ŞU DİLİ DÜZELTİN!

Kayyumlar…

Özellikle, "yerel yönetimlere" atanmışlar!

Yani, "başkanvekilleri!"

Yasal tanımları…

Resmi unvanları, açık ve nettir böyle ifade edilir…

Tek cümleyle; "Başkanvekili…"

Mesela…

Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili…

Ya da, Yenişehir, Kayapınar veya Silvan…

Van, Batman…

Tabi ki Mardin Büyükşehir Belediyesi için de…

Yani, "atanmışlar" noktasında; "Belediye Başkanvekili" denilmeli…

Neden, bu yapılmıyor?…

***

Özellikle de, "basına servis" edilen haberlerde bu ifade kullanılmıyor?…

Yorumlarda…

Toplantılarda…

Konferanslarda…

Etkinliklerde da bakıyorum, aynı düşünce hakim…

Sanki atanmış değil, seçilmiş gibi; "Belediye Başkanı" sıfatı kullanılıyor…

Bu dil ve tanım yanlış…

Çünkü "seçimle" başa gelen bir kişinin yerine atanarak gelen "asil" olamaz!..

Ki Belediye Meclisinden de seçilmiş değil..

O unvanı kullanamaz…

***

Ki, Türk Dil Kurumu da buna itiraz ediyor…

Resmi işlemlerde kabul görmüyor…

Yasal mevzuat da "buna rıza" göstermiyor…

Nitekim kendi yazışmalarında "başkanvekili" tanımı var…

Onun için; "şu dili" düzeltin!..

Hatırlarsak..

HDP'li Belediyeler; "Eş Başkan" diye bir tabir kullanılıyordu..

Özellikle, Belediye başkanı sıfatına dair..

Ki de bu yanlış ve yasal değildi..

Doğru ne ise o…

En doğru ve açık ifade; "Başkanlık makamına" vekâlet olduğu için "Başkanvekili" denilmeli!

***

Tabi bu düzeltme hissiyatını ifade ederken…

Kimse…

Ne atanmışlar…

Ne de başka kulvardaki zevat…

Vaziyeti, "siyasi ve arıza-i bir polemik" mevzusu etmesin!..

Dediğim, yasal mevzut tanımıdır...

Neyse o!

Meramım; "doğru ifadenin" kullanılması!

Ötesine ırakım…

***

SERTLİK DİLİ YANLIŞ!

Söz…

Dil "düzeltmesinden, tanım ifadesinden" açılmışken!...

Şu nara atıcılar…

Azıcık beri gelin…

Bu nasıl bir "agresif, ırkçı ve bölücü" dildir ki…

Herkes…

Elinde silah…

Elinde satır…

Elinde, tank, top, tüfek.. .

5 Bin bilmem "gönüllü!

Asarız…

Keseriz…

Doğrarız…

Vururuz, öldürürüz, yok ederiz…

Sanki savaş çıkmış..

***

İyi de…

Tüm bunları kime, "dair" söylüyorsun!

Topyekûn bir ifadeyle Kuzey Irak'taki "Kürt" halkına…

Yani bir başka ülkede, bir başka anayasal nizam altında olan halka söyleniyor…

Peki, bu halk kim?

Bu halk.

Senin ülkende bulunan…

Senin "asli" unsurun olan…

Devletine…

Milletine…

Ülkenin birlik ve bütünlüğüne, her koşulla bağlı olan; Kürt halkının ırkdaşı…

Kökeni…

***

25 milyon…

Ki 30 milyon da diyebiliriz, Türkiye topraklarında var olan Kürtleri…

Onun Kardeşi…

Dostu…

Akrabası…

Yakını…

Ve bin yıldır birlikte; "kardeşim" diyerek, entegre olmuş bir coğrafyanın milleti...

Hal bu iken, "kullanılan" dil, atılan nara "rahatsızlık" vermez mi?

İtici gelmez mi?

Aidiyet duygusuna "halel" getirmez mi?

Öylesine getirir ki "Seni bile senden" eder…

***

Velhasıl…

Ucuz dilden uzak durulmalı…

Sağlıklı düşünmek…

Empati yapmak…

Hedef konulanın kim olduğunu, tarihine ve geçmişine bakmak lazım…

Pek tabi ki, "kendi evine, kendi mahallesine, kendi komşusuna" kimin kim olduğuna da, bakmalı…

Onun için; "seri gel" diyorum...

Aksi hal; "nüfus yapısını" değiştirir ki…

İşte o zaman; "iş işten" geçer, söylenenler pişmanlık arzına döner…

Asli unsurlarını kaybeder…

Vay ben ne yaptım, haline gelinir?

Ki maazallah!?..

***

İRAN'A TEK SORU!

Salt İran'a değil…

İbadi'ye de…

Yani, Irak'a da aynı…

Ki inanıyorum ki birçok Kürt bireyin…

Yine, Türkler…

Bu coğrafyada hava soluyan kesimin ekseriyeti soruyor…

Kuzey Irak'taki "referandum" adımını…

Barzani değil de…

YNK atmış olsaydı…

Ya da Goran grubu işin "başrolünde" bulunmuş olsaydı…

Bu; "kızıl kıyamet" fırtınası koparılır mıydı?

Sanmıyorum…

***

Bir de…

İsrail'in "kendince" masa aktörü olma adına; "destekliyoruz" demeseydi…

Hamisi, ABD'nin tavrı…

Gün itibariyle; "vücut" bulmamış olsaydı…

Suni olan Barzani'ye…

Yahudi…

Ermeni diye "yaftalar" yapıştırılır mıydı?

Sanmıyorum…

Ama gidişat tek soruda saklı; "mezhepsel" devletçikler "kimin işine" yarar?

Görülmesi gereken bu!

***

İŞTE HAKİKAT SÖZÜ…

Yeni Lawrence’lar…

Ne yazık ki Ortadoğu'da cirit atıyor…

İran'da…

Irak'ta…

Suriye'de…

Pek tabi ki, ülkemiz Türkiye'de…

Dün olduğu gibi, bugün…

Hedef; "eksen" hasarını yaratmak…

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün bu noktaya dikkat çekti…

Ve tarihsel bir ifadede bulundu…

Dünü de hatırlatarak…

"Yeni Lawrence'lar bu defa başarılı olamayacaklardır!"

İşte hakikat sözü…

Yoksa…

"Bu ateş, bu yangın, bu kızıl kıyamet…" herkesi ama herkesi "yakar…"

Bilmemiz gereken bu!

***

Şu da bir gerçek olmalıdır ki…

Herkes…

Yanı başına sızan; "Yeni Lawrence’ları" bilmeli…

Tanımalı…

Evet, Yeni Lawrence’ların oyununa gelmemek lazım!

Sevr…

Lozan…

Ve Osmanlı'nın hükümranlığının yıkılışı!

Hepsi aslında; bugüne dair dünün bir "ders-i ibretidir!"

Tabi ki; idrak edebilene...!?

Hayırlı Cumalar..

***

İŞKEMBEDEN LO LO!

Yani şimdi…

Birileri, birilerine "işkembeden" lo lo çekiyor…

Tabi ki birilerinin nam-ı hesabına…

İyi de; sen kimsin?

Kısırlaşmış duygularını, yeni şehvetle canlandırma gayen ne?.

Peştamal takmak…

Ah, oh serüveni yaşamak için, kime "lo lo" çekiyorsun…

Bilesin ki…

Lo lo çektiğin, öylesine lo lo çeker ki; "neyin kafası, neyin dibi" olduğunu anlayamazsın!

Sahi…

Fahişeyle…

Hayat kadını…

Ve sokak deyimiyle; "orospu", arasında ne fark var.

Hepsi bir "karakterin" tanımı değil mi?

Neyse!

Sabah sabah ağzımızı bozmayalım!..