Tabela partisine bir-iki!
AK Parti.
Beri yanda, CHP.
Ne yazık ki;
Bölgenin siyasi dinamiklerinin merkezi konumunda olan Diyarbakır’da “tar-ü mar”.
Parti teşkilatları yapı ikmaliyle “kaynayan kazan” misali!
Maşallahları var.
Gün,
Hafta,
Hatta Ay ve yıl itibariyle, “vukuatsız” geçirmiyorlar.
Öyle ki,
Teşkilatlar “kişi” yontma değirmenine döndü.
***
Genelde,
Bölge’de birinci,
Yerelde ise,
BDP’den sonra ikinci parti konumunda olan AK Parti.
10 yıllılık bir ömre sahip!
Ama bir bakın,
Parti teşkilatı ve başkanlık süreçlerine, “yazboz” tahtası gibi.
Kuruluşundan şuana kadar; 6 İl Başkanı değişti.
İkisi,
Milletvekilliği için istifa edip, yerine atama yapıldı.
Diğerleri de,
Atama, sonra kongrede görev değişikliği, bilahare yeniden görevden alma.
***
Basit,
Sıradan,
Günübirlik politik çıkarlar,
Küçük olsun benim olsun,
Himaye ağabeyi ben olayım zafiyetiyle 1,5 yılda bir “İl Teşkilatı” değişti.
Gelen de,
Ne hikmetse “gideni aratır” bir kimlik zafiyetiyle, istikrarsızlaştı/rıldı!
Ve hepsinin,
Siyasi “güç dengesine” baktığımızda.
Parti misyonuna,
Halkın beklentilerine,
Siyasi mülahazalara en önemlisi “saha hâkimiyetine” sahip olmayanlar.
***
Parti oylarına,
Halkın gösterdiği teveccüh oranına baktığımızda, “zerre-i miskal” katkıları yok.
Kendi köyünden,
Seçim bölgesinden,
Hatta aile fertlerinden “oy” almışlığı olmayanlar.
Ama ne garip ve bilinmez denklem ki;
Kendilerini sureti haktan gösterip “Parti Kurtarıcısı-Kahramanı” olarak ilan ederler.
Ve bu ilan,
Maalesef farklı konseptlerle, Parti merkezi tarafından “yutuluyor-çukalanıyor”.
***
Bakınız,
Halit Advan istifamı görevden alınmamı.
Her ne ise;
Parti teşkilatı koltuğunu bırakalı ne kadar oldu.
Sözde 30 aday başvurusu var.
Parti de temayül yoklaması yapıldı.
Yerel bazda, düşünceler ve görüşlere başvuruldu.
Peki sonuç.
Tıpkı geçmişteki zafiyetin tekerrürüyle, “kısır” çekişme hâkim.
***
Advan’ın,
Üzerinin çizilmesinden sonra kaç yazı yazdım.
Doğrusunu,
Sayısını hatırlamaz hale geldim.
Ve halkın beklentilerini,
Diyarbakır’ın istemlerini,
Pek tabi ki, İktidar Partisi Teşkilatı’nın nasıl bir “misyonla” güç kazanabileceğini,
Halktan kopuk halini,
Nasıl bertaraf edip, “kaynaşan”, uzlaşan ve saha hakimiyeti sağlayabilen.
Siyasi kaygı,
Rant ve bireysel menfaat tuzağı ve bencilliğine düşmeyen, bir “anlayışın” egemen olması gerektiğini, ifade ettim.
***
Lakin,
Partinin seyr-ü seferine bakıyorum,
Söz de,
Arayıştan sorumlu olan Parti yetkililerine bakıyorum,
Beri yanda,
30 kişiden söz edilen aday başvuruları listesine bakıyorum,
Maalesef,
Elle tutulur, yenilir-yutulur, iştah açan olmadığı gibi.
Halktan uzak,
Halkın sorunlarını bilmeyen,
Hele siyaseti ve AK Parti misyonuna samimi olmayan.
***
Ana hedef,
Siyasi iktidarın nimetlerinden faydalanmak,
Rant ve çıkar,
Biraz da gelecek ikbaline özgü günü-birlik siyasi manevra kabiliyetine sahip olanlar.
AK Parti’ye,
Şuan çember misali sarıp-sarmalanmışlar.
Galiba,
AK Parti Diyarbakır’da her dönemde olduğu gibi bu dönemde de “havlu” atma düşüncesinde.
Bu da haliyle,
Önceki gün parti önünden geçerken seyrettim.
“Tabela” Partisi olmaya hızla ilerliyor.
Ne diyelim;
Müsebbipler ve tabi ki himaye edenler “utansız”...
***
Gelelim,
Anamuhalefet partisi CHP’ye.
Onun da,
AK Parti gibi maşallahı var.
Birbirlerinden, “geri kalır” yanları yok.
Al birini, vur ötekisine.
Baksanıza,
Dün CHP’de “kaynayan kazan” misali bir kez daha fokurdadı.
***
11 günlük,
Parti teşkilatı de “görevden” alındı, siyasi ihtiraz yüzünden.
Dile kolay;
Bir yıl içerisinde, Diyarbakır İl Teşkilatı neler yaşamadı?
Mahkemelik mi,
Fesih kararları mı,
Parti merkez yönetim kurulunun “infazları mı?”
Tabiri caizse; “yaz-boz” tahtası gibi.
Gelen,
Oturana atanana, seçilene “Sen kimsin" diyor.
***
Bir yılda,
7 il başkanı görevden alındı, değişti-atandı.
Yani öylesine bir hale gelindi ki.
Biz gazeteciler olarak,
CHP’nin Diyarbakır İl Başkanı bu ay, bugün “kim” diye sorar hale geldik.
Aslında,
CHP’deki “kaos ve istikrarsızlık”, AK Parti gibi.
Çünkü
Bu kavga ve bölünmüşlük, iç çekişme 1,5 yıl önce başladı.
***
Kılıçdaroğlu’nun,
Kaset gazisi Baykal’ın ayağının kaydırılmasıyla, Parti yönetimine gelmesiyle!
Malum,
Babadan oğulla, CHP’ye hizmet etmiş ve Milletvekili çıkarmış.
Partiyle,
Özdeşleşen bir aile olarak, Mesut Değer “devre” dışı bırakıldı.
Yerine,
ABD Düşünce Kuruluşu “patentiyle”, Sezgin Tanrıkulu geldi.
Bu değişim;
Diyarbakır Teşkilatı üzerinde “ciddi bir hesaplaşma” başlattı.
***
Açık kollama!
Ki bu yönde,
Dersim katliamı ve Türkiye siyasetine kazandırılan “özür dileme” hakikati evresinde.
İl Başkanı,
Ve Mesut Değer’in kardeşi olan Muzaffer Değer beyanat verdi.
Başbakan Erdoğan’ın,
Dersim katliamıyla alakalı açıklamasına destek vererek, “Dersim’den özür diliyoruz” diye.
Vay sen misin diyen!
Tanrıkulu,
Ve Kılıçdaroğlu “infazıyla”, görevden alındı, Değer.
***
Her ne kadar,
Mahkeme kararıyla döndüyse de.
Yerine başka isimler atandıysa da,
Bir süre git-geller yaşandı.
5 kez kongre iptal edildi.
Sonra,
İki ayda bir İl Başkanı ataması koduna geçildi.
Ki sular duruldu diye görülen;
Haşim Koyuncu bile iki hafta önce İl Başkanlığından istifa etti.
***
İstifa ederken,
Mesut Değer’e eleştiri getirip “Partiyi ele geçirme” operasyonu demişti.
Bilahare,
Koyuncunun bıraktığı göreve CHP’de uzun yıllar görev yapmış Mehmet Beşir İpekçi getirildi.
Ama ne var ki,
İpekçi’nin de ömrü iki hafta bile, olmadı.
11’inci günde görevden alındı, hem de 24 kişilik parti teşkilatıyla birlikte.
Dün kendisi,
Kameralar karşısına çıktı ve içini döktü, Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na.
Ve dedi ki; “Sen kimsin?”
***
Son sözü dikkat çekiciydi İpekçi’nin.
"Manşetlerle gelen sayın genel başkanımız.
2010 yılında manşetlerde idik.
Bugün alt sütunlarda, yarın boş sütunlarda yer alacak gibiyiz””?
***
Velhasıl,
Genel bazda iktidarda olan,
AK Parti
Ve Anamuhalefet unvanına sahip,
CHP,
Diyarbakır’da çok hızlı bir şekilde “Tabela” partisi olmaya yol alıyorlar.
Zaten,
İç çekişme,
Siyasi kaygı ve beklentiler yüzünden değil midir ki, saha hâkimiyeti bir tek BDP’nin elinde.