TURKUAZ HALILARIN ALTINI BİR GÖRSELER…

Kırmızı değil…

Turkuaz...

Artık...

Kırmızı halı yok…

Turkuaz halı ve "rengi" de resmiyet almış..

Neyse!

"Turkuaz halıların altını bir görseler?" diyerek yazıya başlık attık ya..

Evet, Diyarbakır…

Acı bir gerçek ki; "hakikatleriyle-görüntüsü" bir değil…

***

Sosyal..

Siyasal..

Ekonomik..

Kültürel..

Ki şehrin kimliksel, coğrafik ve konumsal yapısı; "çıkmaz sokak" gibi!

Ne yazık ki…

Konum ve özellikleriyle "en baba" kent olması gerekirken...

Bırakın "büyükşehirlerle" boy örtüşmeyi…

En basit "hizmet" alanında bile; gerilerde...

***

Tabi.. Taşı gibi bahtının kara hali!

Bugüne dair değil..

Yılların "birikimidir"...

Ama; "gelen gideni" aratır noktasında olması münasebetiyle; "yerel hizmetler" hep, "hoyratlaştırılmıştır.."

Eğer ki…

Biz her gün…

Her platformda..

Ya da sokakta, çarşıda anlatarak, konuşarak, yazarak "bitiremiyorsak" sorunları, eksikleri..

Ve yapılması gerekenleri..

Demek ki..

Birileri "ya görevini yapmıyor, ya da eksik yapıyor?"

***

Çarpık kentleşme…

Alt ve üst yapı eksiklikleri..

Ulaşım..

Sağlık..

Çevresel…

Ki kenti "yaşanır" kılacak "şehirleşmedeki" sağlıklı konum!

Maalesef...

"Nereye el atarsanız" elinizde kalır misali…

***

Bakınız; basit bir örnek ikmale getirirsek..

İşte; bir kavşak, bir viyadük ve asfalt hali..

Aslında hepsi aynı..

Hepsi aynı imalatı içeren bir hizmet!

Ama kime dersin?

Seyrantepe Kavşağındaki yollar..

Bir muamma…

Bakım yok...

Onarım ve asfaltlama çalışması yapılmıyor?

Nedendir?

Kasti bir durum mu "söz konusu?!

***

Şöyle ki...

Kayyum…

Büyükşehir Belediyesi...

Ki ilçe belediyeleri de...

Hal-i hazırda "asfaltlama" çalışmalarıyla övünüyor..

Medyada yer alıyor..

Şu kadar asfalt...

Şu kadar yeni yollar açıldı denilerek; "çarşaf çarşaf" afişler asılıyor...

Bilbordlar...

Şehrin dört bir tarafına; yayılan reklam tabelaları!

Hepsi iyi hoş da…

Burası neden; "gözardı" ediliyor?

Yoksa, "umrunuzda" değil mi?

Bilemiyorum…

Her ne ise..

İster Büyükşehir'in...

İster Yenişehir'in...

İster Karayolları Bölge Müdürlüğünün…

İster bir başka kurumun; "sorumluluğunda" olsun…

Burası; bir vakıa!

 

***

 

Seyrantepe Kavşağı..

Köprü..

Ergani yoluna çıkan "kol..!"

Kavşaktan, Yatırım İzleme Merkezine kadar…

Silvan yoluna çıkan kol…

Yine sağlı-sollu kolların; "çıkışları" berbaat!

Köstebek yuvası...

Oluşan çukurların "geçit vermez" bir konumda..

Bugün; yıllardır burası böyle..

Ki şehir trafiğinin en yüksek ve yoğun olduğu nokta!

***

Ne bir çevre düzenlemesi..

Ne bir yeniden asfaltlama..

Ne de kaldırım, bakım ve onarım…

Yapılmıyor..

Yapılacağına dair bir "emare de" gözükmüyor?

Bu kavşağın…

Bu köprünün...

Bu güzergahın inşası için; "çok çaba" sarfedenlerden biriyim..

***

Dönemin Valisi...

Dönemin Belediye Başkanı...

Dönemin Karayolları Bölge Müdürünü…

18 uygulamasında; "masaya" getiren biri olarak...

Bugünkü hale baktığımda; "üzülmemek, tepki vermemek" elde değil…

Neden; kurumlar ve ilgililer "fransız" kalıyor?

Yazıklar olsun…

***

Sormak istiyorum!

Ankara'dan Diyarbakır'a gelenler...

Bürokratlar…

Etkili ve yetkili zevat…

Siz siyasetçiler…

Kentin "söz sahiplileri..."

Ayaklarının altına "turkuaz haliler" serilenler!

Sizler…

Bu kavşaktan...

Bu yollardan...

Bu güzergahlardan "kapkara-siyah camlı" makam araçlarıyla geçerken...

Ya da direksiyonda bulunurken; "görmezmisiniz" bu hali…

Görmüyorsunuz...

***

Ne hazindir ki; gören yok!

Eğer ki gören olmuş olsaydı…

"Sahipsizlik" bu kadar olunmazdı?

O yol...

O kavşak...

O ara kollar "geçit vermez" halde olmazdı!

Birileri; "asfalt ve bakım, onarım" narasını atar...

Emir verir…

Müdahale ederek; "çirkinliğe" dur derdi..

Yok..

***

Zaten!

Oturdukları koltukları.

İşgal ettikleri odaları..

Üstlendikleri görevi; ifa edip dışarı çıkabilseler..

Görecekler; "olup-biteni!"

Şehrin ara sokaklarını...

Kaldırımları...

Üst geçitleri…

Kavşakların nasıl "hizmet!!!" ürettiğini göreceklerdir...

Belki o zaman…

Şehirde ne döndüğünü, neler yapılması gerektiğini; anlarlar...

Ve belki o an…

Vicdan muhasebesiyle; "derin bir Ahhh… çekeceklerdir!"

Lâkin kime dersin?

 

***

DÖNEME GÖRE SAF DEĞİŞTİRENLER?

Vay be!

Ne Reza Sarraf'mış bu?

"Yamanlar" kuşağından…

Çelişkilerin "ağından" gelen biri…

Eee…

"Devrin" adamı…

"Devrin" muamelesi…

Dün…

O birileri, Sarraf'a ne diyordu?

Sahtekar…

Üçkağıtçı…

Hırsız…

Soyguncu, devleti hortumlayan…

Rüşvetçi…

İran ajanı…

Ve daha bilumum "yakıştırmalar!"

Tabi ki…

O birilerine karşı, birileri de; "itibar" sağlayıcı idi…

İş adamı…

Dürüst…

Ülkeye para getiren…

Hayırsever…

Köşklerde…

Saraylarda…

Resepsiyonlarda..

Özel davetlerde; "el üstünde" tutulandı?

Plaketler...

Ödüllendirmeler…

Ve bugün; "devir" değişti…

O birileri…

Ki çift taraflı; "eksen" değişikliği oldu…

ABD'de tutuklandı…

"İtirafçı" oldu…

Amerikanın ajanı; "kimliğini" aldı…

Sanıktan tanıklığa "terif" etti...

Paçasını kurtarmak için; "enva-i satış" yaptı…

Türkiyeyi sattı...

İran'ı sattı…

Hükümetleri sattı…

ABD'nin "ipine" sarılıp, FETÖ'nün "kurgulu" projesi oldu…

Şimdi...

Dün;

Üçkağıtçı,

Sahtekar,

Hırsız,

Güvenilmez,

Buna mı itibar edilecek "diyenler!" saf değiştirdi…

Onlar için...

Sarraf "en güvenilir" adam oldu…

Çünkü; "söylemediklerini" ona söyletiyorlar...

Çünkü, Türkiye'ye "yapamadıkları" ihaneti onunla icra ediyorlar…

Çünkü, "iktidar" devirmeyi…

Yani, "tankla yapılamayanı, bankla" yapma gayretindedirler…

Hiç kuşkusuz ki…

Aynı istikamette ama ters fikriyatta olanlar da..

Dünün; "koruyup-kollayıcıları…"

Şimdi onlar da saf değiştirdi...

Enva-i "yakıştırma" yapılıyor, şamaroğlanına...

İlginç olan da…

Sarraf'ın "rüşvet" alıcılarının suskunluğu...

Sahi "onlar" vaziyete ne diyor?

Dün kükrüyorlarda...

Bugün niye suskunlar?

Hodri meydan demiyorlar?

Velhasıl!

Oyun içinde "oyun"…

Amma velâkin; "herkes" oyuna geliyor…

Ki oyunun potronu da; "CIA'dır…?"

Yani; mesele "milli" mesele!

Rüşvet...

Suistimal...

Ya da şu veya bu değil...

***

ENGEL OLMAYALIM!

Dün; Dünya Engelliler Günüydü...

Bir söylemdir…

Denir ki;

"Her insan bir engelli adayıdır" diye!

Öyle…

Kimin yarına; "nasıl çıkacağı" belli mi?

Değil...

Güne özgü…

Çok kişi konuştu...

Çok etkinlikler organize edildi...

Ki bugün de; "edilecek!"

Yaldızlı...

Yaldızsız…

Dolu veya boş; "birileri birşeyler" söyledi!

Aslında...

İşin hakikatini; "bu fotoğraf" gösteriyor..

Tabi anlayana...

Vaziyeti idrak ede bilene!

Söylenecek söz…

Engelliye "engel" olunmasın yeter…

Vecize söz…

Gölge etme, başka ihsan istemem!