Sürecin aksiyonu?
Ülkemin.
Hele ki,
Siyasi davalar ve geçmişin “karanlık” yüzü!
Doğrusu;
Maşallahı var olup-biten “hadiseler” zincirinin.
İşte haftanın ilk günü ve baş döndüren gündem başlıkları.
Her biri kendi meşrebinde dehlizleri barındırıyor.
***
Güne neyle uyandık dersek!
Elbette ki,
Hafta içerisindeki “mevzuular” tabi ki Başbakan’ın “iki günlük” Mardin çıkarması.
Ve hiç tartışmasız burada, yaptığı konuşma...
Özellikle;
“Kürtçe hutbenin” yani “anadilde vaaz” verilmesi yönündeki söylemi.
“Niye, Kürtçe vaaz verilmesin ki?”
***
Doğrusu,
Bu çıkışı ve istemi bölgede çok önemli bir etki ve yankı uyandırdı.
Gerek, İlahiyatçılarda ve gerekse din adamlarında.
Ve tabi ki; bölge ahalisinde;
“Hamle”,
Özellikle çözüm süreçinde, “önemli ve olumlu” katkı sağlayacağı ifade edilerek, destek verildi.
Geç kalınmışsa da!
Olması gereken özgürlükçü bir adım..
***
Zaten,
Bir süreden beridir, “STK’lar özellikle İslami STK’lar” bu meyanda çaba gösteriyordu..
Neden;
Halkın anlayabileceği dilde bölgede “vaaz” verilmiyor..
Tabi ki,
Diyanet İşleri özellikle “Din İşleri Yüksek Kurulu” dünkü beyanıyla duruma pek sıcak bakmadığı görüldü..
Doğrusu;
Hükümet bunu anlayışı ve karşı duruşu nasıl aşar onu bilemem!
Ama zaman olup-biteni neyi gösterir hep birlikte göreceğiz.
***
Gelirsek;
“İmralı süreci ve ikinci heyette kimler yer alacak sorusuna?”
Ülke ve bölge;
Hiç kuşkusuz ki günlerdir bu sorulara cevapla bulma gayreti içerisinde.
Malum,
Başbakan, Mardin’den ayrılmadan önce şöyle dedi;
“İsimlerle alakalı kararı bu akşam netleştirebiliriz.”
Açıklanmadı.
Ama kamuoyunda konuşulan ve BDP’nin de kabul ettiği isimler;
Selahattin Demirtaş.
Ahmet Türk.
Pervin Buldan.
Özellikle,
Hükümet ve tabi ki, BDP’deki yumuşamayla bu isimler şuan için kesin görünüyor.
***
Lakin,
Dün sabah sürpriz bir gelişme oldu.
Tabi isimlerle alakalı değil.
İmralı ziyareti!
BDP görüşmesi öncesi;
İmralı’ya beklenmeyen bir ziyaret gerçekleşti.
Kardeş Mehmet Öcalan,
Dün sabah erken saatlerde İmralı’ya gitti ve kardeşiyle görüştü.
***
Bu görüşme neye hikmet derseniz?
Doğrusu;
BDP’liler gitmeden önce icra edilen “nabza” yönelik bir hamle derim.
Gaye Öcalan’ın,
Hükümet, BDP ve kamuoyundaki “havayı” önceden solumasını sağlamak.
Çünkü,
Birinci heyetten sonra aylar geçti.
En önemlisi;
1.5 ayı bulan, “ikinci heyette” kim yer alacak polemiğindeki belirsizlik hali.
Ve bu görüşmenin “takvimine” ilişkin; hükümet ile BDP uyuşmazlığı.
***
Her ne kadar;
Bunun mülahazalarını kendisine tahsis edilen “televizyondan” takip ediyorsa da.
Birebir;
En yakınından, “duyması” daha doğru ve mantıklı.
Peki,
İmralı’dan gelen “mesajlar” nedir?
Kardeş Öcalan, bazı soruları yanıtladı.
Öncelikle,
Görüşmeye Öcalan “Eş başkanları” istiyor.
Süreçle ilgili;
“Mazeretlerin” üretilmemesi, “bir an önce” görüşmelerin yapılması.
Ve tabi ki,
Bir yerlere gidilecekse, “kuşlarla değil, insanlarla gidilir” sözü.
***
Üç sorunun özeti şu.
Öcalan,
Zaman kaybına tepkili, “sıcağı sıcağı” hadisenin, müzakeresini istiyor.
Biliyor ki,
Kürt kamuoyu da,
Türk kamuoyu da, “çok çabuk” siyasi mülahazalarla seyir değiştirebilir.
Şuan,
Toplumsal bir “mutabakat” var çözüme yönelik sürecin işleyişine.
Aksı takdirde;
Olup-biten negatif durumlar atılan adımları, “tökezletir”...
***
Nitekim
Bunlar konuşulurken, Sinop’tan “provokatif” haber geldi.
Bir süredir;
BDP’nin “kardeşlik” duygusuyla icra etmek istediği, “Karadeniz Turu” vardı ya.
Ki önceki gün başlamıştı.
Çok ta,
Olumlu ve pozitif bir atmosfer geliştirilerek.
***
Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder,
Levent Tüzel,
Sebahat Tuncel
Ve Ertuğrul Kürkçü’den oluşan heyet.
Çorum’dan sonra,
Sinop’a geçerken, ne yazık ki “şiddet” içeren protestolarla karşılaştı.
Yazıyı kaleme alırken;
Dört BDP’li Milletvekili sığındıkları “öğretmen” evinde, mahsurdular.
Bina önünde polis.
Dışarıda, “yüzlerce” kışkırtılmış sinirli bir halk kitlesi.
***
“Sivas”,
Hadisesini andıran bir tablo.
Görüntülere göre; BDP’liler “linç” edilmek isteniyor.
Araçlar yağmalandı,
Bina taşlanıyor.
Bakıldığında; kalabalığa yön verenler Ülkücü kesim.
Faşizan bir girişim.
***
Tabi ki;
Şehrin valisi başta olmak üzere, güvenlik yetkilileri de.
Ne diyeyim;
Yine ucuz "milli" duygularla sokaklarda "kahramanlık" yapanlara, “seyirci” kaldı.
Önleyici tedbirlerde zafiyet vardı.
Evet,
Kavga, savaş, ölüm nereye kadar!
Linç girişimi;
Ne insanı,
Ne siyasi,
Ne de misafirperverliğe,
Ve ne de, demokrasi ahlakına, “uyan” bir gayret değil.
Bu tür; zihin bunalımı, toplumsal, “ayrışmaya ve düşmanlığa” sevk eder.
İmtina edilmeli.
***
Bu ülkenin geleceği önemlidir.
Kimse, kuru kahramanlık yapacağım diye, barışa giden yola mayın döşemesin...
Döşeyemezde!
Sinop’ta olup biteni,
Karadeniz halkına mal etmek doğru değil.
Öyle inanıyorum ki;
Trabzonlular, Rizeliler ve bütün bir Karadeniz halkı, “kardeşlik” duygusuyla uzanan eli geri çevirmeyecekler.
***
Hükümetin, ilk anda “tepki” koyması.
Durumu; “provokatif” bir girişim olarak, görüp kınaması önemli.
Onun için;
Böylesi provokatif girişimler, “savaş rantçılarının” iştahını kabartır.
Pusuya yatan şer yapıların, “beklentilerine” katkı oluşturur.
Belki birileri;
BDP’nin bu girişimini “zamanı mıydı” diye eleştirebilir.
Kendi düşünceleri!
Ama,
Başlatılan “duygudaşlık ve duygu kardeşliğine” dayalı, Karadeniz turundan vaz geçilmemeli...
Zaten, atılacak geri adım; “emellerine” kavuşmaları demektir.
Tabi ki, “sağduyulu” ve etki-tepki, düşüncesine de girmeden; “yola devam”
***
Gelelim,
Kandil’den “yükselen” mesaja.
Murat Karayılan.
ANF’ye verdiği mülakatta, “süreci” değerlendiriyor.
Söyleşi de,
Sıkça Öcalan'a bağlılıklarını vurgularken, şu söylemi dikkat çekiyor.
Muhafazakâr iktidarda Kürt mücadelesinin payı var.
Bu tavır, şaşırtıcı.
Hükümet’e bir “yakınlaşma” girişimi mi?
Ne amaçla söylenmişse de; bu algı pozitif katkı sunar derim.