olarak işleyecek polis için.
***
Polis hizmetleri için de.
Ciddi. Önem arz edici, "olması" gereken bir hassasiyeti ikmal edeceğini vurguluyor.
Karakolda. Emniyette, uygulamada nerede olursa olsun.
Polis "sorgulayan" tavırla değil, "sevecen, saygı gösteren" bir halislik ortaya koyacak.
***
Belki ilk intibanın, fikri beyanıyla zaman ölçeğinde yanılabilinir.
Ama görünen o'dur ki.
Böğürcü, halk ila devlet arasında.
Yani vatandaş ile komu görevlisi arasında yıkılan "köprüler" yeniden inşa edilmeye çalışılacak.
***
Gelelim;
Sayın Cumhuriyet Başsavcısı Solmaz'a.
Genç. Dinamik… Samimi.
"Beşeri hayatı" okumuş, sosyal kimliği ağır basan biri.
Ki bunu hemen fark ediyorsunuz.
Sohbetinde ve hayata dair anlattığı "anlar".
Mütevazı biri. İkramlarını bile kendisi yaptı.
Odası dolu. Gelen-gideni çok.
Sohbet ederken, bazı projelerden bahsetti.
Adliye'ye yeni bir çehre ve imaj kazandırma noktasında.
***
Doğrusu!
Şaşırmadım değil söylediklerine.
Ve tabi ki, "ortaya" koyduğu sorunlara ilişkin, tespitlere!
Bir anda önceki Başsavcıları gözümün önüne getirdim.
Yüzü gülmeyen.
Beşeri ilişkisi olmayan.
Odasından çıkmayan.
Kısacası "halkla" ilişkisini kesmiş nice Başsavcılar bu makamda oturdu.
***
Nerden nereye!
Hatırlarsak!
Daha bundan 5–10 yıl öncesini!
Salt Diyarbakır değil.
Doğu ve Güneydoğu'nun genelinde; "öcü" bir yapı vardı.
Özellikle.
Yargıda, Poliste ve Asker'de.
Soğuk. Asık. Sert. Öcü, vurucu-kırıcı.
Atanmışların da; "sokağı vatandaşı" potansiyel suçlu görme hali.
***
Deriz ya;
Ne ekersen onu biçersin.
Tabi ki, bu "despotik" yapı nedeniyle, halkta öcü bakıyordu.
Devlet'e güvenilmez diye!
Ne demişler.
En büyük yıkım; "toplumsal" güvensizlik ve istikrarsızlık ortamıdır.
Evet.
Devlet haklı artık; "yanlışın" değil, doğrunun peşinde.
Ki onun için de!
Son yıllarda devlet çarkı; "insanı" merkeze alan bir yapıyla dönüyor.
***
Sayın Solmaz diyor ki.
Adliye girişindeki "sıkıntı" aşılacak.
Uzun kuyruklar olmayacak.
Sabıka kaydı için, Adalet bakanlığı izni alınırsa "dilekçe" istenilmeyecek.
Eziyetler son bulacak.
Adliye girişinde, "danışmanlıklar" olacak.
Hele, Adliye çevresindeki "arzuhalciler" kaldırılacak.
***
Bir de.
Adliye bahçesinde kafeterya.
Tabi ki, Vatandaş için.
Hizmetin tek elden ve hızlı yapılması.
Adliye'ye işi düşen;
Öyle saatler, günler diye zaman kaybetmeyecek.
Her hizmet "anlık" yürüyecek.
Tabi bu eziyet ve zahmet ortamı ortadan kalkınca.
Adliye koridorlarındaki dağınıklık da.
Öyle inanıyorum ki bunlar hayata geçtiğinde Yargının üzerindeki birçok yük de kalkmış olacak.
***
Velhasıl.
Sayın Böğürcü'ye
Ve Sayın Solmaz'a yeni görevinde başarılar diliyorum.
Hayırlı-uğurlu olsun.
***
Evet.
Herkesin. Tüm bileşenlerin.
Sivil. Resmi. Makam ve mevki gözetmeksiniz.
Şehr-i azam için;
Ahalisi için, "el birliği" yapmalı.
****
Huzuru.
Güveni.
İstikrarı.
Mutluluğu ve beşeri bütünlüğü yakalamak ve sağlamak için.
"Gönül birlikteliği" içinde hareket etmeli.
Ki yıkılan köprüler, "tez onarılır, tez inşa edilir".
Yeter ki, "niyet halis" olsun!
Ne diyelim.
Biz de bu yazımızla "beşeri ilişkiye" köprü olmak istedik.
Ve tabi ki, "yapılacakları-edilecekleri de" gözlemleyeceğiz.
Sayın Böğürcü'nün dediği gibi.
Diyarbakır için;
Olup-biten bir kötülük varsa "pire" diye göreceğiz.
Hayrı için.
Olup-biten bir kazanım varsa "pire" olsa bile "deve" yapacağız.
Ki Diyarbakır kazansın.
Umarız bu hava ve bu niyet hiç bozulmaz...