Suriye'deki Dengede Kürtler!
Evet,
Suriye'deki "rejim" çatırdaması.
Ve beri yanda Kürtlerin coğrafyadaki "varlık" mücadelesi.
Biliyorum!
Herkes, ama herkes fikri beyanda bulundu.
Kimi ön yargılarını savurdu.
Kimi , "hayal" âleminde, "dehlizler" oluşturdu.
Bazı çevreler de,
Tankı-tüfeği, topla da "savaşa" gidelim, naraları attı.
Kimi de,
Akl-i selim ve geçmişin tecrübesiyle, "hakikate" ışık tuttu.
***
Tabi, Bu icra aydınlarımızdan. Ya siyasilerimiz!
Maşallah. Ki maşallah;
İktidarın bazı kesiminden tutunda muhalefete kadar.
Onlar da, "ön yargıların" kurgusunda!
Doğrusu;
Mevzudaki duruşları "veryansın" kime ne?
Ya sus, ya savaşa gir!
Orta yol yok, ya da kazanım nasıl elde ederim, düşüncesi hâsıl değil.
Varsa yoksa "çıkmaz"!
***
Tıpkı,
Yıllar önce, Irak'taki "devrim" süreci gibi!
İşte bu ikmal içerisinde bir duayenin sözüyle diyorum ki.
Geçmişin, hatasını yaşamak istemiyorsak!
Ortadoğu'daki, harita değişikliğinde, "güven ve kazanım" istiyor isek!
Geçmişi hatırlamalıyız!
Yol haritasında ana ilkemiz de şu olmalıdır.
Önce meseleyi iyi okumalı.
Onun için de;
Olup-bitene bakılacaksa Türkiye'den Suriye'ye olmamalı,
Bu tamamen;
Ortadoğu penceresinden genel bir profille bakılmalı!
Aksi takdirde;
Gerçeklerin yerine "hayal ürünleri ve peşin hükümlülükleri" görürüz!
***
O zaman,
Ortadoğu'nun "değişim" rüzgârına bakalım.
İyi okumalı ve görmeli,
Şöyle ki;
Ortadoğu'da yıllardır süre gelen "despot" yönetimler dağılıyor!
Halka rağmen, halkı yönetmeye çalışan vesayet rejimler yıkılıyor.
Kimi 40 yıllık iktidar, kimi 50 yıllık.
Mısır. Tunus. Libya.
Irak ve bugün, "düşme" potasında olan Suriye'deki Esed rejimi!
Sebebi de;
Ülkeler ve o ülkelerin halkları çağın gerekleri noktasında "yönetimsel" rejimler istiyor.
Yani daha demokratik!
Yani daha özgürlükçü yapı.
***
İşte bu ikmal olunca!
Doğal olarak yıllardır "inkâr" edilen, yok sayılan hatta vatandaşlık kimliği dahi alamayan "kimlikler de" halkları elde etme noktasında, ortaya çıkmaktadır.
Kürtler de, bu eksende, özellikle Irak'ta olduğu gibi, bugün Suriye'de "varlık" mücadelesini, sergilemektedir.
Görülmeli ve idrak edilmelidir, Kürtler Irak'ta uzun yıllar, "kimlik" mücadelesi verdi.
O dönemin, Uluslararası güçler yani ülkeler.
Türkiye de dâhil olmak üzere; "Aşiretler" bir kaç grup, aile diye görüyordu Kürtleri!
***
Saddam, Halepçe'de "soykırıma" dayalı, kimyasal silah kullandı.
Onbinlerce Kürt, çocuk, kadın yaşlı demeden, "katledildi".
Uluslararası güçler, "umursamaz" takındı!
Velhasıl; atmosfer ve rejimler değişince Kürtler de "Dünya siyaset arenasına" giriyor.
İşte, Talabani Irak'ın, Cumhurbaşkanı.
Mesut Barzani de, Kuzey Irak'taki Kürt Federal Yönetiminin başkanı.
Kısacası; "Kürt devleti"nin varlık, ikmali.
***
Şimdi, Kuzey Irak'taki oluşum,
Türkiye'nin, himayesinde, dostluk ağı içerisinde!
Ankara-Barzani.
Ankara-Kuzey Irak arasında, "dostluk" ilişkisi en üst seviyede!
Ki bugün; Türkiye'ye "petrol" satışı yaptığı için.
Dostluğa binaen, Barzani Bağdat'la olan "köprüleri" yıkmak üzere.
***
Dün Barzani'nin açıklaması vardı.
"Bağdat'ın ortaya koyduğu strateji, "savaş ilanıdır".
Yani. Türkiye'nin "ilişkileri ve Suriye'deki yapıya" müdahale etme.
Edersen, "savaşırız".
Malum, Bağdat Barzani'nin petrol satışına,
Ve bölgede Peşmerge gücünü elinde tutmasına,
Silahlı güç ve ordu ikmaline gitmesini istemiyor.
Sonuç, Türkiye Kuzey Irak'ı derler ya geçte olsa, "himayesine" alarak, hamilik üstlendi.
Kim kazançlı; "iki tarafta" kazançlı?
***
Gelelim, Suriye'deki değişime yönelik esen rüzgâra.
Öncelikle; Kürtler açısındaki kazanım "sürpriz" değil...
Dedim ya; bölgede bir harita değişikliği söz konusu.
Onun için de; Suriye'deki Kürtlerin, hatta Kuzey Irak
Ve tabi ki, Türkiye bağlantılı olarak, "pozisyon da" değişmekte.
***
İşte, tabiri caizse "zurnanın" zırt dediği yer burası.
Bu değişimde; PKK'nın konumu ve Türkiye'nin, ortaya koyacağı "tavır" önemli.
Öncelikle, şu iyi bilinmelidir ki, PKK Irak'tan daha çok, Suriye'de kapsamlı bir faaliyet alanı ve ilişkileri mevcut.
Çünkü 80'lerden buyanadır, "Suriye' ile derin bağlara sahip!
Aynı zaman da, buradaki özelliklen de Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile yakın ilişkili!
***
Mahmut Övür'ün, üç gün önce kaleme aldığı gibi.
"Bu gerçeğe; Türk ve Kürt milliyetçi "önyargılarıyla" bakmamak gerekiyor!
Yani yeni zemin ve olabilecek atmosferdeki denge değişimi.
Belki ilk etapta, İçerisinde "tehlike ve tehditler" barındırıyorsa da!
Sürec ikmalinde; Normalleşmenin vesilesi olabilir.
***
Evet,
Suriye Kürtlerinin yeni pozisyonu!
Türkiye'nin, uzun yıllardır hayata geçirmek istediği "düz ovada siyaset" veya "demokratik açılım" diye formüle ettiği projeyle; PKK'nın siyasallaşmasının yolunu açabilir.
Zaten süreç; "Bağımsız Kürdistan"dan çok, her ülkede demokrasi içinde statüsü tarif edilmiş Kürt bölgeleri.
Birilerine, kâbus ve kabul edilemez olarak görülüyorsa da!
Özü itibariyle;
Yarınlar açısından, "olması ve olabilecek hakikattir" diyorum.
Çünkü "görünen köy kılavuz istemez".
Süreç bunu alenice gösteriyor.
***
Şu ayrıntıyı da göz ardı etmemek gerekir.
Bakınız,
Daha iki hafta öncesine kadar, PKK.
Hatta PYD.
Esed rejimine, "bel çıkar" pozisyondaydı.
Ama şimdi; aksi istikamette hızla değişti.
Bu da, Kürtler kendi menfaatleri açısından,
Yıllardır "özlem ve mücadele" içerisinde oldukları hakları elde etme gayretinde.
Onun için de,
Kürtler açısından kazanç nerdeyse rota o yöne çevriliyor.
Şuan Suriye kuzeyinde ciddi manada "yönetimsel" gücü elinde tutuyor, PYD-PKK!
Halk desteği de var.
***
Ancak,
Burda şu soru gelebilir?
PYD-PKK "ikili oynuyor", Esed rejimiyle "işbirliği" içerisinde!.
Doğrusu,
Bu sorunun hakikati şuan için, çok zayıf!
Ama yok da denilemez.
Gelelim,
İkinci soruya yani en can alıcı nokta!
PKK bu "güç yani siyasi zemindeki" kazanımı, heba eder mi?
İllaki silah deyip, farklı mecralarda, "komuta edilmeye" rıza gösterir mi?
İşte burda durak söz konusu.
Böyle bir strateji de, ciddi manada "güven ve zemin" kaybına yol açar.
Siyaset sosyolojisi açısından!
Sanmıyorum ki;
PYD üzerinden sivil siyaset yapacak bir PKK elde edilen "coğrafik" yapıyı kaybetmeyi göze alsın.
***
Sonuç itibariyle;
Türkiye de,
PYD ve tabi ki PKK'da.
Aynı zaman da; Kuzey Irak Federe Yönetimi.
Şiddeti, silahı ve uluslararası "provakitif" siyasetten uzak,
Çözümsel, uzlaşı ve hamilik ile ağabeylik, siyasetiyle, süreçten "kazanım ve birliktelik" elde etmelidir.
Bugün,
Türkiye'ye sığınan binlerce Suriyeli vardır ki.
Bunların büyük kesimi; "Kürt ve Arap".
Onun için,
Diyorum ki gelişebilecek zıt bir konsept;
Kürtler açısından, Türkler açısından ve aynı zaman da, Ortadoğu'daki tüm haklar açısından "korkunç" bir batağa vesile olur.
Ki bunun gelişmemesi de elde değil.
Bu da topyekûn "Ortadoğu'nun" sonu demek olur.