TARAFLARIN "İNTİHAR" SEYRİ…
Kim ne der bilmem?
Ama…
Hakikat bu…
Ve ifade edilmelidir…
PKK…
Dağdan şehre inmesi…
Eylemlerini…
Saldırılarını "burada" yapması…
***
Yol kesmesi…
Hendek kazması…
Kimlik kontrolü…
Kepenk indirme…
Mayın…
Bomba tuzakları kurması…
Polisi…
Askeri "saldırı" hedefinde tutması…
***
Şiddetin…
Her geçen gün "gemi azıya" vurması…
Kaçınılmaz "sivil" ölümleri…
Çoluk çocuk…
Kadın…
Doktor, Hemşire…
Genç kızların vurulması…
90'lı yılları yaşar olmamız…
***
Şu fikri birçok kesimde, kanaat getirtiyor.
"PKK intihar ediyor?"
Çünkü hal-i hazırdaki durum "Kürtlere" zarar veriyor…
Yararı yok…
Bu nedenledir ki; Kürt halkının kendisine olan bakışının "değiştiğine" dair, kendi beyanları var?
Destek oranı düşüyor…
Çünkü…
Ölümler…
Saldırılar…
Eylemler Kürtlerin beklenti içerisinde olduğu "barışa" katkı sunmuyor…
***
Ortaya çıkan kaotik ortam…
Hiç tartışmasız…
Karanlık…
Ve derin yapıların da; "faaliyet" içerisine girmesini sağlıyor.
Kandan beslenen; nemalanan kesimler…
Onlar "ateşi" körükleme de…
Var olan "şiddet" sarmalını tırmandırıyorlar…
Pusudaki "kurtlar" misali…
Fırsat kollanıyor…
***
Ki son dönemlerdeki birçok "faili meçhul" kalan hadiseler de bunların sonucu!
İşte en sıcak vaka…
AK Parti Diyarbakır eski Gençlik kolları Başkanı Yunus Koca.
15 gün önce; "tehdit" edildiğine dair şikâyette bulunuyor.
"JİTEM" diye.
Sonra işyerinin önünde; "kurşun" yağmuruna tutulup öldürülüyor.
***
Sadece; Diyarbakır'da.
Şu son, 6 Ay içerisinde yaşanan "faili meçhul" cinayetler.
50'ye yakın...
Esnaf'tan iş adamına,
Polis memurundan, askere..
STK temsilcisinden, siyasi parti mensubuna kadar.
***
İşlenen bir çok cinayet; "hala" karanlıkta.
İnfazlar "derin bağlantılara" sahip.
Halktaki kaygı büyük…
"Kimin eli kimin cebinde" belli değil.
Kim dost, kim düşman, Meçhuliyet içerisinde; "kan akıyor?"
***
Durum böyle olunca!
Der demez!
Bölge insanı "ciddi bir sorgulama" içerisine giriyor.
Barışı mı isteyeceğiz.
Yoksa topyekûn savaşı mı?
İşte yol ayrımı…
***
Ancak.
Kürt halkı.
7'den, 70'e.
Bin yıllık tarihi bağlantılar.
Etle-tırnak olunmuşluk.
Ülkenin dört bir yanındaki "yaşam" hakikatiyle "savaşı değil" barışı istiyor.
Ve diyor ki;
"Bu saldırılar, bu ölümler" barışa, müzakereye, "haklılığa" hizmet etmiyor.
***
Şu an 2013'ü istiyor.
2014'teki;
"Huzurun, güvenin, istikrarın, barışa dair" umutların güçlendiği.
Dağların.
Ovaların "renklendiği" insanların sosyal yaşamın doyumuna ulaştığı.
İş'in. Aş'ın kazanım sağladığı; "günleri" istiyor.
Bunun için de; "silahların susmasını, ateşkesin ilanını" bekliyor.
***
BÖLGE İNSANI DERİN DÜŞÜNCEDE?
Bölge insanı.
Şu sorgulamayı da yapmıyor değil.
Siyasal iktidar.
Ya da, devletin tepesi.
"Silahı ve çatışmayı" körükleyici bir tavır içerisinde ise de.
Ki olduğuna inanıyor.
Kürtler tüm buna rağmen "savaşı değil barışı isteyen" taraf olması gerektiğini söylüyor?
Çünkü "silah miadını" doldurmuştur.
Artık siyasal alanda "mücadele" gerekli diyor!
***
Öcalan ne diyor?
"Silahlı mücadele devri bitti"
HDP ne diyor?
Siyasi alanın önü açılmalıdır?
Kürtler ne diyor?
"Çatışmasız. Silahsız. Nihai bir barış?"
O zaman; neden "siyasi mekanizmalara" söz hakkı verilmiyor.
***
Şimdi; HDP'nin, 102 belediyesi yok mu?
Var...
MHP ve CHP'nin sahip olamadığı kadar; "Büyükşehir Belediyelerini" yönetiyor.
7 Haziranda; yüzde 13'ün üzerinde bir oy başarısı.
80 Milletvekili…
Türkiyelileşme sloganıyla; ülke sathında alınan destek.
***
Yine bu evrede.
Kazanılmış birçok siyasal haklar.
Yasal haklar.
Batı desteği.
Parlamentodaki temsilliyetle bugün "kabinede" yer almış…
İşte tüm bunlar bugün gelişen "çatışmalı" seyirde ne yazık ki harcanıyor…
Çünkü Kürtlerin "âli menfaatine" dair bir katkı yok…
***
Şu da bir hakikattir ki…
Akli selim, düşünen herkes hem fikirdir…
Siyasal iktidar da,
PKK yönetimi de; "barış serüveninde" uğrayacakları güç kaybını göze alamıyorlar…
O'nun için de bir birbirine samimi olmadıkları gibi!
"Beceri" sahibi de değiller…
***
Korku var…
Acaba "eldeki güç" gider mi diye?
En küçük bir sarsıntıda…
Hemen silaha sarılmaları işte; "bu eldeki gücün" kayıp olacağına dair kaygıdan kaynaklı…
Ama şunun farkındalar mı, değiller mi?
Ki biliyorlardır…
Silahtan "ölüm çıkar" barış ve sonuç çıkmaz…
***
Sonuç itibariyle!
Kürtler cephesinde.
PKK.
Kendi varlığını "yok etmenin" serüvenine bırakmış bir seyirde.
Ki giderken; "Kürtleri de" yanında götürüyor.
Aynı minvalde, Siyasal iktidar da.
Türkiye açısından "kendi" sonunu getirmenin, gafleti içerisinde.
Giderken, ülkeyi de "beraberinde" tarumar ettiriyor.
***
Temennim odur ki!
Türklerin,
Kürtlerin,
Ülkedeki diğer kimliklerin oluşturduğu kamuoyu entegrasyonuyla…
Akla-ziyan sürece…
Topyekûn dur diyebilecek bir mekanizmayı "ivedi" bir şekilde, işletebilsin…
***
Batı’da, Doğu’da…
Güney’de…
Kuzey'de yani ülkenin dört bir yanında!
Marjinal "yapılarla" değil.
Ve herhangi bir "siyasi akımın da" patentini almadan işte halk, işte vatandaş, işte Türkiye ahalisi denilerek "Edi bese" denilmeli?
***
Silahlar sussun.
Nihai barış sağlansın.
Denilebilinecek; "mitingler" organize edilmelidir.
1 Kasım seçimlerini.
Tüm siyasi akımlara da; "aklınızı başınıza" alın uyarısıyla "halklar için" şer'den "hayır" çıkarabiliriz.
**
ÖCALAN NEDEN KONUŞMUYOR?
Öcalan!
Bir önceki yazımda da değinmiştim!
Ve sormuştum.
Neden;
Tam da ihtiyaç duyulan bir evrede.
Silahların susması.
Çatışmasızlığın yeniden hayat bulması için "devreye" sokulmuyor?
***
Çünkü!
PKK'ya silah bıraktıracak.
Söz geçirtecek.
O'nu hal-i hazırdaki seyirden "çevirecek" tek isim; Öcalan.
Neden!
Bu mekanizma işletilmiyor.
***
Yoksa!
Bir üst akıl mı; devrede…
Konuşmasına,
Konuşturulmasına,
Görüşmesine,
Görüştürülmesine "ambargo" uyguluyor…
Bir binilmezlik…
***
Ama.
Hal-i hazırda herkesin merakı da şu.
Olup-bitene?
Harekâtın lideri ne düşünüyor?
Tavrı nedir?