SOSYAL MEDYA TERÖRÜ!
Vaziyet!
Her haliyle; "akla ziyan" bir durum.
Şuursuzluk hâkim…
Diyeceğim şu…
Ah biraz; "vicdan" olsa.
Ah biraz "izan" olsa.
Ah biraz, "insan" olunsa.
Ne olur?
Ama kime; dersin.
Al birini, vur ötekisine…
***
Vicdan da.
İzan da.
İnsanı karakter de; "hasırlanmışsa."
Uyarsan da.
Desen de.
Demesen de; "ne anlar ki", ar ve hayâdan!
Ya da; "varlık" karakterinden.
Ne mümkün?
***
Ne yazık ki.
Sosyal medya; "aha bu boş boğazlarla" dop-dolu!
Aslında; "kanı bozuklardır."
Çünkü "maya" bozuk...
Ne ar,
Ne haya,
Ne vicdan,
Ne da izan dediğimiz, "insan vasfı" yok bunlarda!
***
Ben bunlara klavye iblisleri diyorum…
Oturdukları yerde.
Bilgisayarlarının başında; "ahkâm keserler?"
Her kelimeyi.
Her cümleyi.
Zehirli bir ok gibi; "klavyenin" duşlarıyla, atarlar.
Ve fitneleriyle "terör" estirirler.
***
KATLİAMA SEVİNMEK Mİ?
Bakınız!
Beşiktaş'taki hain saldırı olayı…
44 şehit var.
25 kişi yoğun bakımda.
Toplam da, 155 yaralı bulunuyor.
Türkiye kan aklıyor.
44 Ocağa "kör ateşi" düşmüş.
***
Ki, cesetler ulu orta yerde.
Bacaklar.
Kollar kopmuş.
Beşiktaş kan gölü, görüntüsünde.
Bir grup güruh kesim.
Klavyelerinin başında; "ateşe körükle" gidiyor.
Haince…
***
Ohhh olmuş diyecek kader, ruhu bozuk...
Rakı servisi yaptıracak kadar aşağılık.
Zil takıp, oynayacak kadar vicdansız.
Ölümle.
Acıyla, "alay" edecek şuursuzlaşmış!
Olup-biteni; "özgürlüğün mücadelesidir" diyebilecek kadar, iradesizler…
***
Hani bir söz var.
Dilin kemiği yok diye.
Bunların klavyelerinde, "insanı" kelime yok!
Bakınız;
Bu klavye teröristlerine yönelik operasyonlar var.
135'e yakın gözaltı.
Soruşturma sürüyor.
Ki tutuklanan var, salı verilen var.
***
Şimdi birileri diyor ki.
Böyle de olur mu?
Nerde; "ifade" özgürlüğü?
Nerde, sosyal iletişim hürriyeti?
Ne olmuş?
İki kelime yazmış; "kıyamet mi" koptu?
İyi de.
Nerde, insanlık, nerde vicdan, nerde izan?
Soran var mı?
Yok.
***
Bir halk deyimidir.
Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez!
Hele ki o dil.
Şiddeti,
Terörü,
Kanı,
Gözyaşını,
Fitneyi, kaosu "körüklüyorsa…"
***
Tabi salt bu kefereler değil.
Karşıt, fecereler de var.
Yani zıttı, durumunda olanlar.
Çift yönlü; "ateşi" körükleyenler.
Ki onlardan geri kalır yanları yok.
***
KÜRTLERİ YOK ETMEK Mİ?
Düşünebiliyor musunuz?
Bunlar da…
Sosyal medya üzerinden; "ferman çıkaranlar."
Kürtleri asalım.
Öldürelim.
Kanlarını içelim, yakıp-yıkalım.
Hepsi terörist.
Hepsi PKK'lı, TAK, bilmem ne diyerek.
Yeter artık, gördüğünüz yerde vurun.
***
Hele bir twitter gördüm ki.
Dondum kaldım…
Bir okurum, Büyüktimur'la Gündem programı esnasında mail olarak atmış..
İsim vermiyorum..
Partinin gençlik kolları rumuzuyla yazılmış.
İfadeler.
Tüyler ürpertici, dehşet verici…
Cümle aynen şöyle.
"İstanbul'daki hain saldırı yapanlar Kürtler.
Reis artık tüm savaş uçaklarını havalandırıp Kürtlerin yaşadığı tüm şehirleri bombalama emri vermeli.
Tük bir Kürt kalmayana kadar…"
***
İşte sosyal medya terörü bu!
Tabi, bu minvalde tepki de var.
Hain saldırıya "oh diyenler" sorgulanıyorsa.
Kürtleri de "potansiyel" suçlu gösteren, hakaret edenlere de.
Küfür edenlerde.
Aynı minvalde; "adli işlem" yapılması gerekir.
"Senden, benden" olunmasın diye...
Özetle ifade edersek.
Genel itibariyle;
Sosyal medyanın da "kendisine özgü" bir yasal düzenlemesi şart.
Oto kontrolü gerekli.
Çünkü gidişat vahim bir "terör körüğüne" imkân veriyor.
***
İnsanları.
Gizli duygularıyla; "alevlendiriyor."
Kamplaştırıyor.
Hasım hale getiriyor.
Ötekileştirerek; "var olan" ateşe körük oluyor.
Bunun için de diyorum ki…
Bir taraftan Türkleri.
Diğer tarafta Kürtleri, "birbirine" kışkırtıyor.
Ki yıllar yılıdır.
Terörün.
Ve akıl babalarının yapmak istediği de bu.
"Kardeşi kardeşe" kırdırmak.
Ve sokağı böylesine bir girdabın içerisine sokup; "emellerine" kavuşmak.
Değirmenlerine su taşınıyor.
***
Eleştirmek…
Sorgulamak.
Beğenmek.
Sevinmek, sevindirmek elbette ki olmalı.
Ama bunu sosyal medya cengâverliğiyle değil…
Egosunu tatmin adına değil.
Oksijensiz beyinle, fikri beyanda bulunarak değil.
Sağlıklı ve vicdani olarak yapılmalı…
Eee boşuna söylenen bir söz değil; "dilin kemiği yok" diye!..
"İyiyi de söyletir" kötüyü de "söyletir.."
Onun için...
Sosyal medya terörüne "komplike" bir operasyon şart.
Herkes herkese "dilediğini" söyleyememeli!
***
ORTADOĞU ÜZERİNDEKİ KURGU!
Dün şöyle demiştim.
"Halep'e ağlayamamak."
Maalesef…
Ne batı,
Ne İslam dünyası, ağlamıyor.
Çağday medeni dünya ise..
Bilakis, "daha fazla" kanın akması için iştah kabartıyor.
***
Şöyle ki.
Günün akşamı ne sevinmiştik.
"Halep'te" ateşkes sağlandı.
Artık "savaş" olmayacak.
Siviller katledilmeyecek.
Geçici olsa da; "insani bir koridor" açılacak..
Halep zulmün, zalimliğin, kalleşliğin saldırılarından kurtulacak diye…
***
Ki gece boyunca, bazı troller da az ahkâm kesmedi.
Kimi "Halep" düştü.
Kimi "Halep" kurtarıldı diye…
Tıpkı, Beşiktaş'taki "terör saldırısına" dair "sosyal medyanın klavye cengaverleri" gibi.
Hizip bir fikriyat…
Esed'e methiyeler dizip, "zaferi" diye böbürlenenler.
İktidarı da, "boyun" eğici görünler…
Aynı minvalde, tersi fikir beyanında bulunanlar..
***
Ama!
Kimse şu hakikati görmedi.
Görmüyor.
Dün olduğu gibi, öyle görünüyor ki yarında görmeyecek…
Çünkü "gözler, zihinler" kapalı.
Ortadoğu üzerinde "kalleşçe" kurgulu bir senaryo yıllar yılıdır hayata geçirilmek istenildiği..
'BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ.."
Bugüne özgü değil.
Asırlar öncesine dayanan; bir "emperyal" organizasyon…
***
Haçlı anlayış.
Tek hedef; "İslam'ı ve Müslümanları" yok etmek..
Bu coğrafyada, "kendi hakimiyetinde" bir kurtarılmış alan yaratabilmek.
Dün ırkçılık üzerineydi.
Bugün mezhep üzerine; fırtınalar yaratıyor.
Yine tıpkı; "Kürt’le-Türkleri" bir birine vurdurma gayretleri gibi..
Kardeşkanını döktürmek…
***
Ve buna alet olan piyonlar.
Ki, İslam ülkelerinin bir çok lideri "emperyalizmin" kuklası.
Nitekim.
Dün sabah bunu bariz bir şekilde bir kez daha gördük.
Geçici de olsa alınan "ateşkes" kararı, ihlal edildi.
İhlal eden; İran…
Bir İslam ülkesi olarak, bilinir..
Ama bugün görüyoruz ki, "Emperyalizme" ittifak içerisinde..
Şii milisler, Esed'in askerleriyle; "yeniden saldırmaya başladı.."
***
Anlayacağınız!
Her karış toprağı "kan ve gözyaşının" izleriyle dolu olan bu topraklar…
Artık.
Haçlıların.
Siyonistlerin.
Emperyalistlerin; "üst akıl" merkeziyle sözde "varlık yarışına" giren, kuklaların cirit attığı mekan..
Ne yazık ki bunlar da bu coğrafyanın aslı unsurları olarak gördüğümüz; bildiğimiz kesimler.
***
Onlarda.
Aşiret adına,
Mezhep adına,
Irk adına,
Kapital adına,
Coğrafya hâkimiyeti adına "birbirlerini" yok etme yarışı içerisindedirler.
Düşünmüyorlar..
Bu kavganın zaferinin olmayacağını; "kendilerinin" yok olma planı olduğunu..
Hazin tablo bu…
Galiba Halep'e "ağlayamamanın nedeni de" bu olsa gerek!